12 Eylül cuntasının yasakladığı Hacı Bektaş-ı Veli ve Sultan Nevruz Cem’i Buluşması, 37 yıl aradan sonra yapıldı. Başbakan Yıldırım’ın açılışında konuştuğu ve dünyanın dört bir yanından Alevi önderlerinin katıldığı toplantıda ‘Nevruz Cem’i de gerçekleştirildi.
Başkent Ankara 37 yıl sonra ilk kez düzenlenen Hz. Ali’nin doğum günü merasimi ve Sultan Nevruz etkinliklerine ev sahipliği yaptı. Başbakan Binali Yıldırım dünyanın dört bir yanından gelerek Ankara’da buluşan Alevi temsilcilerine birlik ve hoşgörü mesajları verdi. Türkiye’de mezhep ayrılıklarını toplum nezdinden karşılığının olmadığını belirten Yıldırım, “Biz birbirimizin çocuklarına isim verecek kadar güçlü bağlarla, güçlü bir hukukla birbirimize bağlıyız. Düğünlerimizi, sünnetlerimizi birlikte yaptık. Birlikte semaha, birlikte halaya durduk” dedi.
Yıldırım, Kültür ve Turizm Bakanlığı himayesinde, Dede Garkın Eğitim, Kültür ve Araştırma Derneği’nin ev sahipliğinde, ATO Congresium’da düzenlenen “Uluslararası Hacı Bektaş Veli ve Sultan Nevruz Cem’i Buluşması”na katılanları “Dünyanın ve Türkiye’nin dört bir köşesinden gelen değerli canlar, sizleri de hürmetle selamlıyorum” diye karşıladı.
Yıldırım, bu coğrafyanın, sevgi, hoşgörü medeniyetinin, birlikte yaşama kültürünün yeşerdiği ve bütün dünyaya örnek topraklar olduğunu belirtti. “Bizler acıyı bal eylemesini bilmiş, birbirine kenetlenmiş bir milletiz” ifadesini kullandı.
İslam’ın barış dini, Peygamberimizin de barış elçisi olduğunu belirten Yıldırım “İslam, terörün, şiddetin, zorbalığın, ırkçılığın tam karşısındadır. Terör örgütleri vasıtasıyla bizleri, mezhep, meşrep hatta etnik kimlik üzerinden ayrıştırmaya çalışan fitne odaklarına karşı çok uyanık olmalıyız” diye konuştu. Yıldırım, günümüzde İslamofobi’nin, Batı medeniyetini zehirlediğini, demokrasi, insan hakları ve özgürlük değerlerinin yerini ırkçılığın, yabancı düşmanlığının ve İslam karşıtlığının almaya başladığını vurguladı. Küçük siyasi hesaplar için büyük insanlık değerlerinin kurban verildiğini dile getiren Başbakan Yıldırım, şunları kaydetti: “Bu durum insanlık, Batı dünyasının geleceği adına hem üzüntü hem de endişe vericidir. Ümit ederiz ki insanlık değerlerini yok etmeyi hedef alan bu sapkınlığa karşı güçlü bir itiraz yükseltirken, birileri de bizim yanımızda yer alsın. Farklı olmak insanın fıtratından gelir. Biz farklılıklarımızı insanlığın, medeniyetin zenginliği olarak gördük, görüyoruz. Bunun bir örneği de benim. Alevi-Sünni vatandaşlarımızın birlikte yaşadığı köyde doğdum. Benim adım da çok sevdiğimiz, sevdikleri için adını verdikleri komşumuzdan geliyor. Bu kardeşiniz Alevi kültürüne çok yakın ve çok sıcak bir komşudur. Bu kültürün içinde büyüdüm. Biz iç içe yaşadık, birlikte yaşadık, bundan sonra da ilelebet birlikte yaşamaya devam edeceğiz.”
“Geçmişle avunarak, ya da her fırsatta geçmişin içinde dolaşarak, bugünü kuramayız” diyen Başbakan şöyle devam etti: “Aramızdaki itilaflar varsa, bunu çözmek bizim en önemli görevimizdir. Bu topraklarda bizi ancak ayrıştırarak, kavga ederek birbirimizin sevgisini azaltmaya çalışıyorlar. Bizim o hain planlayıcılarından öğreneceğimiz hiçbir şey yoktur. Dün kardeşi kardeşe düşürüp, Hazreti Peygamber’in ashabı arasına nifak sokanları, Ehlibeyt’i Kerbela’da zalimce katledenleri, fitnede başrol oynayanları asla akıldan çıkarmayalım. Çorum’da, Maraş’ta, Malatya’da, Madımak’ta, aynı fitne, aynı zihniyet benzer amaçlarla işbaşındaydı. Olayları beraber okumak, entrikaları birlikte değerlendirmek zorundayız.”
Programda, Dede Garkın Ocağı Dedesi Hüseyin Dedekargınoğlu yönetiminde nevruz cemi yapıldı. Başbakan Yıldırım ve beraberindekiler de cemi izledi. Programa, Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı ile ABD, Arnavutluk, Almanya, Arjantin, Bulgaristan, Romanya, Yunanistan, Makedonya, İran ve Irak’tan 180 Alevi önderi katıldı.
ALEVİLERİN ÜÇ TEMEL TALEBİ VAR
Karar’a konuşan programın mimarı konumundaki Dede Garkın Ocağı Dedesi Hüseyin Dedekargınoğlu, devlet tarafından desteklenen Hacı Bektaş-ı Veli etkinliklerinin 1980 darbesiyle birlikte askıya alındığını hatırlattı. 90’dan sonra Alevi STK’larca Hacıbektaş ilçesinde tertiplenen Hacı Bektaş-ı Veli anma törenlerinin siyasallaşmasının kendilerini başka bir arayışa ittiğini dile getiren Dedekargınoğlu, “Hacıbektaş’taki etkinlikler ilk dönemlerde çok görkemli şekilde, cumhurbaşkanı, başbakan düzeyinde katılımlarla yapılıyordu ama seneler geçtikçe bunun etkisi azaldı, belli bir siyasal anlayışın sanki arka bahçesiymiş gibi uygulanmaya başlandı ki yanlış burada” değerlendirmesinde bulundu.
12 Eylül darbesiyle birlikte yasaklanan Hacı Bektaş-ı Veli ve Sultan Nevruz Cem’i Buluşması’nın yeniden canlandırılması önerilerinin Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı tarafından kabul gördüğünü aktaran Dedekargınoğlu, “Burada birliğe ve beraberliğe vurgu var. Bu işe girmemdeki birinci sebep budur” diye konuştu.
Alevilerin demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nde eşit yurttaş olmak istediklerini belirten Dedekargınoğlu, şöyle devam etti: “Birileri diyor ki siz eşit değil misiniz? Evet trafikte, lokantada, vergi vermede, askerlik yapmada eşitiz ama bir iki şey var ki eşit değiliz. İnançsal faaliyetlerde devletin desteğinden uzağız, hatta kösteğine maruz kalıyoruz. 6-7 bakanlığın bütçesine eşit olan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bütçesine karşılık, Alevilerin inanç hizmetleri için bir kuruş verilmiyor. O zaman Alevilerin üç talebi ortaya çıkıyor. Bir, cemevlerinin yasal statüye kavuşturulması; iki, zorunlu din dersleri konusunun çözüme kavuşturulması; üç, kamusal alanda Alevileri dışlamaktan vazgeçilmesi.”