Herkes çeşitli nedenlerle zaman zaman yalana başvurabiliyor. Çoğu zaman söylenen bu sözlere kimseye zarar vermeyen ‘masum beyaz yalanlar’ gözüyle bakılsa da ilerleyen evrede bu durum patolojik boyutlara ulaşabiliyor.
Tıpta bir çeşit dürtü ve kontrol bozukluğu olarak tanımlanan yalan söyleme hastalığı (mitomani) hakkında bilgi veren Emsey Hospital Psikiyatri Uzmanı Dr. Mirvari Özaltay ‘Sıradan yalanlar hedefe yönelik, fayda sağlamak veya sorunlardan kaçınmak için söylenirken, patolojik yalanlar genellikle amaçsızdır. Kişi kurguladığı fantastik dünyada yaşamaya başladıysa ve söylediği yalana artık kendi de inanıyorsa patolojik boyuta geçilmiş demektir’ dedi.
Genel popülasyonda görülme sıklığının bilinmemesine karşın, 72 vaka üzerinden yapılan araştırmaya göre yalan söyleme davranışının başlama yaşının 16, farkına varılma yaşının ise 22 olduğunu belirten Psikiyatrist Mirvari Özaltay, “patolojik yalan” üzerine yapılan aynı araştırmada cinsiyet oranlarının eşit olduğu ancak sözel IQ’su yüksek olan bireylerde sayısal IQ ‘ya oranla daha fazla yalan söyleme hastalığı görüldüğünü söyledi.
Alman doktor Anton Delbruck, ‘Patolojik Yalancılık’ kavramını tanımlayan ilk doktor olarak tanınır. Delbruck, gözlemlerine dayanarak; yalan söyleyen bazı hastalarının fazla anormal olduklarını ve onların oranın dışında bırakılıp özel bir kategoride sınıflandırılmalarının gerektiğini söylemiştir. Akabinde yalan söyleme davranışını “pseu-dologia phantastica (fantastik inanç) olarak tanımlamıştır” diye konuşan Psikiyatrist, ‘Mitomani’ tanı ve tedavi süreçleri hakkında, ‘Mitomani ruhsal bir problem olarak kabul edilir, çünkü gerçekliğin ötesinde bir değerlendirme ve kurgulama süreci söz konusudur. Aynı zamanda yalanın net bir şekilde alışkanlık haline gelmiş bir şeklidir. Hastaların yalan söyleme konusunda iç görüleri düşük (gerçeğin farkındalığı) olduğu için genellikle kendi duygusal ihtiyaçlarına yönelik kurguladıkları yalanları söylerler. Kolaylıkla söylenilen yalanlar doyurulmamış bir ihtiyacın sonucu gibidir. Bu gibi durumlarda tatmin boyutu arttıkça kişinin bu davranışı bırakması zorlaşabilir.
Patolojik yalancılığın kronik ve tekrarlanan bir davranış olmasının yanı sıra belirgin olarak elde edilen yararının yetersiz olduğu not edilmiştir. Yalanlar genellikle kolay çürütülebilir hikayelere dayanır, fantastik ve kapsamlı olması ile beraber, ayrıntılı ve karmaşıktır. Patolojik yalancılığın bir özelliği de bazı araştırmacıların ‘yalanın başlı başına bir haz olarak görüldüğü’ sonucuna varmalarına olanak sağlamıştır. Sıradan yalanın aksine patolojik yalancılıkta ödül yalancı için içseldir (bilinçli olamayan), diğerinde ise bir beklenti vardır. Bu hastaların genellikle tek amacı vardır; odak noktası olmak. Dikkatleri üzerine çekmek için yoğun bir istek ve arzu duyan kişi bunu başarabilmek adına olayları inanılmayacak derecede büyütmeye, abartmaya, dramatize etmeye başlar. Bunu sağlamak için de mecburen yalana başvurur’ dedi.