20. Asya Ekonomik Forumu’nda bir araya gelen üç dinin temsilcileri ‘din ve siyaset’ üzerine mesajlar verdi. Diyanet İşleri eski Başkanı Prof. Bardakoğlu ‘siyasi sosyal sorunları’ dinle çözmenin tehlikesine işaret ederek “O zaman kavgaya din de dahil olur” dedi.
Eski Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, dinin siyasete bulaştırılmasını eleştirdi “Din birleştirici siyaset ayrıştırıcıdır. Böyle yaparak biz dine ve dindarlara zarar verdik” dedi.
20. Avrasya Ekonomi Forumu’nda, “İslam’la Dayanışma Ruhu Çerçevesinde Şiddet ve Terör Ortamında Dinlerin Barışa Katkısı, Mültecilik ve Terörün İlişkisi” konulu oturum düzenlendi. Oturumun 3 dinden üç konuğu vardı: Eski Diyanet İşleri Başkanı Bardakoğlu,Türkiye Süryanileri Katolik Patrik Vekili Mgr. Yusuf Sağ, Fener Rum Patriği Bartholomeos. Üç din adamının da temennisi barış, eleştirisi siyaset üzerine oldu.
Sorunların çözümünü sadece dinde aramanın yanıltıcı olacağını söyleyen Diyanet İşleri eski Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, “Aslında sorun dinde değil insandadır, sorun bizdedir. Ama bizim, dini anlayış tarzımız, uygulama tarzımız, iç dünyamızın sorunları, neticede dinleri de bu savaş ortamında bir araç olarak kullanmaya itiyor” dedi.
SİYASET AYRIŞTIRICIDIR
“Biz din ile siyaseti içiçe kıldık” diyen Bardakoğlu, “Ve bundan en çok zarar gören dini değerler oldu. En başta belki dindarlar, siyasetle dinin iç içe geçmesinden dolayı dinin siyaset eliyle daha yaygın ve daha güçlü olacağını düşündüler. Ama din toplayıcı, siyaset ayrıştırır. Ve farkında olmadan din, ayrıştırmaya ve öfke üretmeye başladı” diye konuştu.
Din ile ticaretin de iç içe geçtiğini söyleyen Bardakoğlu, “Halbuki din biraz da fedakarlık içerir, diğerini düşünebilmeyi önerir. Çıkar ilişkileri dinin çok içine yerleşince, din buluşturmak ve birleştirmek yerine ayrıştırmaya başladı, kavga aracı oldu. Mezhep grupları, etnik gruplar din ile ideolojiyle, akide ile içiçe geçtiği vakit, artık bir kavga sebebi olmaya başladı. Etnik aidiyetlerimiz Allah’ın bir lütfudur. Bir çeşitliliktir. Hepimiz Adem’in çocuklarıyız. Biz büyük bir aileyiz. Ama bu etnik gruplar kavga sebebi oldu. Mezhepler din değildir. Ortadoğu’da bilhassa, mezhep aidiyetleri adeta ideoloji haline geldi. İnsanların kavga etmesine araç haline getirildi” ifadelerini kullandı.
SORUNLARI DİNLE ÇÖZMEYİN
Ülkelerin kendi sorunlarını çözmek için dini kullanmasının büyük bir tehlike doğuracağını söyleyen Bardakoğlu, “Ülkeler kendi iç sorunlarını, kendi dinamizmi içinde çözmez de dinle, dini değerleri kullanarak bastırmaya çalışırsa, bundan en çok zararı din görür. Her ülkenin çözmesi gereken, sosyal, siyasal sorunlar olabilir. Her ülkenin dostları ve düşmanları olabilir. Ama biz bunu kendi bağlamı içinde ele almak zorundayız. Biz bu sorunları çözmekte dini çok fazla araç olarak kullanmaya başlarsak, o zaman kavgaya din dahil olur. Sorunları çözme kabiliyetimiz azalır. Ve dini adeta insanları uyutma, avutma, sorunların üstesinden gelme yerine, sorunları görmezden gelmek için dini kullanmış oluruz. Sorunların üzerini dinle örtmek, dini duyguları tahrik ederek sorunları yok farz etmek mümkün değildir” diye konuştu.
