Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, AA Editör Masası'nda terör saldırıları ve çözüm sürecine ilişkin önemli açıklamalar yaptı.
Akdoğan'ın açıklamalarından satırbaşları:
Örgüt panik atak geçirir gibi süreci sabote etti
Son 'Çözüm Süreci' dediğimizde biraz daha doğrudan örgütün silah bırakmasına odaklanmış bir süreçten bahsediyoruz. Geçmiş dönemlerde örgüt iki üç yılda bir adeta panik atak geçirir gibi süreci sabote eden birtakım eylemlerde bulundu, strateji değiştirip topyekün saldırarak devleti dize getirmeye çalıştı, bunu 2011'de Silvan saldırısından sonra gördük. O dönemde çok kapsamlı bir terörle mücadele uygulandı ve bin 450 civarında örgüt üyesi etkisiz hale getirildi.
Çözüm Süreci ve İmralı'yı bitirme politikası
Çözüm Sürecinin düşmanları olarak adlandırabileceğimiz statüko cephesi bu son seçimden önce HDP'yi bir proje olarak kullandı, taşeron şekilde kullandı. Yani HDP, Çözüm Sürecinin düşmanları olan ve kendi varlığına da karşı olan statüko cephesine kendisini de kullandırtmış oldu. Burada AK Parti'yi devirme hedefinin ardında aslında Çözüm Süreci ve İmralı'yı bitirme yaklaşımı vardı.
HDP silah bırakın çağrısını geciktirdi
Öcalan'ın şubat başında verdiği silahları bırakmak için kongre toplayın çağrısını üç hafta geciktirmiştir. Öcalan sözlü, yazılı, imzalı her türlü mesajını vermiştir. Ancak HDP bunu açıklamaktan imtina etmiştir.
Yalan makinasına dönüştüler
O gün her ayrıntıyı Cumhurbaşkanı biliyordu, sürekli irtibat halindeydiler.' Bu külliyen yalan bir durum. O gün kesinlikle Cumhurbaşkanımızla hiçbir irtibatımız olmadı. Bunlar o kadar çok yalan söylüyorlar ki, bir yalan makinesine dönüştüler. Ben de bunları yalanlamaktan yoruldum.
Dolmabahçe'deki mutabakat değildi
Burada ben de o günkü konuşmamda ifade ettim. Bir kubbe altında söylenmedik hiçbir söz yoktur, bütün bu konuları konuşma, tartışma kapasitesine Türk demokrasisi ulaşmıştır, siyaset kurumu bunu başlıklarıyla tartışır, başka başlıklarıyla tartışır. Buradaki genel çerçeve bunların konuşulabilir olduğu ve siyaset kurumunun bir bütün olarak tartışması gerektiğidir. Yani burada ortak bir metin okunmadığı gibi bu bir mutabakat çerçevesi de değildi.
İmralı bir talk-show alanı değil
Her verdikleri ayrıntı yalan tamamen uydurma. Bu izleme heyetiyle ilgili de sayılar verdiler, isimler verdiler, 'şöyle olacak' dediler, 'böyle olacak' dediler. O gün de ben açıkladım 'külliyen yalan' diye. Bu meseleyi tamamen izleme heyetine getirip dayandırmaları da doğru değil, anlamsız. Çünkü Öcalan neticede bir çağrı yapacaktı, yaptı. Ve en geniş şekilde bu kamuoyuna yansıdı. Basına yansıdı. Uluslararası camiaya yansıdı. Bunu herkes tartıştı. Bunu başka bir heyete tekrar aktarmasına ihtiyaç yoktu. Burada bunun ötesinde İmralı bir talk-show alanı da değil. Sürekli heyetler oraya turlar yapsınlar. Bunlar aynı mesajı tekrar etsin. Bu mesaj zaten verilmiştir. Bunun ötesinde çok bir anlamının da kalmadığını düşünüyorum.
