Kürdistan’ı kurmak bir hak mıdır?

PKK, 1984 yılında Komünizm trenine binip, kanlı yola girdiğinde yolun sonunda trene binenlere "Bağımsız Kürdistan" vaat ediyordu. Aradan geçen 32 yıllık sürede on binlerce terörist öldü, binlerce sivil vatandaşımız ve güvenlik görevlimiz şehit edildi. Maddi ve manevi kayıplar şimdi istatistiki rakamlar olarak önümüzde dursa da Türkiye’nin hafızasında da, bugünkü hayatımızda da derin yaralar açtı.

Bu yaranın tedavisi için ilk kez en ciddi ve somut adım 2011 yılında atıldı. AK Parti hükümeti sorunun çözmek için, daha önce hiç kimsenin cesaret etmediği adımlar attı. Öcalan’ın muhatap alınmasından tutun da; Kürtçe ile ilgili tüm yasaklar kaldırıldı. Devlet, Kürtçe yayın yapan televizyon kurdu, kitaplar yayınladı. Öcalan, atılan adımların samimiyetine inandı, PKK’ya kongreyi toplayıp, "silahlı mücadelenin bittiğini ilan edin"dedi. İşte asıl savaş o zaman başladı.

Öcalan’ın ismini "önderlik" olarak kullanıp, halk üzerinde propaganda yapanlar; bir anda Öcalan’ı çiziverdiler. PKK’nın lideri artık Öcalan değildir. Peki örgütün yeni lideri kim? Örgütü artık birkaç kişiden oluşan bir grup yönetiyor. ABD, İngiltere, İsrail, İran, Almanya ve Suriye’nin temsil edildiği bir gruptan bahsediyoruz artık. PKK’nın eski yöneticilerinin, “bu bizim kurduğumuz PKK değil” demelerinin sebebi de budur.

Örgütü yöneten gruba artık Rusya adına da bir temsilci katılacaktır. Rus uçağını düşüren Türkiye’ye karşı düşmanca bir süreç başlatan Moskova’nın Kandil’de temsilci bulundurmak isteyeceği kesin. Moskova, Kandil’de temsilci ararken HDP de Moskova’da temsilcilik açmak için Rusya’nın kapısını çaldı.

Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkilerin kırmızı alarm düzeyinde seyrettiği bir anda Moskova’ya gitmek, Türkiye’de siyaset yapan bir parti genel başkanına yakışmamıştır. Hele Rusya’da kameraların önünde, "Türkiye Rusya’nın uçağını düşürmekle hata yapmıştır. Biz bu konuda Rusya’yı haklı görüyoruz" derseniz; üyesi bulunduğunuz Millet Meclisine, Türkiye’ye, Türkiye’deki Türk, Kürt ve diğer haklara ihanet etmiş olursunuz…

Kapalı kapılar ardında Rusya’nın kulağınıza üflediği, Türkiye’ye düşmanca fikir ve telkinleri düşünmeden kamuoyu ile paylaşınca da yerli ve milliliğinizi kaybeder, Türkiye üzerinde hesapları olan "Emperyalistlerin kuklası"oluverirsiniz. Halkınızın ve ülkenizin sesi olmaktan çıkar; Rusya’nın, Putin’in, Lavrov’un sözcüsü olursunuz…

HDP Eş Başkanı Demirtaş’ın, Moskova dönüşü yaptığı, "Artık gelecek yüzyılda Kürdistan olacak! Özerk bölgeleri de olacak. Belki devleti de olacak?" çıkışı Rusya’nın verdiğin gazın ilk somut etkisi olarak gündemimize düştü. Yazının başında da belirtmiştim. PKK, ülkemizin doğu ve güney doğu bölgesini içine alan bir "Kürdistan" hayaliyle yola çıkmıştı. Örgütü kullanan "emperyalist ülkelerin" çıkarlarına göre, değişik dönemlerde değişik yönetim taleplerinde bulundular.

