İki gün önce hayatını kaybeden yakın Avrupa tarihinin en önemli politik figürlerinden Hans Dietrich Genscher’in bugünkü Avrupa’ya sirayet eden rolünü Şehir Üniversitesi’nden Muzaffer Şenel kaleme aldı.
[Karar]
GÖRÜŞLER
MUZAFFER ŞENEL
Alman Hür Demokratlar’ın akil adamı, efsane dışişleri bakanı, 1975 Helsinki Nihai Senedi’nin önemli aktörlerinden, iki Almanya’nın birleşmesinin mimarı, Avrupa bütünleşmesinin yılmaz savunucusu ve aynı zamanda Yugoslavya’nın parçalanmasının hazırlayıcılarından Hans Dietrich Genscher geçtiğimiz Perşembe günü hayatını kaybetti.
1927’de Almanya’nın doğusunda yer alan Reideburg/Halle şehrinde doğan Genscher, Hitler Almanya’sında büyüdü. Her ne kadar kendi isteği dışında bir nevi zorla Nazi üyesi yapıldığını çeşitli defalar getirmiş olsa da Nazi geçmişi zaman zaman gündeme gelmiştir. “Hitler Gençliği’nin bir üyesi olarak savaş sırasında 1943-1945 arasında Nazi Almanyası Hava Kuvvetleri Destek Personelleri arasında görev yaptı. 1945’te Nazi Partisi üyesi olan Genscher, General Walther Wenck’in komutasındaki Berlin Yedek Ordusu olarak da bilinen 12. Ordu’da görev aldı ve 12. Ordu’nun Amerikalara teslim olmasıyla birlikte kısa bir süre ABD ve İngiltere’nin savaş esiri oldu. Savaş sonrası “Müttefiklerce” işgal edilen ve daha sonrada Batı-Doğu olarak ikiye ayrılan Almanya ortamında iktisat ve hukuk eğitimi alan Genscher, 1952’de Komünist Doğu’dan Batı Almanya’ya kaçarak Hür Demokrat Parti’ye katıldı ve 1998’de emekli oluncaya kadar Alman siyasal hayatının en başat aktörlerinden biri oldu.
Sadece Almanya’nın değil aynı zamanda Avrupa siyasal hayatının en uzun sürede kalan dışişleri bakanlarından biri olan Genscher, 1965-1998 tarihler arasında Alman parlamentosunun vazgeçilmez üyesiydi.
1969-1974 arasında “Ostpolitik”in mimarı Willy Brandt’ın sosyalist hükümetinde içişleri bakanı olarak görev yapan Genscher 1974’de devraldığı dışişleri bakanlığı ve Şansölye yardımcılığı görevini 1982’deki iki haftalık ara hariç 1992’ye kadar bırakmadı. Brandt ile özdeşleşen ‘Ostpolitik’ olarak bilinen Doğu/Komünistlerle yakın ilişki kurma siyaseti kapsamında Doğu-Batı diyaloğu Genscher’in Soğuk Savaş süresince en önemli siyaseti olmuştur. Bretton Wood sisteminin çöktüğü bir sırada, Petrol Krizi ve özellikle Reagan döneminde tekrar canlanan ikinci Soğuk Savaş döneminde Şansölye Helmut Kohl hükümetinde dışişleri bakanlığını yapan Genscher, aktif détente/yumuşama politikası ve SSCB ile Doğu-Batı diyaloğun sürdürülmesi ve uzlaşma siyasetini takip etti.
Avrupa’nın bütünleşmesinin sıkı bir savunucusu olan Genscher, Soğuk Savaş boyunca bir gün mutlaka Almanya’nın tekrar birleşmesi gerektiğini düşündü.
Genscherism olarak tanımlanan siyasetine göre Almanya bir NATO üyesi olarak, Doğu ve Batı arasında uzlaşı sağlayacak anlamlı bir köprü olabilirdi. Uyguladığı mekik diplomasisi nedeniyle çok seyahat eden Genscher’in bu durumunu dönemin Eski SSCB Dışişleri Bakanı, Eduard Şevardnadze, ‘iki Lufthansa uçağı Atlantik üzerinde ne zaman karşılaşırsa emin olun Genscher her ikisinde de vardır’ şeklinde yorumlamıştır.
