Güney Kore'deki darbe girişimini, nasıl geliştiğini ve 6 saat gibi kısa bir sürede nasıl bastırıldığını sorduğumuz Gazeteci Öztürk, "Başkan Yoon'un askeri vesayetle başta kalmak istemesi aslında içinden geldiği siyasi gelenekle de yakından alakalı. Sağ muhafazakarlık Güney Kore'de 1979 yılına kadar askeri darbelerle ülkeyi 25 yıllık bir askeri vesayete sürüklemişti" diye konuştu.
ERCAN ÇANKAYA
Güney Kore Devlet Başkanı Yoon Suk Yeol, dün muhalefetin devlet karşıtı girişimlerde bulunduğunu iddia ederek ülkede sıkıyönetim ilan etti. Muhalefetin sert bir şekilde karşı çıktığı karar, parlamentodaki bir oylamayla iptal edildi. Dünya gündemine bomba gibi düşen bu sıkıyönetim, Güney Kore'de 1979'dan bu yana ilan edilen ilk sıkıyönetimdi.
Başkan Yoon'un sıkıyönetim kararı, muhalefetteki Demokrat Parti'nin parlamentoda bütçe tasarısını reddetmesinin ve Yoon'un atadığı Devlet Denetçisi ve Başsavcı hakkında “görevi kötüye kullanma” suçlamasıyla önerge kullanmasının ardından geldi.
Yoon, 2022'de göreve geldiğinden bu yana muhalefetin kontrolündeki parlamentodan kararlarını geçirmekte zorlanıyordu.
Devlet başkanının sıkıyönetim ilan ederek yapmaya çalıştığı askeri darbe, 6 saat içinde bastırıldı.
Güney Kore'deki son gelişmeleri, devlet başkanının giriştiği darbenin detaylarını ve ülke siyasetini nasıl etkileyeceğini Harici'nin Asya Pasifik Masası Koordinatörü gazeteci Mehmet Emre Öztürk'e sorduk.
'BUNLARIN HEPSİ TOPLAMDA 155 DAKİKA İÇİNDE GERÇEKLEŞTİ'
"Darbe gelişiminin nasıl geliştiğini ve 6 saat gibi kısa bir süre içinde nasıl bastırıldığı" sorusunu cevaplayan Öztürk, Yoon'un akşam saatlerinde, gece yarısına yakın bir saatte önce sıkıyönetim ilan ettiğini, ardından orduya talimat gittiğini, son olarak da idari ve yargı işlerinin durdurulmasıyla ilgili bir karar, yani Meclis'in feshedilmesiyle ilgili bir karar ilan edildiğini aktardı.
Bunların hepsinin toplamda 155 dakikada gerçekleştiğini ifade eden Öztürk, sıkıyönetim kararının hızla orduya iletildiğini belirterek Ulusal Meclis önünde askerlerin toplandığını söyledi. Seul'da 1979'dan sonra ilk defa askeri zırhlıların caddelerde yürüdüğünün görüldüğünü aktaran Öztürk, “Yoon'un bu kararı neden ve neye göre verdiğini de iyi incelemek lazım” diyerek şunları aktardı:
“Yoon, bu kararı ülke içerisinde bulunan Kuzey Kore'ye bağlı olduğunu iddia ettiği güçlerin toplumsal refahı bozduğuna ve devlet bekasını tehdit eden olayların gelişebileceğine inandığı için verdiğini açıklamasında belirtti. Bunu da Güney Kore Anayasası'nın 77. maddesinin birinci fıkrasına dayandırdı. Orada da şöyle diyor; Cumhurbaşkanı askeri ihtiyaçların karşılanması veya kamu huzuru ve toplum düzeninin bozulması durumlarında sıkı yönetim ilan edebilir. Açıklamayı anayasanın bir maddesine dayandırdı ama burada yine anayasa ihlali de yaptı. Yine anayasanın 77. maddesindeki, sıkıyönetim kanununun 4. fıkrasında 'Cumhurbaşkanı sıkıyönetim ilan etmeden önce bunu gecikmezsizin millet meclisine, yani ulusal meclise bildirmek zorundadır' ifadesi var. Sıkıyönetim kanununun 2. maddesinin 5. fıkrası da yine sıkıyönetim kararı almadan önce bu kararı bakanlar kuruluna danışıp meclise sunmak zorundadır, diyor. Şimdi ne meclise danışıldı ne de bakanlar kuruluna böyle bir rapor sunuldu. Bu yüzden bu tamamen bireysel, şahsi girişimle ortaya çıkmış bir siyasi darbe girişimi olarak adlandırılabilir. Yani ortada Cumhurbaşkanı tarafından yapılmış anayasal bir ihlal söz konusu.”
