Aman petrol, canım petrol…

Ankara’nın koalisyon pazarlıkları ve Kuzey Suriye’de kimin elinin kimin cebinde olduğunun belli olmadığı toz dumanın arasından çıkıp şöyle bir yakın zaman magazin turuna çıkmaya ne dersiniz? Aslında çıkacağımız magazin turu bugün Ankara’daki siyasi belirsizliğin de, Kuzey Suriye’de kimin kiminle iş tuttuğunun da apaçık fotoğrafını önümüze koyuyor. Fotoğraf o kadar net ki, buna itiraz etmek için ya bu oyunun bir parçası, ya da bu dramın saf bir oyuncusu olmanız gerekiyor…

Kenan Evren ve darbeci silah arkadaşları 12 Eylül 1980’e uzanan darbe için şafaktan gün düşerken; Türkiye’nin petrol sıkıntısı şarkılara konu olacak bir hal almıştı. İçerdeki vahim durumumuzu dünyaya duyurup, belki sesimizi duyan olur mantığından hareketle (!) 2 yıl ara vererek katılmadığımız, Eurovision şarkı yarışmasına “Petr’oil” ya da bizdeki ifadesiyle “Aman Petrol” şarkısı ile katıldık. Yazımızın devamında gündeme getireceğimiz bugünkü, Ortadoğu fotoğrafını daha iyi anlamak için bu şarkının sözlerinden bir bölümü yeni nesillerin istifadesine sunmakta fayda var.

Benim gibi orta yaşı devirmiş olanlar, Ortadoğu’daki yangını doğru analiz edebilirler. Ancak genç jenerasyonun bu bölgedeki kaosun, savaşların, ölümlerin ve taşeron terör örgütlerinin kuruluş nedenlerini anlamakta zorluk çektiğini düşünüyorum. Ortadoğu’nun toprakları petrol fışkırıyor. Çok büyük bir zenginlik kaynağı. Ancak bedeli de o kadar ağır oluyor. Petrolün çıktığı topraklarda devlet olarak varlığınızı devam ettirmeniz kanla bedel ödemenizle mümkün. Toprak size petrol veriyor, ancak karşılığında kan alıyor…

İşte Ajda Pekkan’ın 80’li yılların Türkiye’si için söylediği, ancak farkında olmadan bugünü ve yarını anlatan şarkının sözlerinden bir bölüm…

“Aman petrol, canım petrol
Artık sana sana muhtacım petrol
Elinde petrol, sonunda petrol
Artık dizginlerim senin elinde petrol.

Öyle gururlusun giremem yanına
Girmişsin kim bilir kaç aşığın kanına
Dolardan Marktan başka laf çıkmaz dilinden
Neler neler çekiyorum senin elinden.

Nice zengin dilber düşmüş ardına
Düş başka gerçek başka yar olmazsın sen bana
Belki gideceksin bir gün gerçekten
İşte senin ardından ağlıyorum şimdiden.”

Şarkı sözlerinde belirtildiği gibi “petrolün kanına girdiği” Batı dünyası, petrolün çıktığı toprakların çocuklarına “yar olmadığı” gibi, “ardından ağlayan” milyonlarca masum insan bırakıyor. Ajda’nın “Petrol” ü yarışmayı on beşinci sırada bitirse de, petrolün kendisi dün de, bugün de dünya savaş piyasasının bir numarası olmaya devam ediyor...

Varlığı da, yokluğu da bölgemizi kasıp kavurmaya devam ediyor. Petrol zayıf ülkelerin elinde olunca, güçlü olanlar bu vazgeçilmez doğal kaynak için bölgeyi kan gölüne çevirmekte en küçük bir tereddüt göstermiyorlar…

İşin magazinine nokta koyalım...

Bugün Kuzey Suriye’de ABD öncülüğünde yeni bir koridor oluşturuluyor. Hedef Türkiye üzerinden dünyaya satılan, parasının Halk Bankası’na yatırıldığı petrolün vanasını Türkiye’nin elinden almak. Suriye toprakları üzerinden yeni bir hatla, Türkiye devre dışı bırakılarak, Kürt petrolü Akdeniz’e ulaştırılacak.

Bu kavga yeni değil. 15 Aralık 2013’de Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başbakanı Neçirvan Barzani Türkiye’ye gelerek dönemin Başbakanı Erdoğan ile bir görüşme yaptı. Bu görüşmede Kürt petrolünün Türkiye üzerinden satışı ve paranın Halk Bankası’na aktarılması konusunda mutabakata varıldı.

Peki buna Batı dünyasının ilk tepkisi ne oldu? İçerdeki Truva atı devreye sokularak, 17 Aralık darbe girişimde bulunuldu. Anlaşma dünya kamuoyundan gizlense de karşı saldırıdan kaçılamadı.

Haziran’da Parlamentoya bilgi veren Barzani, İslami Hareket Partisi Milletvekili Şivan Kaladizi'nin Türkiye ile yapılan enerji anlaşmasına ilişkin sorusu üzerine, Batı dünyasının bildiği gizli anlaşmayı açıkladı; “Türkiye ile enerji alanında yaptığımız anlaşma 50 yıllıktır. Bu süre daha da uzatılabilir. Biz bu anlaşmayı imzaladık.”

Adı yeni yeni duyulan DEAŞ, bu açıklamadan iki gün sonra Musul’u işgal ederek Barzani’ye, Türk konsolosluğundaki 48 kişiyi rehin alarak da Türkiye’ye patronlarının mesajını verdi. Sünni Müslümanların haklarını korumak için kurulduğu iddia edilen DEAŞ, 300 bin Müslümanı öldüren Esat’a tek bir kurşun atmazken, tankların namlusunu Erbil’in alnına dayayıvermişti.

İşin özeti şudur. Kuzey Suriye’deki hiçbir terör örgütü, hiçbir saldırı, hiçbir devir teslim töreni Kürt petrolünün dünyaya pazarlanmasından bağımsız değildir. Türkiye ve Barzani’nin, özellikle ABD ve İngiltere’nin karşı çıkmasına rağmen, bu konuda geri adım atmaması el altında tutulan DEAŞ’ın sahneye sürülmesinin önünü açmıştır. Şişedeki cinleri bir bir çıkaran Batı koalisyonu, DEAŞ’ı Türkiye’ye karşı, daha önde ismi dışında bir şeyi bilinmeyen PYD’yi de Barzani’ye karşı savaş meydanına sürmüştür.

Kimsenin Sünni Müslümanların hakları ya da Suriye’de özgür Kürdistan diye bir derdi yoktur. Oyunu kurgulayanlar DEAŞ’ı da, PYD’yi de kendi amaçları için kullanmaktadırlar. Batı için Müslüman ve Kürt kanı petrolden daha ucuzdur. Hatta petrol karşısında kanın hiçbir değeri yoktur. Çünkü akan ve akıtılan kan kendilerine ait değil…

YORUMLAR (10)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
10 Yorum