Dini örgütlenmelerin aslında bir sivil özgürlük alanları olduğunu söyleyen Bardakoğlu “Ama görüyoruz ki bilhassa İslam dünyasında dini örgütlenmeler, dini cemaatleşmeler giderek ayrıştırmaya ve insanların birbirini ötekileştirmesine yol açıyor. Dini örgütlenmelerin kendi örgütlü alanlarında kalması, toplumsal alanda etkin rol almamaya, pastadan pay alma mücadelesine girmemesi gerekiyor” dedi.
YAYILMACILIK BARIŞA KATKIYI AZALTIR
Dinlerin yayılmacılık tutkularının da dinlerin barışa katkısını azaltan bir husus olduğunu belirten Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, “Her din mensubu diğerlerin de kendi dininden olmasını ister. Bu insani birşeydir. Gönlümüz ister ki herkes bizim gibi inansın. Allah’ın gösterdiği töleransı, merhameti biz niye göstermiyoruz? Allah buyuruyor Kur’an-ı Kerim’de; ‘Rabbim isteseydi insanlar hepsi tek bir inanç ve din üzerine olurdu’. Ama öyle demedi. İnsanları dünyada serbest bıraktı. Herkes kendi yolunu kendi seçti. Dinler ideolojik hale geldiği vakit, yayılmacılık dinlerin çok temel bir hedefi olduğu vakit, artık dinin barışa katkısı yerine, dinin barışı dinamitlemesi söz konusu olabilir. Öyleyse dini hoşgörü, dini müsamaha çatısı altında insanları buluşturmamız gerekiyor” dedi. Din anahtar teslimi bir güvenlik ve barış toplumu vaat etmez” diyen Bardakoğlu “Bir dine inanmakla, bütün sorunlarınızı çözmüş olmazsınız. Hastaysanız, iyileşmezsiniz. Fakirseniz, zengin olmazsınız. Kargaşa ortamıysa barış ve huzura ermersiniz. Dinin böyle bir vaadi yok. Dinin, İslam’ın, Kuran’ın şöyle bir açıklaması var; Diyorki, ‘başınıza ne gelirse, kendi ellerinizle yapıp ettiklerinizin sonucudur’. Din bir ilahi inayettir. Bir rahmettir. Yol göstermedir. Size doğruyu anlatır. Kötüyü anlatır. Ama doğruyu yapacak olan, gerçekleştiren olan, kötüyü önleyecek olan sizsiniz” ifadelerini kullandı.
BİR BABA OLARAK KENDIMDEN UTANIYORUM
Oturumda konuşan tüm din adamları dinin terör örgütlerinin propagandası haline getirilmesine tepki gösterdi. Konferansta söz alan Türkiye Süryanileri Katolik Patrik Vekili Mgr. Yusuf Sağ Suriye’nin İdlib kentinde yaşanan kimysal saldırıyı sert sözlerle eleştirdi. Sağ; “Bir baba olarak kendimden utanıyorum. Bu insanlara eziyet edenlerin hiç mi çocukları yok vicdanları yok. Biz din adamları olarak bunların haksızlıklarını ortaya çıkarmalıyız.”
DİNLER İNSAN HAKLARINI KORUMALI
Fener Rum Patriği Bartholomeos da oturumda yaptığı konuşmada barışı, insan haklarına saygı olarak gördüklerini söyledi. İnsan haklarının çağımızdaki bütün politik ve sosyal problemlerin bir çözümü olmadığını ancak insan onurunu korumak için son derece etkili ve kanıtlanmış bir araç olduğunu belirten Bartholomeos, “Hali hazırda insan haklarının uygulanması, büyük ölçüde dünya dinlerinin insan haklarına karşı tutumuna bağlıdır. Dinler de insan hakları da insan onurunu korurlar. İnsan onuru, en üst, yüce insanlık değeridir” dedi.