Sizin sadece gözyaşlarınız değil, vicdanlarınız kurumuş…

Rabia Meydanı’nda 18 yaşındaki Esma Biltaci, darbeci SİSİ’nin keskin nişancısı tarafından vurulup şehit edilmişti. Hatırladınız mı? Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendisine izlettirilen görüntüler üzerine gözyaşlarını tutamayıp ağlamıştı. O sahneyi de hatırladınız mı? Sonra bu gözyaşları Kılıçdaroğlu’na sorulmuştu da, o da işi dalgaya alıp, kendince Erdoğan’ı eleştirmişti. O gün de yazdım, “Senin sadece gözyaşların değil, vicdanın da kurumuş Kılıçdaroğlu” diye…

Aslında KARAR’daki köşemde daha önce Suriyeli mültecilerle ilgili bir yazı yazmıştım. Muhalefet partileri ve tabi CHP ve Kılıçdaroğlu’nun Türkiye’nin kabul ettiği 2 milyon mülteciden dolayı hükümeti eleştirmesine tepki göstermiştim. Yazının başlığı “Adolf KIILIÇDAROĞLU” idi. KARAR’da yazıyı kontrol eden arkadaş arayıp, “Ramazan bey yazının başlığı ağır olmuş. Değiştirirseniz memnun oluruz” dedi. Ben de yazının başlığını, “Bir çocuğun hayatı mı, iktidar mı?” şeklinde değiştirmiştim.

O günkü yazı başlığının ağır olmadığını bugün deniz sahillerine vuran çocuk ve kadın cesetleri göstermiştir. Suriyeliler iki ölüm arasında tercih yapmak zorunda bırakılmıştır. Ya Suriye’de kendilerine rahat vermeyen Esed tarafından ya da onlara kucak açan Türkiye’de kendilerine rahat vermeyen Kılıçdaroğlu tarafından ölüme gönderilecekler…

İki milyon Suriyeliyi kovmayı seçim vaadi olarak kullanan CHP, seçimde iktidar olamadı, koalisyon ortağı olamadı, seçim hükümetine bakan veremedi, ama kovacağı o çocuğun küçücük bedeni, Bodrum sahiline vurdu. Hatta bir değil iki çocuk bedeni. Hatta her gün yüzlerce ölü beden…

O günkü yazımda özetle belirttiğim şuydu, “Ülkemizde iki milyon Suriyeliyi misafir ediyoruz. Kılıçdaroğlu, bir günlüğüne iktidara gelse ilk iş olarak Suriyelileri Esat’ın kucağına doğru ölüm yürüyüşüne göndereceğini söylüyor.” İşte o Suriyelilerin cesetleri şimdi Akdeniz’i Suriyeli mezarlığına çevirmiş durumda. Akdeniz sahillerine artık sadece çocuk bedenleri değil, Batı medeniyetinin enkazı da vuruyor.

Türkiye, 6 milyar dolar harcayarak, 2 milyon Suriyelinin bedeninin sahillere vurmasına engel oluyor. Avrupa ülkelerine ulaşmaya başlayan sayıları binlerle ifade edilen mültecilerin dramını, polisin, askerin kötü muamelesini ise her gün izliyoruz. Bu görüntüler karşısında Türkiye’nin bölge halkları için önemini bir kez daha görüyoruz. Türkiye mazlum ve mağdur halkların güvenli limanıdır…

Halkımızın Suriyelilerle ilgili en küçük bir eleştiri ve rahatsızlığı olmamıştır. Ancak siyasi partilerin küçük oy hesapları, hükümeti eleştirmek için malzeme aramak gibi ucuz anlayışı, Kılıçdaroğlu’nun mezhep kaynaklı Esed’i destekleyen politikasının bir sonucu olarak halkımızın bir bölümü arasında da Suriyelilere karşı bir hava yayıldı. İşte bu atmosfer içinde 3 yaşındaki bir çocuk Türkiye’ye sığmaz oldu. Kendini Akdeniz’in derin sularında buluverdi…

Ancak bugüne kadar binlerce mültecinin son nefesini verip, bağrına gömüldüğü Akdeniz, 3 yaşındaki Aylan’ın utancını örtmeyi kabul etmedi. Bodrum sahiline bıraktığı Aylan’ın küçücük bedenini, insanlık düşmanı, çocuk katillerinin yüzüne çarpı verdi…

Eskiden denizler kirlenir, ölü balıklar vururdu kıyıya. Şimdi insanlık, medeniyet, vicdanlar, kalpler kirlenmiş; ölü çocuklar vuruyor kıyıya...

“3 yaşındaki Aylan'ın bedeninde yıllardır acı içinde kıvranan bir millet, tüm dünyaya adalet ve merhamet çağrısında bulunmaktadır. Avrupalı liderlerin görmesi gereken gerçek şudur: Konu artık bir hukuk, siyaset, uluslararası denge meselesi değil insanlığın geleceği meselesidir. Tartışmamız gereken bir tren vagonunun, bir kaçakçı teknesinin kaç mülteci aldığı değil; yüreğinizin kaç insana yer açabildiğidir.” Davutoğlu’nun bu çağrısına rağmen küçük Aylan’a yaşarken küçücük bir toprak parçası ayıramadığımız gibi, yüreğimizde de bir yer açamamıştık. Yer açmış olsaydık, 32 gencimizi Suruç’a götürüp öldürenler, Kobani’deki çocuklara oyuncak götürmek (!) yerine ayaklarına kadar gelmiş olan Aylan’ı görürler, ona kucak açıp sahip çıkarlardı…

Akdeniz'i bir mezara dönüştüren ülkeler ölen her bir mültecinin vebaline ortaktır. 3 yaşındaki yavrunun hesabını tüm batı ülkeleri ve katil Eset dostları vermelidir. Merhametini yitirmiş liderler, ölümler ve katliamlar üzerine iktidar inşa edenler ve onlara yardım eden devletler, insanlığın dertlerine derman olamazlar.
3 yaşındaki Aylan Kurdi, o küçücük bedeninin altına tüm batıyı, savaş baronlarını, mülteci düşmanlarını, savaş mağdurları arasında ayırım yapanları, Kemal Kılıçdaroğlu’nu, Ertuğrul Özkök’ü de aldı. Aylan’ın yerine siz ölseydiniz dünyaya huzur ve barış gelirdi. Sizin kirli hesaplarınız yüzünden çocuklar ölmezdi.
“Gevşet biraz Rabia selamıyla takallüs etmiş parmaklarını...

Kara siyasetinin sıktığı yumruğunu aç, o eller duaya kalksın biraz...Bak arkadaş bu çocuğun katili sensin” diyerek Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı işaret eden…,
Ona “katil” diyen Özkök’e karşı, “Ben iktidara gelirsem ilk işim Suriyelileri ülkelerine göndereceğim” diyen CHP lideri Kemal’e, “Adolf Kılıçdaroğlu” dememin bir sakıncası olduğunu düşünmüyorum!...

YORUMLAR (3)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
3 Yorum