VATANA İHANETLE YARGILANACAK
Bu sebeple bugün toplanan Temsilciler Meclisi'nde, muhalefetteki Kore Demokratik Partisi'nin Yoon'un cumhurbaşkanlığından azledilmesinden ziyade anayasal düzeni yıkıp devletin bekaasını tehlikeye atmaktan dolayı vatana ihanetle yargılanmasını istediğini belirten Öztürk, Yoon'un vatana ihanetle yargılanmasına neden olacak böyle bir eyleme neden giriştiğiyle ilgili şunları söyledi:
“Güney Kore'de artan bir toplumsal huzursuzluk vardı. Bu da tamamen Yoon Suk Yeol hükümetinin yaptıklarının sonucuydu. En başta yolsuzluk, usulsüzlük gibi durumlar söz konusuydu. (Yoon) Kendisi eski Seul bölge savcısıydı. Seul bölge savcılığından beri hep yolsuzluklarla anılan bir isim. Bugün de zaten yargıda ve özellikle kolluk kuvvetleri içinde yaptığı usulsüz atamalarla anılıyor. Eşi, dostu, arkadaşı, yakın arkadaşlarını yargıda ve kolluk kuvvetlerinde önemli pozisyonlara getirmiş bir isim olarak anılıyor. Güney Kore gibi kırılgan bir demokraside ve geleneksel devlet yapısında bunlar kamuoyunun pek hazzetmediği gelişmelerdi.”
GÜNEY KORE'DEKİ 13 BAŞKANDAN SADECE 1'İ İKTİDARI NORMAL BİR ŞEKİLDE KAYBETTİ
Meselenin ekonomik bir yanı da olduğunu söyleyen Öztürk, Yoon'un sürdürülemez ekonomi politikalarının tüm bu yolsuzluk ve usulsüzlük skandallarıyla birleşince hükümetin yaklaşık 2 aydır yüz binlerce kişi tarafından protesto edildiğini aktardı. Protesto eylemlerinin başını işçi-çiftçi sendikalarının ve üniversite öğrencilerinin çektiğini anlatan Öztürk, muhalefetteki Demokratik Parti'nin bu gösterileri destekleyerek protestoların gündemdeki ağırlığını artırmaya çalıştığını ifade etti. Bu 2 aylık süreçte Yoon'un “başına gelebilecekleri gördüğünü” söyleyen Öztürk, Güney Kore tarihinde şöyle bir gerçek var diyerek şunları aktardı:
“Demokratlardan olan bir önceki başkan Moon Jae-in dışında bugüne kadar hiçbir başkan görevinden normal bir şekilde ayrılmadı. Hepsi ya azledilerek ya da cezaya çarptırılarak görevinden alındı. Yoon, bu yola gireceği belli olunca kendisini ve partisini ilerleyen süreçte kurtarabilmek adına böyle bir siyasi darbe gelişimi bulundu. Ancak dediğim gibi altı saatte bu darbe bastırıldı ve kontrol altına alındı.”
MUHALEFET ABD'YE DAHA MESAFELİ
Muhalefetteki Demokrat Parti'nin siyasi yelpazenin ne tarafında durduğu sorusunu yönelttiğimiz Öztürk, Güney Kore'deki partilerin kendilerini “sağ muhafazakar liberal ve sol muhafazakar liberaller” olarak tanımladığını aktardı. Demokratik Parti'nin geçmişine bakıldığında sol liberal politikalar izlediğini belirten Öztürk, şimdi izledikleri politikaların da bu yönde olduğunu söyledi.
Sosyal demokrat denemese de Demokratik Parti'nin sol liberal politikalar izlediğini söyleyen Öztürk, bu partinin ABD ile ilişkilerde daha bağımsızlıkçı bir yönelime sahip olduğunu vurguladı. Güney Kore tarihinde yarımadada ve çevresinde Amerika'nın etkisini kırmak isteyen liderlerin hep Demokratik Parti'den çıktığını ifade eden Öztürk, eski başkanlar Kim Dae-jung'un ve halefi Roh Moohyun'un Amerika'yla iplerin tamamen koparılmasını savunan konuşmaları olduğunu, her iki ismin de Demokratik Partili olduğunu söyledi.
