Yanlış anlaşıldım

Bir önceki yazımda, Einstein’ın İnönü’ye olan mektubundan bahsetmiştim.

Bu mektubun İnönü tarafından reddedildiği, daha sonra Atatürk tarafından kabul edildiğini yazmıştım. Bu yazı sonrası çok fazla mesaj aldım.

Ve bazı mesajlardan dolayı da üzüldüm, diyebilirim. Çünkü bazı okurlar İnönü’yü kötülediğimi düşünmüşler.

Böyle düşünüp kızanlar da oldu, tebrik edenler de.

Açıkçası, ben olaya yorum katmadan olduğu gibi anlatmıştım. Asla amacım İsmet İnönü’yü kötülemek değildi. Zaten beni tanıyanlar da bunu yapmayacağımı bilir. Ben İsmet İnönü’ye çok büyük saygı duyan, onun Türk tarihi için çok önemli biri olduğunu düşünen ve itibarsızlaştırılmasını doğru bulmayan biriyim.

Atatürk’ün başardığı hemen hemen her şeyde İsmet İnönü de onunla beraberdir.

İnönü’süz bir Kurtuluş Savaşı düşünülemez.

Onun soğukkanlı diplomasisi olmadan Lozan’da şu anki kazanımlarımızın yarısını alabilir miydik, tartışılır.

Yine Nazi Almanya’sının Bulgaristan sınırımıza dayandığı dönemde iki tarafla kılıç üstünde yürüyerek oynadığı diplomasi oyunu başarılı olmasaydı, belki de Nazi işgaline uğrayacaktık, büyük bir felaket yaşayacaktık.

Ancak onu eleştirenler, onu sevmeyenler tarafından bunlar göz önüne alınmaz.

Karneyle ekmek almak konusunu konuşurlar, mesela. 1942 yılında yaşanmış, tüm dünya İkinci Dünya Savaşı'ndan dolayı sarsılırken, savaşa girmemek için direnen Türkiye’nin kendisini garantiye almak için tahıl stoku yaptığı yıllardan bahsediyoruz. Dönemin şartlarına göre ekmeyi karneyle alabilmek bile teşekkür gerektiriyor, halbuki… Şimdi Halk Ekmek sırası neden var mesela?

Neyse, konuyu dağıtmayayım…

İnönü çok iyi bir asker, çok başarılı bir diplomattı.

Bir programda Celal Şengör Hoca’dan duymuştum... İnönü’nün Atatürk’ten en büyük farkı insan ilişkilerinin kötü olmasaydı, diyor hoca. 'Yaptığı şeyleri neden yaptığını halka anlatamadı,' diyor…

Bana göre de İnönü iyi bir politikacı olamadı. Derdini halka anlatma konusunda iyi bir hatip olmadığı gibi, halkın içinde de Atatürk kadar ya da diğer politikacılar kadar görünür degildi. Hem kişilik özellikleri gereği hem de “benim buna ihtiyacım yok, bu ülke bana en yakın dostumdan emanet. Ben de kuruculardan biriyim” düşüncesi bunda etkili olmuş olabilir. Sırtında Atatürk’ün mirasını devam ettirme gibi bir görev yükü durduğundan da olabilir, elbette…

Ancak ne olursa olsun İsmet İnönü Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk başbakanı, ikinci cumhurbaşkanı ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin ilk Genelkurmay Başkanıdır. Birinci Dünya Savaşı’nda Kafkasya ve Filistin Cephelerinde savaşmış, Atatürk’ün liderliğindeki Kurtuluş Savaşı’nda Kuvay-ı Milliye Komutanı olarak Birinci ve İkinci İnönü Savaşları’nı kazanmıştır. Büyük Taarruz’da Batı Cephesi Komutanı rütbesiyle görev yapmış ve Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasındaki en önemli ikinci kişi olmuştur. 1972’ye kadar aktif siyasete devam etmiştir. CHP Kurultayı tarafından kendisine "Millî Şef" unvanı verilmiştir.

İsmet Paşa elbette eleştirilebilir. Özellikle siyasetteki son 20 yılı üzerine uzun uzun yazılar yazılabilir. Ama kendisine hakaret etmek, onu topyekün olarak reddetmek akılla açıklanamaz.

Zaten maalesef milletimizde son yıllarda böyle bir huy oluştu. Medya eliyle insanlar politik olarak ters düştükleri kişileri komple yerin dibine sokmak için ellerinden geleni yapıyorlar.

İsmet İnönü’yü de Demokrat Parti dönemindeki hatalarından dolayı eleştirmek yerine, maalesef İsmet İnönü’ye hakaretler ederek, onu itibarsızlaştırmaya çalışarak bunu ifade etmeye çalışan insan var.

Ben her şeye rağmen kişisel olarak kendisine şükranlarımı sunuyor, Allah'tan rahmet diliyorum. Atatürk bizim için ne kadar önemliyse, İsmet İnönü de o kadar önemli olmalıdır.

Kaldı ki maalesef İsmet İnönü’ye hakaret edenler Atatürk’e bir şey söyleyemedikleri durumda İnönü’ye saldırıyorlar. İnönü bir şekilde Atatürk’e söylenmek istenen her şeyin yönendirildiği bir paratoner görevi görüyor o kişiler için…

Siyasi görüşümüz ne olursa olsun, buna izin vermeyelim… Kurucu değerlerimize sahip çıkalım.

Tam da bu noktada okuyuculara bir tavsiye vermek isterim. TRT uzun bir aradan sonra Kurtuluş ve Cumhuriyet isimli dizileri yeniden internet sitesine koydu. YouTube kanalından da izlemek mümkün. Bu muhteşem iki yapım da yeniden izlemeyi hak ediyor. Haydi izleyelim!

UFAK BIR NOT

Kadın Milli Voleybol takımımız, nam-ı diğer Filenin Sultanları, Sırbistan’ı 3-2 yenerek Avrupa Şampiyonu oldu.

Bu takım sporlarında aldığımız en büyük başarı.

Kızlarımızı yürekten kutluyorum. Helal olsun! Ancak maalesef konu yine yukarıda bahsettiğim gibi politik saiklerle olayı bağlamından koparıp 'Milli Takımı itibarsızlaştırmak' noktasına geldi.

Ağız tadıyla tüm Türkiye birlik içinde şampiyonluğu kutlayamadı.

Eskiden böyle değildik biz… Konu milli takımsa her şartta bir olurduk, birlik olurduk… Bu zihin zehirlenmesi umarım bir gün sona erer.

YORUMLAR (7)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
7 Yorum