Başbakan Ahmet Davutoğlu, Fethullah Gülen’i 2013 yılının Eylül ayında, dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve o tarihte Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan’ın bilgisi dahilinde ziyaret ettiğini anlattı..
Başbakan Ahmet Davutoğlu, 2013'te Pensilvanya'da Fethullah Gülen ile yaptığı görüşmenin detaylarını ilk kez anlattı.
Fırtına gelir ya hissedersiniz...
Fethullah Gülen’i 2013 yılının Eylül ayında, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve ile o tarihte Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan’ın bilgisi dahilinde ziyaret ettiğini anlatan Davutoğlu, 'Glen ile 2 veya 3 kere karşılaştım. Elimizde istihbarat raporları var, neyi hedeflemekte olduklarını görüyorduk. Dışarıda ne çevirmekte olduğunu biliyorduk. Son bir hamle, çağrı yapmak istedik. Fırtına gelir ya, hissedersiniz. Meşruiyet çizgisi içinde kalınması ve Türkiye’ye dönmesini istedik” dedi.
Gülen şimdi vakti değil dedi
Milliyet Gazetesi'nin haberine göre; Gülen’in kendisine 'Şimdi vakti değil' yanıtı verdiğini belirten Davutoğlu, “Her ne surette olursa olsun, hükümete karşı, devlete karşı bir tavır içinde olmayacağını söyledi. Ak Parti’ye karşı da tavır içinde olmayacağını söyledi. Bugün anlıyorum ki, ‘Şimdi değil’ demekle Aralık ayındaki darbeyi bekliyormuş. Humeyni’nin İran’a döndüğü gibi dönecekti” diye konuştu.
Davutoğlu sözlerini şöyle sürdürdü:
Ekrem dumanlı yedi içti diyor
"Onlar kaydetmeye meraklı, neyse kayıtları çıkarsınlar. Hayatta yalan söylemedim. Ekrem Dumanlı denilen kişi beni tehdit ediyor, ‘Yedi, içti’ diyor. Biz yemeğe mi gitmişiz? Son derece saygılı karşıladılar. Saygı ifade ettiler. Yayın organlarınız, Suriye konusunda, rejim ağzıyla yayın yapıyor, Türkiye’yi eleştiriyor, bilmediğiniz konu ise bana sorun, bildiğiniz konu ise başka ülkelerin devletlerine yakın tavır sergilemeyin’ dedim. Şunu da söyledim; ‘büyük bir birikim, insan birikimi var bürokraside, ama yanlış işlerle bunu kimse harcamamalı, yanlış iş yapmamalı’ dedim.
O gün dediklerimizi dinleselerdi
Meşruiyet zeminine çağrı için son bir hamleydi. Eğer o gün dediklerimizi dinleselerdi bugün meşruiyet sınırları içinde kalsalardı ve çekilselerdi sivil toplum alanına iddia ettikleri gibi eğitim alanına çekilselerdi, istihbaratçılık yapmaktan, devlete nüfuz etmekten kaçınıp doğru dürüst birçok diğer yapı gibi kendi doğasında seyreden bir sivil toplum olsalardı şu anda ne Türkiye devleti zarar görürdü ne yaptıkları faaliyet zarar görürdü ne de bu gereksiz süreçler yaşanırdı."