Zafer günü

Milli Bayramlarımızı çok daha coşkulu kutlamalıyız. Yıllar geçtikçe sanki coşkumuz azalıyor gibi geliyor bana…

Stadyumlarda yapılan o coşkulu kutlamalar temelsiz sebeplerle iptal edilmiş olabilir.

Birçok manada milli bayramların içi boşaltılmış veya bayramı bayram yapan o günün anlamı bağlamından kopartılmış da olabilir.

Ama ben içimizdeki coşkudan bahsediyorum. Çoğumuzun sadece bir sosyal medya paylaşımı ile geçiştirdiğimiz milli bayramlarımız aslında bizim varlık sebeplerimiz.

Düşünün bir kere 101 yıl önce 30 Ağustos 1922’de Büyük Taarruz yaşanmasaydı, Türk Kurtuluş Savaşı sonlanmamış, topraklarımız düşman işgalinden kurtulamamış ve bağımsız bir şekilde yaşadığımız ülkemiz kurulmamış olacaktı.

Halbuki bu zafer emperyalist ülkelere karşı mensubu olduğu devletten bağımsız olarak bir liderin etrafında toplanarak ayaklanan bir halkın tarihte eşi benzeri görülmemiş bir örneğidir.

Ne kadar övünülse, ne kadar anlatılsa azdır.

Türk halkı olarak tüm milli bayramlarımızı daha çok sahiplenmemiz gerekiyor.

Daha çok okumamız, daha iyi anlamamız ve yabancılara da bunları anlatmamız gerekiyor.

Yıllar içinde yaşadığım küçük ülkelerde veya büyük ülkeler içindeki küçük şehirlerde öyle bir tarih bilinci var ki, size anlatamam.

500 sene önce bir savaş kazanmış bir ülke daha sonra defalarca işgale uğramış olsa da o 500 sene önceki zaferi her anıyla vatandaşlarının hafızasına kazıyor adeta…

Sorduğunuzda 7’de 77’ye herkes gururla tüm savaşı anlatabiliyor size.
Biz ise yıllar içinde kendi tarihimizden öylesine koptuk ki üzülmemek elde değil.

Türkiye’de hala Türkiye Cumhuriyeti’nin Osmanlı’ya karşı kurulduğuna inanan insanlar var.

Fatih Sultan Mehmet ile Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü kıyaslayan, “Atatürk’ü sevmiyorum ama Fatih Sultan Mehmet Han için ölürüm” diyenler var.

Selçuklu ile Osmanlı’yı, Osmanlı ile Türkiye Cumhuriyeti’ni, monarşi ile cumhuriyeti, etnik köken ile dini inanışı birbirinden ayıramayanlar var.

Cehalet tarihimizi unutmamıza neden oluyor ve maalesef toplum olarak kimliksel hafızamızı kaybediyoruz.

Buna izin vermemeliyiz.

Sevr Antlaşması’nın şartları nelerdi? Topraklarımız kimler tarafından işgal edildi? Topraklarımız işgal edilirken İstanbul’da neler oluyordu? Kurtuluş Savaşı nasıl başladı? Gazi Mustafa Kemal Atatürk bu ülkeyi ne şartlarda kurdu? Kuruluş döneminde Türk kalkınması nasıl başladı, nasıl gelişti?
Tüm bu soruların cevabını bir vatandaşlık bilinciyle tüm Türk vatandaşları bilmelidir.

Ama “Mustafa Kemal’i aslında Padişah Vahdettin görevlendirdi ama İngilizler anlamasın diye ölüm fermanını imzaladı ancak aslında niyeti öyle değildi” gibi benim yazarken bile gülmekten kendimi alamadığım “yalan tarih” önermelerinden bahsetmiyorum.

Bu son zamanlarda sıkça duyduğum bir önerme. Ancak bu noktada Atatürk ve silah arkadaşlarının Damat Ferit Paşa Hükümeti tarafından hazırlanan ve Padişah Vahdettin tarafından onaylanan idam kararları olduğu gerçeğini asla unutmamalıyız.

İşte tam da bu yüzden yakın tarihimizi de iyi bilmek, anlamak zorundayız.

Aksi takdirde ülkeye kısa sürede milyonlarca yabancı kayıtsız dolmuşken, Dolar 27 liraya ulaşmışken, tarihin en yüksek enflasyonuyla iki yıla yakın süredir mücadele ediyorken, asayiş olayları patlak vermiş, her gün insanlar birbirini öldürmeye başlamışken, 30 Ağustos Zafer Bayramı nedeniyle gidilen Anıtkabir’deki Hatıra Defteri’ne “Türkiye Yüzyılını hayata geçiriyoruz” yazan düşünceye itiraz etmez, hak verir duruma geliriz.

Allah Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarından razı olsun.

Ve Allah bir daha bu millete Kurtuluş Savaşı yaşatmasın…

30 Ağustos Zafer Bayramı’mız kutlu olsun!

YORUMLAR (1)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
1 Yorum