Örgüt defalarca ateşkesi bozdu
Seçimde sonra örgüt doğrudan eylemlilik kararı almıştır, kendisi bunu defalarca ifade etmiştir. 'Hükümet şunu yaptı, bunu yaptı' diyenler açsınlar örgütün açıklamalarına baksınlar. Örgüt defalarca 'ben ateşkesi bozuyorum' demiştir, kimse Hükümete fatura kesmeye kalkmasın. Ortada çok açık cinayetler var, önce kalkıp bunu yani iki eşit yapı arasında bir mücadelenin verilen kurbanları, zayiatları gibi görmeleri bile teröre destek anlamına gelir, burada daha net bir tavır takınmaları gerekir.
HDP proje olarak kendisini kullandırttırıyor
Proje olarak kendisini kullandırtmasının maliyetinin, faturasının sürecin türbülansa girmesi, bitmesi İmralı'nın anlamsızlaşması olduğunu bile bile kendisini kullandırtan bir HDP var. HDP barajı geçmek için bu bloğu kaldıraç olarak kullandı ama karşılığında süreci de havaya uçurmuş oldu.
Paralel Yapı işbirlikçileri
PKK, DAEŞ konusunda çok kirli bir kampanya yürütüyor. Bu kampanyada paralel yapı da işbirlikçileri. Dünya genelinde Türkiye'yi bir şekilde zora düşürmek için, bunlar bu örgütü destekliyorlar diye... Çünkü kendileri DAEŞ'i bir kaldıraç olarak kullanmaya çalışıyor. Asıl maskeleyen odur. DAEŞ ile verdikleri mücadeleyi maskeleyerek örgütü meşrulaştırmaya çalışıyorlar. PKK'ya uluslararası zeminde farklı bir konum üretmeye çalışıyorlar. Burada DAEŞ'i bu şekilde kullanan PKK'dır.
Silahı bıraksınlar ondan sonra konuşalım
Son dönemde yaptıkları, var olan güveni tamamen havaya uçurdular. Bu aktörlerle bu kadar alavere dalavere yapan, bu kadar sürece ihanet eden aktörlerle bu sürecin nasıl devam ettirileceği, bu bir muammadır. Bu yüzden bunlar güveni yıkmıştır, sarsmıştır. Burada PKK'nın artık 'onu yapın, bunu yapın' diye şart koşacak hali yok. Onların bir gücü, etkisi varsa, evet örgüte çağrı yapsınlar ve örgüt Türkiye'yi terk etsin, silahları bıraksın. Konuşulacak bir şey varsa ondan sonra konuşulur.
Operasyonlar büyük bir askeri ve diplomatik başarıdır
Bu son alınan güvenlik tedbirleri, yapılan operasyonlar ve bu çerçevede yapılanlar, Türkiye açısından büyük bir askeri başarıdır, büyük bir diplomatik zaferdir. Yani hem bütün dünya Türkiye'nin haklılığını yeniden teyit etmiştir hem de oyun değiştirici bir aktör olarak Türkiye bu hamleyi yapmıştır. Bölgede Türkiye'ye rağmen hiçbir şeyin olamayacağını, yapılamayacağını herkes görmüştür. Türkiye'ye hasmane tutum takınan hiçbir yapının, oluşumun ve örgütün burada tutunamayacağını görmüştür.
Öcalan bunları yakalasa sopayla kovalar
Sürekli Öcalan adına yalan söylüyorlar; Öcalan başkanlık sistemine karşı, Öcalan AK Parti'yle koalisyona karşı… Külliyen bunlar yalan. Öcalan'ın adını kullanarak sürekli toplumu kandırıyorlar. Öcalan ile görüştükleri dönemde koalisyon diye bir konu var mıydı ki Türkiye'de, Öcalan 'onunla yapın şununla yapın' desin. Bu yüzden büyük bir sorumsuzluk var. Öcalan bunları muhtemelen yakalasa sopayla kovalar diye düşünüyorum, 'her şeyi mahvettiniz' diye"