"Özerklik", "Demokratik Cumhuriyet", "Öz Yönetim" gibi seçenekler birer söylem ve fanteziden öteye gidemedi. Ayrı devlet noktasına 32 yıl sonra geri dönmeleri, aslında örgütün dış güçler tarafından nasıl kullanıldığının da en somut göstergesidir. Bana bu noktada garip gelen, yine örgütün "emperyal güçler" tarafından kullanıldığını gösteren bir nokta daha var. Türkiye’de "Kürdistan" kurmaktan bahseden PKK ve HDP, Kuzey Irak’ta bağımsız Kürdistan’ı kurmak isteyen Barzani’ye karşı en sert muhalefet yapanların başını çekiyor. Türkiye’de hayalini kurdukları "Kürdistan’ı", Barzani’ye kurdurmamak için başta İran ve Irak merkezi yönetimi olmak üzere ABD’nin taşeronluğunu yapıyorlar.

Yazımızın başlığına tekrar dönecek olursak. PKK’nın "Kürdistan" hayali Kürtler için istediği bir şey değildir. PKK ve siyasi sözcülüğünü yapan partilerin kuruldukları ilk günde itibaren yönetimini oluşturan kadrolar içinde Türk ve Kürt kimlikli onlarca insan görev almış ve hala da görevdeler. Demek ki, "Kürdistan" hayali salt Kürtleri kapsayan bir hayal değil. Türklerin bu hayaldeki yeri, Kürt halk gücünü arkasına alarak; yerinde yeller esen Sosyalizmi yeniden inşa etmek…

Komünist Sovyetlerin yerinde yeller esiyorken, Sosyalist Mao’nun ülkesi Çin’in kapitalizmin kalbi olarak dünyanın tüketimini domine ettiği bir dönemde; 68 kuşağı Türk solunun kuyruğuna takılıp güney doğuda "Kürdistan kurulacak" sözünü söylemek, Kürt gençlerinin hayatına, canına kastetmektir. Kürt halkının geleceğine kan doğramaktır.

"Kürdistan’ı kurmak"bir hak değildir. "Emperyalist ülkelerin" Türkiye’ye karşı kullandıkları bir tehdit silahıdır. Türkiye, zayıf düşüp bu hayal gerçekleşirse de, kimsenin Kürtlere bir şey vermediğine emin olabilirsiniz. Kimi emperyal hesaplara göre "Büyük İsrail’e" giden yolda, Türkiye’den koparılması gereken bir parçadır "Kürdistan". Bu hesabın arkasında Amerika Birleşik Devletleri ve İsrail var. Bir diğer emperyal hesap, Türkiye’den koparılacak "Kürdistan" "Büyük Ermenistan’a" giden yolun ve 1915’in intikamı olacak. Bu hayalin arkasında da Rusya ve Fransa var.

Anlayacağınız ABD’nin de, Rusya’nın da PKK, HDP ve Demirtaş’a anahtarını vereceği bir "Kürdistan" yoktur. Emperyalistlerin sadece Kürt halkının kanı üzerinden Türkiye’ye karşı yürüttüğü bir savaş vardır. Örgüt, parti ve Demirtaş da bunun taşeronluğunu, tetikçiliğini yapmaktadır. Tabi şahsım, Kürtler, Türkler, ülkem ve İslam dünyası adına Türkiye toprakları üzerinde bir “Kürdistan” kurulmasına karşıyım. Ancak eğer kurulursa da başında Kandil ve Demirtaş zihniyetinin olmaması gerekir.

Devlet içinde devlet kurmak, dünyanın hiçbir yerinde hak değildir. Türkiye’nin içinde de, "Kürdistan’ı" kurmak bir hak değildir. Türkiye üzerinde yüz yıldır oynanan oyunun adıdır "Kürdistan". Bu oyuna alet olmamak, bu oyunu bozmak da bizim görevimiz ve misyonumuz olsun…

YORUMLAR (4)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
4 Yorum