Demokratik Partili bir önceki başkan Moon Jaein dönemine bakıldığında da Kuzey Kore'yle ve Çin'in dahil olduğu diğer Güneydoğu Asya ülkeleriyle ilişkilerin geliştirilmesi, iç politikada sosyal politikaya öncelik verilmesi gibi adımlar atıldığını vurgulayan Öztürk, Yoon Suk Yeol'un partisi Halkın Gücü Partisi gibi partilerin Amerika'yla daha yakın bir ilişkiyi savunduklarını söyleyen Öztürk, Yoon'un ABD yanlılığının, 2 aydır sürmekte olan protestolarda sıkça dile getirildiğini söyledi.
KUZEY KORE'YLE BİR KÖPRÜ KURMAK İSTİYORLAR
Kore Sendikalar Konfederasyonu Genel Başkanı Yang Kyung-soo'nun gösteriler sırasında yaptığı bir konuşmada Başkan Yoon'u Kore'yi bir vesayet alanına dönüştürmekle suçladığını aktaran Öztürk, “2 aydır devam eden gösterilerde Kuzey Kore'nin bir etkisi var mı?” sorumuza şöyle yanıt verdi:
“Bunun yazılıp çizilmesinin sebebi şu. İki aydır devam eden gösteriler içerisinde bazı gruplar vardı. Bu grupların içinde de Kuzey Kore'ye birleşme ve yarımadada tek bir devlet kurma ideolojisine güden gruplar vardı. Ve bunların çoğu sosyalist görüşün hakim olduğu gruplar olduğu için farklı cenahlar tarafından Kuzey Kore'ye yakın gruplar olarak adlandırılıyorlardı. Ben bu gruplarla ve temsilcileriyle Güney Kore'de yaşarken görüşmüştüm, dinlemiştim kendilerini. Onlardan aldığım bilgiler doğrultusunda, onlar şöyle değerlendiriyorlar. Bölünmüş bir Kore'yi, yani Güney veya Kuzey ayrımını kabul etmiyorlar. Tek bir Kore kabul ediyorlar. Güney veya Kuzey olarak adlandırılmasını izlemedikleri için bugün Amerika'nın ve diğer batılı güçlerin Kore adasını ikiye böldüğünü ve yarımadayı bir vesayet alanına dönüştürdüğünü düşündükleri için Kuzey Kore'ye hıkmanca davranmak yerine daha yakın ve aynı soydan, aynı gelenekten, aynı kültürden gelen kardeşler olarak gördüklerini söylüyorlar. Kuzey Kore'yle köprü kurmak isteyen insanların Kuzey Kore yanlısı olarak lanse edildiklerini söyleyebilirim.”
Bu sol grup ve sendikaların akredite olmuş, devlet kontrolünde sendikalar olduğunu, yani başka bir devletin ajanı olma gibi bir durumun söz konusu olmadığını vurgulayan Öztürk, Kuzey Kore'nin istihbarat anlamında müdahaleleri olsa bile bunların etkisinin sınırlı olacağına işaret etti.
Söz konusu sosyalist parti ve sendikaların Güney Kore siyasetindeki etkileri sorusuna Öztürk, bu grupların “Güney Kore siyasetinde bulunan farklı saiklerle” hareket edebildiklerini, bu durumlarda etkili olduklarını dile getirdi. Bu sosyalist grupların işçi sendikalarının örgütlenmesinde ve hak arama girişimlerinde söz sahibi olabildiklerini söyleyen Öztürk, üniversitelerdeki önemli öğrenci gruplarında da söz sahibi olduklarını aktardı. “Devletin de bu gruplara karşı çok fazla bir tepkisi veya müdahalesi olmuyor” diyen Öztürk, yine de bazı durumlarda Kuzey Kore etki ajanlığı gibi suçlamalara maruz kaldıklarını belirtti. “Son protestolara baktığımızda bunların etkili olduğunu görüyoruz” diyen Öztürk, protestolara yüz binlerce kişinin katıldığını yineledi.