Genscher’in hayatında önemli dönüm noktalarından birisi hiç şüphesiz 30 Eylül 1989’da Almanya’nın Prag Büyükelçiliği’nde yaptığı balkon konuşmasıdır: Haziran 1987’de Batı Berlin’deki rock müzik konserlerini dinlemek isteyen Doğu Alman gençlerinin Berlin Duvarı önünde yaptıkları gösteriler ve polisin aşırı tepkisi özgürlük nidaları ile son bulmuştu. Bir yıl sonra 19 Haziran 1988 Batı Berlin’deki Michael Jackson konseri de Doğu Almanya’dan Batı’ya kaçışı hızlandırmıştı. 1988’de 40 binden fazla Doğu Alman ülkeyi terk etmişti. Doğu Almanlar Prag ve Varşova’da Bonn büyükelçiliklerine sığınıyorlardı. Bu sırada yaklaşık 5 bin Doğu Almanyalı, Batı Almanya elçiliğinin bahçesine sığındı ve Batı’ya seyahatlerine izin verilmesini talep etti. 30 Eylül günü dönemin Alman Dışişleri Bakanı Hans-Dietrich Genscher elçiliğin balkonuna çıktı ve sığınmacılara hitap etti. Genscher, “Sizlere şunu bildirmek üzere buraya geldik, seyahatinize…” dediği anda tezahüratlardan ne söylediği duyulmaz hale geldi. Genscher de Komünist Çekoslovakya ile mültecilerin ayrılması konusunda anlaştıklarını açıkladı. Aynı gün Macaristan-Avusturya sınır şehri Sopron’da yapılan Pan-Avrupa Pikniği’nde Macaristan ve Avusturya sembolik olarak Demir Perde’yi kaldırdı ve üç saatliğine sınır kapısını açtı. Genscher’in ince siyaseti üç ay geçmeden tüm Demir Perde’yi eritti.
Birleşmeye giden yol Genscher ve ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından hazırlanmıştır. 2+4 formülü olarak hazırlanan plana göre birleşmeden kaynaklanması düşünülen iç sorunlar iki Almanya tarafından kendi aralarında müzakere edilecek, dış sorunlar ise işgal güçleri ABD, Fransa, İngiltere ve SSCB tarafından ele alınacaktı. 10 Şubat 1990 Ottowa’daki “Açık Semalar” zirvesinde “2+4 Planı” tüm taraflarca kabul edildi. Böylece 41 yıldır devam eden bölünmüşlüğe son verecek birleşme müzakereleri başladı. Bu süreçte en önemli sorun birleşik Almanya’nın NATO üyesi olup olmayacağı konusuydu. Sorun, 16 Temmuz 1990’da Stavropol’da yapılan Kohl-Genscher-Gorbaçov üçlü toplantısında “Genscher Planı” doğrultusunda çözüldü.
Almanya’yı birleştiren Genscher, Yugoslavya’nın parçalanmasında ise en etkin hazırlayıcılardan biri oldu. Slovenya ve Hırvatistan 1991’de bağımsızlığını ilan etti.
17 Temmuz Moskova Anlaşması’na göre, birleşik Alman askeri gücü 370 bin askerle sınırlandırılacak; Almanya nükleer, biyolojik ve kimyasal silahlara sahip olamayacak ve NATO güçleri mevcut Doğu Alman sınırları içinde konuşlanmayacaktı. 31 Ağustos’ta ise birleşmenin siyasi ve toplumsal şartlarını belirleyen anlaşma imzalandı ve nihayetinde 12 Eylül 1990 tarihinde işgalci müttefikler iki Alman devletinin temsilcileriyle bir antlaşma imzalayarak bütün işgal haklarını ve sorumluluklarını devretti, birleşen Almanya’nın tam egemenliğini tanıdılar. Tüm bu sürecin önemli mimarı hiç şüphesiz Genscher’dir.
Almanya’yı birleştiren Genscher Yugoslavya’nın parçalanmasında ise en etkin hazırlayıcılardan biri olmuştur. Slovenya ve Hırvatistan, Genscher’in yaktığı yeşil ışık ile birlikte Almanya’nın desteği altında 1991’de bağımsızlıklarını ilan etti. Zamanın BM-Genel Sekreteri Pérez de Cuéllar’ın “erken ve seçmeci bir resmi tanıma bu hassas bölgelerde çatışmanın genişlemesine neden olacaktır, böyle bir gelişme tüm Balkanlar için ağır sonuçlara neden olabilir’ şeklindeki ikazına kulak asmayan Genscher, Yugoslavya’da yaşanan yıkımın baş sorumlularından biri olmuştur.
Alman Birliği’nin Bismarck’tan sonraki ikinci mimarı olan Genscher, Almanya’da ve Avrupa’da bütünleşmenin mimarlarından biri olurken tarihin bir cilvesi olarak Balkanlar’da yıkımın mimarlarından biri olmuştur. Avrupa Birliği için söylediği “Alman ve Avrupa tarihinin yanlışlarına verilen bir cevaptır. Bu korkunç dünya savaşına verilen cevaptır” sözü sadece Alman hegemonyasının bulunduğu coğrafya için geçerli oldu.
Zaman zaman Türkiye’nin AB üyeliğini destekleyen açıklamalar yapan Genscher’in, Alman gazetelerinden Stüddeutsche Zeitung’a 1992’de verdiği bir demeçte Kürt meselesine ilişkin Yugoslavya modelini önermesi ise tarihin bir cilvesi olsa gerek diyebiliriz.