Ülkemizde iki milyon Suriyeliyi misafir ediyoruz. Kılıçdaroğlu, bir günlüğüne iktidara gelse ilk iş olarak Suriyelileri Esat’ın kucağına doğru ölüm yürüyüşüne göndereceğini söylüyor. Tabi bu kendi şahsi düşüncesi. Çünkü Türk halkının tarihinde ve günümüzde böyle bir utancın olmadığını ve buna izin vermeyeceğimizi bilmiyor. Anadolu insanı her zaman, mazlumun, mağdurun, masumun sıcacık ana kucağı olmuştur. Selçuklu, Osmanlı ve yakın Cumhuriyet tarihimiz bunun örnekleriyle dolu.

Saddam’dan, İŞİD’den kaçan yüzbinlerce Kürd’ün de güvenilir limanı Türkiye olmuştu. Şimdi de Suriye’den, Arap, Türkmen, Kürt; Sünni, Şii, Ezidi, Hristiyanların,… sığınağı olmuş Anadolu şehirleri. Ekmeklerini, aşlarını, işlerini paylaşıyorlar. Kılıçdaroğlu ve CHP’den bir şey isteyen var mı? CHP’nin bir Suriyeliye el uzattığını, yardım ettiğini gören ve duyan varsa insanlık adına bana haber versin.

Gölge etmesin yeter…

CHP’nin kuruluş felsefesini ilk prensibi, “insanı öldür ki, devlet yaşasındır”. Cumhuriyet tarihimiz bu felsefelerinin nadide (!) örnekleriyle dolu.

Konuyu çok dağıtmadan Kılıçdaroğlu’nun beslendiği kaynağı daha iyi anlamak için birkaç prensibini daha dikkatinize sunmak istiyorum.

Diğer Partileri kapatacaksın ki, CHP yaşasın…

Başbakanları idam edeceksin ki, CHP Genel Başkanı Başbakan olsun…

Darbe yapacaksın ki, CHP iktidara gelsin…

Bu felsefe üzerine bina edilmiş CHP’nin, Genel Başkanını; savaştan, ölümden, katliamdan kaçan Suriyelileri Esat’a teslim etmekten alıkoyacak bir şey olabilir mi?

*

Esat’ın Şebbihalarından kaçan küçücük çocukları onların kılıçlarına göndermek nasıl bir insanlıktır? Kadınları Esat’ın tecavüz mangalarının kollarına göndermek nasıl bir seçim vaadidir? Hasta, yaşlı Suriyelileri ölüm timlerine teslim etmek nasıl bir insanlık projesidir?

Esat’ın yollarına güller döken CHP milletvekilleri, seçim listelerine girmeyi garantiledi mi bilemiyorum, ancak Esat’a şakı besteleyen bir kişi Hatay’da CHP’nin birinci sıra milletvekili adayı olmayı başarmış(!).

Esat’ın savaş suçlusu olarak yargılanacağı gün Kılıçdaroğlu’nun orada yalancı şahit olarak durma ihtimali yüksek. Onu beceremezse, Esat’ın avukatı olarak orada olacağına şüphemiz yok…

AB’den sorumlu Devlet Bakanı Volkan Bozkır, “CHP, maalesef bölgemizde ne kadar kendi halkına kıyan lider varsa hepsiyle iyi ilişkiler kurma temayülünde bir politika izliyor. Suriye politikasında, Esed 300 bin insanını katletmişken, gidip Esed'le el sıkışan bir CHP'yi görmek gerçekten beni çok üzüyor” demişti. Sayın Bakanım, üzülecek bir şey yok.

Kan kanı çekiyor…

*

Türkiye, dünyanın ekonomik krizlerle boğuştuğu, kendisinin de ekonomik zorluklar içinden geçtiği bir dönemde, Suriyeli misafirlerine 3 milyar dolarlık harcama yaparak dünyaya insanlık dersi verdi.

Kılıçdaroğlu Suriyelileri kovmakla neyin dersini verecek acaba?

Bu kadar kelimenin özeti şudur; 2 milyon insanı tekrar Suriye’ye göndermenin maddi ve manevi maliyeti çok yüksek. Ancak Kılıçdaroğlu’nu Suriye’ye göndermenin bir maliyeti yok...

Ne maddi, ne manevi.

Suriye’de, Esat’a yaptığı hizmetlerinden dolayı BAAS Partisi’nin başına geçer. Hem CHP, hem Türkiye, hem de dünya Kılıçdaroğlu’ndan kurtulmuş olur. Siyasi kariyerini de bir seçim kazanarak taçlandırıp jübile yapar…

Bu yazının özeti de şudur; Kılıçdaroğlu, Türk halkını tanıyamamış. Savaştan kaçan sivil insanları bir katile teslime etmeyi vaat etmek insanımızın pirim tanıyacağı bir şey değildir. Bilakis böyle gaddar, böyle zalim ve böyle insafsız bir anlayışın iktidara gelmesine karşı oy kullanır.

Olmaz ya, velev ki, bu vaadi ile halkımız Kılıçdaoğlu’na oy verip iktidara getirdi. O da, Suriyelileri Esat’a teslim etti. Esat’ın öldüreceği bir çocuk bile oturduğu iktidar koltuğundan daha kıymetlidir…

Halkımız, bu kara lekenin Anadolu’nun alnına sürülmesine izin vermeyecektir…