Avrupa ülkeleri kölelik geçmişiyle yüzleşmeye devam ediyor. Hollanda Başbakanı Mark Rutte, köleliğin "en açık ifadelerle insanlığa karşı bir suç" olarak tanınması gerektiğini söyleyerek ülkesinin köle ticaretindeki rolü için özür diledi.
Hollanda başbakanı, Lahey şehrindeki ulusal arşivlerde yaptığı bir konuşmada, geçmişin "silinemeyeceğini, ancak bununla yüzleşilebileceğini" kabul etti. Ancak yüzyıllar boyunca, Hollanda devletinin "köleliği mümkün kıldığını, teşvik ettiğini ve bundan kazanç sağladığını" söyledi.
KÖLELER SAYESİNDE ÜLKE ALTIN ÇAĞINI YAŞADI
Başbakan, yüzyıllar boyunca "Hollanda devleti adına insanlar metalaştırıldı, sömürüldü ve ticareti yapıldı ve hala insanların yaşamlarını etkilemeye devam eden büyük acılara neden oldu. Bunun için Hollanda devleti adına özür dilerim" diye ekledi.
Hollanda'nın ekonomik ve kültürel "altın çağını" finanse etmeye yardımcı olan 250 yıllık köle ticareti hakkında gelen üst düzey özür, 2020'de George Floyd'un öldürülmesinden sonra kurulan ve Hollanda'nın köleliğe katılımının resmi bir özür ve mali tazminatı hak eden insanlığa karşı bir suç olduğunu söyleyen ulusal bir danışma kurulunun vardığı sonuçların ardından geldi.
KÖLELERİN TORUNLARI KRALDAN ÖZÜR BEKLİYOR
Bununla birlikte, kölelerin torunlarından oluşan gruplar ve etkilenen bazı ülkelerin durumu eleştirmesi ve Hollanda'nın eleştirilere kulak asmamasının sömürgeci tutumların hala devam ettiğini gösterdiğini iddia etmesiyle önemli tartışmalara neden oldu.
Kampanyacılar, Hollanda kralı Willem-Alexander'dan köleliğin sona erdiği 1 Temmuz’da Surinam kolonisinde bir özür dilemesi gerektiğini söylüyor. Kölelik, 1 Temmuz 1863'te Hollanda’nın denizaşırı topraklarında resmen kaldırıldı. Hollanda, köleliği yasaklayan son ülkelerden biri ve 10 yıllık zorunlu geçiş dönemi nedeniyle köleliğin Surinam'da sona ermesi bir on yıl daha aldı.
AVRUPA BİN PİŞMAN
Başbakan Rutte'nin sözleri, Danimarka'nın 17. yüzyılın ortalarından 19. yüzyıla kadar sömürgeleştirdiği Gana'dan 2018'de özür dilemesinin ve bu yıl Haziran ayında Belçika Kralı Philippe'in Kongo'daki felaketler için "en derin pişmanlıklarını" dile getirmesinin ardından geldi.
