Filistin ile İsrail arasındaki Oslo görüşmelerinde yer alan Filistinli hukukçu Diana Buttu, Şimon Peres’in ölümüyle ilgili Karar’a konuştu. Peres’in mirasını ‘çelişkiler ve riyakarlık’ olarak tanımlayan Buttu, Filistin yönetimini de eleştirdi.
DENİZ BARAN
İsrail’in eski Cumhurbaşkanı ve öne çıkan siyasi figürlerinden Şimon Peres’in 28 Eylül’deki ölümü dünyada çokça konuşuldu. Batı medyası Peres’e karşı ‘iyi’ bir tutum takınırken Peres’e yakıştırılan ‘barış adamı’ sıfatına şiddetle itiraz edenler de vardı. Filistinli hukukçu Diana Buttu da bunlardan biri. Buttu, 1994’te Filistinle İsrail arasındaki Oslo garış görüşmelerinde yer alan bir hukukçuydu. Daha sonra Filistin Kurtuluş Örgütü’ne katıldı. Hem Peres’i, Hem Mahmud Abbas’ı tanıyan bir isim olarak sorularımızı yanıtladı.
Oslo için “başınıza silah dayanmışken müzakere yapmak gibi” derken neyi kastetmiştiniz?
İki eşit ülke arasında yapılan bir müzakere söz konusu değildi. Söz konusu durum, İsraillilerin bir yandan müzakere yapıp bir yandan işgale devam etmesiydi. Tüm kontrolü onlardaydı. İstedikleri zaman hayatı Filistinliler için zorlaştırma imkanına sahiplerdi: Abluka uygulama, yerleşimlerin inşasına devam etme, vergiden verilmesi gereken paya el koyma... “Eğer istediğimizi yapmazsanız silahı çekeriz” konumundaydılar. Bize denk müzakereci gibi davranma niyetleri yoktu.
Peres’in sicili ile ona yakıştırılan “barış adamı” etiketi ne kadar uyuşuyor?
Tabi ki bu riyakarlık! Şimon Peres bir savaş suçlusuydu. Oslo’dan önce İsrail devletinde geçirdiği 40 yıldan sonra kendisini “barış adamı” ilan edebildi. O 40 yılda neler olduğunu insanlar boşverebilir ama ben boşvermiyorum. Etnik temizlik yapılırken bunun idaresinde olan esas isimlerden biriydi. Benim ailem de dahil olmak üzere 750.000 insan bu temizliğe maruz kaldı. İkincisi, Peres işgalci yerleşimlerin babasıdır. Bir de Oslo sonrasına bakalım. 1995-96 yıllarında başbakan olur olmaz Lübnan’daki BM kampını bombaladı. Yüzden fazla sivil öldü. Hamaslı isimlerin Gazze’de suikastlere uğradı. Peres’in mirası budur. Çelişkiler ve riyakarlık...
Mahmud Abbas’ın Peres’in cenazesine katılımını nasıl yorumluyorsunuz?
Rezalet, rezilce, ayıp... Filisitinliler o adam yüzünden öldürüldü, sınırdışı edildi, suikaste uğradı, topraklarından edildi. Lübnanlılar da o adam yüzünden öldürüldü. Madem Mahmud Abbas işgalci yerleşimlerin öncelikli mesele olduğundan dem vuruyor, nasıl gidip o cenazeye katılabiliyor?
Peres’in ölümü ülkemizde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2009’da Davos’taki çıkışını hatırlattı. Siz bu olayı nasıl gördünüz?
Peres yıllarca şunu öğrenmişti: Savaş suçlarını işle ama hiç hesap verme, yaptıklarından sonra her yere gidip başka devlet adamlarıyla el sıkış; barış adamı pozu ver... Erdoğan buna karşı ayağa kalkan ilk kişiydi. Hem de bir Arap olmamasına rağmen. Bu çok önemliydi.