2016'da Güney Kore'de Park Geun-hye Hükümeti olduğunu aktaran Öztürk, 11. Cumhurbaşkanı olan Park Geun-hye'nin de azledildiğini söyledi. “Park Geun-hye'nin azledilmesinde, 2-3 milyon kişinin bir anda Seul sokaklarına dökülmesinde, ortak bir şekilde istifa çağrısı yapmasında bu grupların da çok büyük bir etkisi vardı” diyen Öztürk, sokaklara dökülen milyonlarca insan içinde bu gruplara karşıt görüşte olan, daha liberal, Amerikan yanlısı grupların da olduğuna dikkat çekti.
Son olarak Güney Kore demokrasisinin kırılgan bir demokrasi olduğunu söyleyen Öztürk, anayasal düzene 1986'dan sonra geçmiş bir ülkeyi konuştuğumuzu aklımızda tutmamız gerektiğine işaret ederek ülkede başkanların kısa sürelerle değişmesine ve adlarının çok sık skandallara karışmasına sık rastlandığını dile getirdi.
YOON'UN DARBE MERAKI İÇİNDEN GELDİĞİ SİYASİ GELENEKLE YAKINDAN ALAKALI
“Yoon'un askeri vesayetle başta kalmak istemesi aslında içinden geldiği siyasi gelenekle de yakından alakalı” diyen Öztürk, sözlerine şöyle devam etti:
“Sağ muhafazakarlık Güney Kore'de 1979 yılına kadar askeri darbelerle ülkeyi 25 yıllık bir askeri vesayete sürüklemişti. Bugün de bu gelenek sürdürülmek istendi ama Kore halkı muhalefetiyle 6 saat içinde Yoon Suk Yeol'ü cezalandırdı. İlerleyen günlerde de erken seçim çağrısının yapılacağı zaten malum. Sağ muhafazakarların uzun bir süre Yoon Suk Yeol'ün verdiği zararla Güney Kore iktidarında olmayacağını, hatta ve hatta Trump yönetimiyle birlikte işlerin daha da değişeceğini, Güney Kore'de Demokratik Parti'nin iktidara gelmesiyle birlikte de çok farklı senaryoların izleneceğini söyleyebiliriz.”
ABD İLE İLİŞKİLERİ TRUMP FAKTÖRÜ BELİRLEYECEK
“Demokratik Parti'nin iktidara gelmesi durumunda ABD ile ilişkiler nasıl olur?” sorusunu yönelttiğimiz Öztürk, şöyle yanıt verdi:
“Burada Trump faktörü önemli. Trump'ın bir önceki Demokratik Parti hükümeti olan Moon Jae-in hükümetiyle ilişkilerini biliyoruz. Moon Jae-in ile ortak karar aldılar. Singapur zirvesiyle Kuzey Kore lideri Kim Jong-un ile görüştüler. Yani Trump ve Moon Jae-in hükümeti biraz daha süreye sahip olsaydı Kuzey Kore ve Güney Kore arasında neredeyse bir barış anlaşması görecektik biz.
Yani görüşmeler, barış ve birleşme görüşmeleri adı altında yapılıyordu zaten. O zaman da bu görüşmeler sürerken mevcut hükümet ve sağ muhafazakarlara bağlı medya kuruluşları bunu baltalıyorlardı. Şöyle söylemler vardı. Ülkemizin topraklarını Kuzey Kore'ye kaça sattınız? Bu ülkede dökülen şehit kanlarının sorumlusu siz misiniz? Yani bu tür söylemler vardı. Baltalamaya çalışıyorlardı ki bunda başarılı da oldular. Özellikle Trump'ın görev süresinin bitmesi ve Moon Jae-in'in de aynı anda görev süresinin bitmesiyle birlikte. Yani şunu söylemek mümkün. Trump faktörü çok önemli. Trump'ın Moon Jae-in ile olan ilişkileri, Güney Koreli Demokratlarla olan ilişkilerine baktığımız zaman bu ikilinin yarım adada tekrar bir varış sürecini tesis etmesi dikkate değer. Hatta ve hatta şunu da söyleyebiliriz. Biliyorsunuz Trump, yurt dışındaki askerlerin tamamen evine dönmesini istiyor. Yeni politikalarında da bunu güdecek. Kore Amerikan askeri üssünde bulunan 28 bin adet Amerikan askerinin geri çekilmesini dahi talep edebilir Trump günü geldiğinde.
O yüzden Trump döneminde, Güney Kore'de, bu bütün yaşananları unutulup farklı bir senaryo izlenmesine geçilebilir."