Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir medya patronu, ülkenin Cumhurbaşkanı’na meydan okuyan bir mektup yayınladı. Diktatör dedikleri Cumhurbaşkanı’na meydan okuyorlar, hala ülkede basın özgürlüğü olmadığını iddia ediyorlar. Kusura bakmayın Türkiye’deki basın özgürlüğü dünyanın hiçbir yerinde yok. "Hain medyanın" istediği özgürlük herkese küfretme, ancak kendilerine hiç kimsenin cevap vermeyeceği bir Türkiye…
"Sayın Cumhurbaşkanım"demeye bile tenezzül edilmeyen mektubun herkese verdiği ciddi mesajlar var. Öncelikle belirtmem gerekiyor ki, bu mektup Aydın Doğan tarafından yazılmış değildir. Bu mektup Doğan Yayın Grubu’nda çalışan paralı elemanlarının oluşturduğu bir heyet tarafından yazılmıştır. Bu isimler Ertuğrul Özkök, Sedat Ergin ve Ahmet Hakandır. Heyette yer alan diğer çakma ülkücü ve eski sol tüfeğin bir kıymeti harbiyesi yoktur. Yazının giriş kısmındaki, "Sen Kasımpaşalıysan, ben de Kelkit’in yiğidiyim" kısmı Ahmet Hakan'a ait. Hakan böyle sloganlar bulma konusunda başarılıdır(!)
Doğan'ın dürüstlüğünün (!) ispatı olarak, Cumhurbaşkanı'na sunduğu, Demirel mektubu Ertuğrul Özkök’ün fikri. Arşivden belge sunma işini sever Ertuğrul… Ama her nedense sunduğu belgeler hep değersizdir.
Mektubun mağdurum edebiyatının yapıldığı bölüm Sedat Ergin'e ait. Adam haklı, yönettiği gazetenin iki kez camları kırılmıştır. Hatta ilk kırıldığında Dağlıca’da 16 şehit haberi gelmişti. Herkes 16 şehidin değil, Hürriyet’in kırılan camının derdine düşmüştü. Sedat hala "cam parasını acaba Cumhurbaşkanı’ndan alabilir miyim"derdinde…
Bu hikaye faslını geçelim. Gelelim sadede. Aydın Doğan ve yayın grubu, Recep Tayyip Erdoğan'ı siyaset sahnesine çıktığı ilk günden beri düşman olarak görmektedir. Erdoğan’ın, Doğan Grubu’na avanta vermemesi bu düşmanlığın sadece bir sebebidir. Doğan, bu maddi kaybını iç ve dış Erdoğan düşmanlarından mutlaka tahsil ediyordur. Özellikle dış unsurların baskısı olmasa Doğan, çok da güzel oturup Erdoğan’a methiyeler düzen haberler yapar. Erdoğan'ın dostluğunu kazanamaya bilir, ancak Erdoğan’ın düşmanlığını neden kazansın ki?
Doğan grubu, 2003'den bu yana yapılan tüm seçimlerde Erdoğan'a karşı, muhalefet partilerini destekledi. Ancak hiçbir sonuç alamadı. 7 Haziran seçimlerinde HDP'ye baraj aşırtmanın, Erdoğan’ın gücünü kırma konusunda son umudu olduğunu anladı. PKK'nın siyasi kanadı olduğunu, HDP’nin tepe yönetimi dahil herkesin dile getirdiği HDP’ye yayınlarını açtı.
Her gün terör örgütü tarafından şehit edilen asker ve polislerin haberleri yürek dağlarken, bu görüntülerin oluşmasına sebep olanlar içinde en büyük fatura Aydın Doğan ve yayın organlarına kesildi. "Aydın Doğan ve yayın organlarının terör örgütünü desteklediği iddia ve algısı"toplumda hızla yayıldı.
Mağdurum edebiyatına halkı inandırmak için de garibim Ahmet Hakan’a dayak attılar/attırdılar. Bu işler Aydın bey için çocuk oyuncağı. Ülkenin Cumhurbaşkanı’na meydan okuyan, “Sen Kasımpaşalıysan, Ben de Yiğit Kelkitliyim" diyen Aydın bey için Ahmet’e dayak atacak yiğitleri (!) bulmak çok da sorun olmamıştır.
Ahmet, Aydın beyin önüne yanlış bir yol açtı. Doğan Grubu, her sıkıştığında Ahmet’e bir şeyler yapacak. İnşallah filmin sonu Çetin Emeç ve Abdi İpekçi gibi olmaz. Kemal Sunal’ın bir filmi vardı hatırlar mısınız bilmem. Para için patronundan dayak yiyordu. Patronun canı sıkılınca, "getirin bana Mazlum’u" derdi. Mazlum rolünü oynayan Kemal Sunal bir iki seans dayak yedikten sonra O da patronu dövemeye başlıyor ve bu patronun daha çok hoşuna gitmeye başlıyordu.
Aydın Bey, Ahmet diyaloğu; gazete patronu, gazete çalışanı rotasından çıkmaz umarım. Çünkü böyle bir sapmada, sonuç Kemal Sunal’ın filminde olduğu gibi patronun dayak yemesiyle bitmez. Gerçek hayatta patron, o elemanı harcar. Hem de geçmişte yaptığı üstün hizmetlerine ve sadakatine bakmadan. Çünkü onunla aynı işi, aynı başarıyla ve samimiyetle yapacak o kadar çok kişi vardır ki hayret edersiniz…
Tabi işin Aydın Doğan cephesi bir tarafa bırakarak; 3 yıla yakın Kanal 7 Haber Dairesi’nde beraber çalıştığım Ahmet Hakan Coşkun'a "amasız" geçmiş olsun diyorum. Aman kendine dikkat et. İşi daha ileri taşımalarına zemin hazırlama!
