28 Şubat sürecinde askerin siyasete yaptığı müdahale, 15 yıl sonra dava konusu oldu. Ancak bugün 82’nci duruşması görülecek olan dava ‘içi boşaltıldığı’ için somut bir ilerleme sağlanamadı.
Bin yıl süreceği iddia edilen bir süreçti, 28 Şubat. Mimarları yanılsa da demokrasi tarihine kara bir leke olarak geçen 28 Şubat, 19’uncu yıldönümünde hala sorgulanıyor. Zira sorumluların yargılandığı davanın üzerinden yaklaşık üç yıl geçmesine rağmen elle tutulur bir gelişme olmadı. Duruşmalarda mağdur ve yakınlarının ilgisizliği, mahkemenin özensiz tavrı, davanın sonucuna yönelik endişeleri gündeme getirdi.
15 YIL SONRA YARGIDA
28 Şubat ile ilgili soruşturma, postmodern darbeden 15 yıl sonra, Ankara Barosu’na kayıtlı avukat Yunus Akyol’un suç duyurusuyla başladı. Savcı Mustafa Bilgili’nin yürüttüğü soruşturma kapsamında ilk gözaltılar ise
12 Nisan 2012 tarihli.
82’NCİ DURUŞMA BUGÜN
“Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini cebren devirmeye iştirak” suçundan aralarında dönemin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı’nın da bulunduğu 103 sanığın yargılandığı davanın 81. duruşması geçen ocak ayında görüldü. Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi, bir kez daha eski başbakanlar Tansu Çiller ve Mesut Yılmaz’ın “tanık” sıfatıyla duruşmaya katılmalarına hükmetti. Duruşmada ayrıca tutuksuz yargılanan tüm sanıkların adli kontrol şartları kaldırıldı. Duruşma, 19 Nisan’a yani bugüne ertelendi.
Tarihi davayla ilgili son gelişme geçen hafta yaşandı. Ergenekon ve Balyoz soruşturmalarını yürüten Paralel Yapı mensubu savcılar tarafından elde edilerek Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilen ve 28 Şubat davasını başlatan kritik 5 numaralı CD’nin bilirkişi raporu mahkemeye ulaştı. Batı Çalışma Grubu’yla ilgili belgelerin bulunduğu CD’nin sahte olduğu ve delil olarak kabul edilemeyeceği belirtilen raporda “Belgeler o tarihten sonra çıkan Word sürümüyle hazırlanmış. CD’de oynama var” tespiti yapıldı.
KARANLIK YILLARIN ÖYKÜSÜ
Demokrasi tarihimizin utanç vesikası 28 Şubat’ın , onbinlerce mağduru ve ekonomiye verdiği milyarlarca liralık zarar hiç unutulmadı ve unutulmayacak. İşte o karanlık yılların öyküsü...
* Huzursuzluğun ilk sinyali 1996 YAŞ’ında belirdi. Erbakan’ın YAŞ üyelerine verdiği yemekte Oramiral Güven Erkaya’nın garsona ‘bana rakı getirin evladım’ demesi manşetlere taşındı. İki hafta sonra TÜSİAD, erken seçim talebini dile getirdi.
* 23 Ekim 1996’da ortaya çıkan Aczimendilerle işin boyutu başka yöne kaydı. İki ay sonra Fadime Şahin olayı patlak verdi. Aczimendilerin lideri Müslüm Gündüz, Fadime Şahin’le bir evde basıldı. Operasyon adeta canlı yayınlandı. Sonrasında sahte şeyh Ali Kalkancı TV’lere çıktı.
* 11 Ocak 1997’de ‘Meşhur İftar’ gerçekleşti. Dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan, Başbakanlık Konutu’nda tarikat liderleri ve şeyhlere iftar yemeği verdi. Medyada art arda çıkan manşetler askerleri de harekete geçirdi. Rütbeli subaylar Gölcük’te irtica toplantısı yaptı.
* 30 Ocak’ta Sincan Belediyesi’nce İran Büyükelçisi Ali Rıza Bugheri’nin de katıldığı Kudüs Gecesi düzenlendi. Gecede sahneye konulan ‘Cihat’ oyunu yine gazete manşetlerine taşındı. Belediye Başkanı Bekir Yıldız tutuklandı. Ertesi gün önce Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Siyasi Partiler Kanunu’na aykırı davrandığı gerekçesiyle RP’yi uyardı. Dönemin başsavcısı Vural Savaş Erbakan’ın ülkeyi iç savaşa sürüklediğini ileri sürdü.
* 4 Şubat’ta Sincan’da askerler 20 tank ve 15 zırhlı araçla geçiş yaptı. Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Güven Erkaya ‘İrtica, PKK’dan daha tehlikeli’ dedi. Dönemin ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz “Türkiye kaosa gidiyor. Güçbirliği yapmaya hazırız”açıklaması yaptı.
* 28 Şubat günü en uzun MGK toplantısında “Bin yıl sürecek” denilen süreç için önemli bir viraj dönüldü. Alınan karalar hükümete bidirildi. 4 Mart’ta Başbakan Erbakan, MGK kararları yumuşatılmazsa imzalamayacağını söyledi ancak 5 günlük direncin ardından 13 Mart’ta imzalamak zorunda kaldı. Erbakan daha sonra bu kararları imzalamadığını sadece ön yazıyı imzaladığını söyledi.
FİŞLEMELER KAPATMALAR AMBARGOLAR...
* 21 Mayıs’ta Yargıtay Başsavcısı Vural Savaş, ‘’Ülkeyi iç savaşa sürüklediği’’ iddiasıyla RP’ye kapatma davası açtı.
* Olayları fişlemeler takip etti. Akademisyenler, subaylar ve yöneticiler görevlerinden uzaklaştırıldı.
* Meslek liselerinin ortaokul kısımları kapatıldı. Bazı öğrencilerin üniversitelere girişi ‘katsayı’ ile engellendi.
* 3 Haziran’da Susurluk Davası yedi ay aradan sonra DGM’de başladı.
* 7 Haziran’da Genelkurmay, irticai faaliyetleri desteklediğini iddia ettiği firmalara ambargo koydu.
* 10 Haziran’da Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay başkan ve üyeleri Genelkurmay’a çağrılarak kendilerine irtica konusunda brifing verildi.
* 18 Haziran’da Necmettin Erbakan başbakanlıktan istifa etti. İstifasının nedeninin başbakanlığ Tansu Çiller’e devretmek olduğunu belirtti.
* 19 Haziran’da dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, hükümet kurma görevini arkasında TBMM çoğunluğu olan DYP lideri Çiller yerine ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz’a verdi.
* 30 Haziran’da Mesut Yılmaz, Bülent Ecevit ve Hüsamettin Cindoruk’la birlikte ANASOL-D hükümetini kurdu.
18 MADDE NEYDİ?
28 Şubat’ta yapılan MGK toplantısı 9 saat sürdü, şu kararlar alındı:“Laiklik için yasalar uygulanmalı, tarikatlara bağlı okullar denetlenmeli ve MEB’e devredilmeli, 8 yıllık kesintisiz eğitime geçilmeli, Kuran kursları denetlenmeli, Tevhidi Tedrisat uygulanmalı, tarikatlar kapatılmalı, irtica nedeniyle ordudan atılanları savunan ve orduyu din düşmanıymış gibi gösteren medya kontrol altına alınmalı, kıyafet kanununa riayet edilmeli, kurban derileri derneklere verilmemeli, Atatürk aleyhindeki eylemler cezalandırılmalı.”