Kimsesiz Cumhuriyet’in kimseleri…

1933 yılı 30 Ekim günkü gazeteler birinci sayfalarından bir gün önce Cumhuriyet’in 10’uncu yılı için Ankara ve İstanbul’da yapılan görkemli kutlamaları haber veriyordu.

Gazetelerin dünya haberleri sayfalarının manşetlerinde ise Filistin’de yaşanan olaylar vardı.

y4.jpg

Almanya’da güçlenen ve Ocak 1933’de Hitler’in Şansölye seçilmesiyle iktidara gelen Nazi partisinin ırkçı ayrımcı yasalarından, baskılarından kaçan Yahudiler 1929’dan itibaren Almanya’dan Filistin’e doğru göçe başlamıştı. Filistin’deki İngiliz yönetimi bu göçü destekliyordu. Başlarına gelecekleri anlayan Filistinli Araplar, sık sık gösteriler düzenliyor ve İngiliz koloni yönetimini protesto ediyordu. Ekim 1933’de Arapların tepkisi ayaklanmaya dönmüş, Filistin’in şehirlerinde İngiliz polisinin ateş açması sonucu onlarca Filistinli ölmüştü.

Cumhuriyet’in 25’inci yılı 1948 yılında kutlandı. 30 Ekim günkü gazetelerin birinci sayfalarında Milli Şef İsmet İnönü’nün hitabesi ve askeri geçit töreninden görüntüler yer aldı.

y1.jpg

İkinci manşetler ise BM Güvenlik Konseyi’ndeki Filistin görüşmelerine ayrılmıştı.

14 Mayıs 1948’de İsrail’in kurulması ile patlayan Arap-İsrail savaşında ateşkes üçüncü kez ihlal edilmişti. 24 Ekim'de Hiram Operasyonu'nu başlatan İsrail ordusu onlarca Arap Köyü’nü ele geçirmiş, 400 Arap savaşçı öldürülmüş, esir alınan 550 Arap mahkumun bir kısmı da idam edilmişti. Köylerinden kovulan 50 bin Filistinli mülteci Lübnan'a kaçmıştı.

Cumhuriyet’in 50’inci yılı 1973’de kutlandı.

Ertesi günkü gazetelerde bütün yurtta Cumhuriyet’in içtenlik ve coşkuyla kutlandığı yazıyordu.

y5.jpg

Gazetelerin birinci sayfalarında 6 Ekim’de başlayıp 25 Ekim’deki ateşkesle biten yeni Arap-İsrail Savaşı Yom Kipur’un ardından devam eden görüşmelerin haberleri yer almıştı.

Haberlere göre binlerce insanın öldüğü savaşın ardından Sovyetler ve ABD kalıcı barış için Filistin devleti kurulması önerisi üzerinde çalışmaktaydı.

Ve 1998. Cumhuriyet’in 75’inci yıldönümü. Cumhuriyet, meydanlarda büyük kalabalıklarla kutlandı. Gazeteler 30 Ekim günü coşkulu kutlama haberleriyle çıktı.

Bir de 23 Ekim’de ABD’de Arafat ve Netanyahu’nun el sıkışmasından bir hafta sonra Hamas’ın düzenlediği intihar saldırısı haberleriyle.

y3.jpg

Cumhuriyet’in 100. Yılı Pazar günü kutlandı.

Ne tuhaf tesadüf ki Cumhuriyet’in 100’üncü yıldönümü de 100 yıllık Filistin meselesi tarihinin en trajik ve kanlı olaylarından birine denk düştü.

Gazze’deki katliam yüzünden kutlamaların eğlence ve kutlama dozu düşürüldü.

100 yıl önce Cumhuriyet’i kuranlara bunu anlatmak kolay olmayabilirdi.

Çünkü onlar için Filistin, Osmanlı ordusunun dağıldığı, Anadolu’ya çekildiği, savaşın kaybedildiği bir bozgunun adıydı.

Cumhuriyet’i kuran kadrolar Filistin cephesindeki büyük bozgunun bizzat şahitleriydiler.

Suriye-Filistin Cephesi’nde Limon von Sanders’in komutanlığındaki Yıldırım Orduları’na bağlı 7. Ordu’nun Komutanı Mustafa Kemal’di. Onun 7.Ordusuna bağlı 3.Kolordu’nun başında Albay İsmet (İnönü), 20. Kolordu’nun başında Ali Fuat Paşa (Cebesoy), 22.Kolordu’nun başında ise Albay Refet (Bele) vardı.

Bugün adını acı dolu haberlerden duyduğumuz Nablus,Cenin, Gazze, Necef, Şeria’da ordularıyla İngiliz orduları ve Arap isyancılarla savaşmışlar, Halep’te, Beyrut’ta sokak savaşlarına girişmişler, büyük yenilgiye tanıklık etmişlerdi.:

“Müfrezelere saldırıyor, baskınlar yapıyor, birçoğunu öldürüyor ve hatta parçalıyorlardı. Elbiseleri soyulmuş, hakarete uğramış bir vaziyette canını kurtarabilen askerlerden pek çoğu bunun tanığıdır. Telefon ve telgraf hatları durmadan kesiliyordu. Orduda telsizlerin ağır arabalarını çekecek hayvan da bulunmadığı için, bunlardan da yoksunduk”

“19 Eylül öğleden sonra biz sanıyorduk ki, VIII. Ordu bir yandan geriye çekiliyor ve bir yandan da kendilerini izleyen düşman süvarisine karşı koyuyorlar. Yalnız bizimle bağlantı kuramıyorlar. Gerçekte ise durum şöyle imiş: Tulkarim’den Anabeta’ya giden yol İngiliz uçakları tarafından atılan bomba ve makineli tüfeklerle öldürülen insan ölüleri, hayvan leşleri ve parçalanmış nakliye araçları ile tıkalı bir vaziyette imiş” (Limon von Sanders- Türkiye’de Beş Sene)

Ordunun kaçarak geri çekildiği o topraklara uzun on yıllar boyunca yüzler dönmedi. Türkiye’de yüzyıldır okullarda Birinci Dünya Savaşı’nda esas yenilginin nedeni olan Suriye-Filistin cephesinde yaşananlardan birkaç cümle dışında bahsedilmedi.

Bizzat Mustafa Kemal Paşa’yı Atatürk yapan, Filistin-Suriye cephesinde daha fazla maceraya girmeyerek orduyu geri çekmesi, Anadolu’dan ibaret bir İstiklal Harbi vermesi oldu.

O yüzden kurduğu Cumhuriyet’in 100’üncü yılındaki kutlamaların Filistin için azaltıldığını öğrense herhalde çok şaşırırdı.

Geçen hafta boyu bu çok eleştirildi ve Cumhuriyet’in 100’üncü yılı kutlamaları için hazırlıklar bazı kesimlerde büyük hayal kırıklığı yarattı.

Cumhuriyet’in 100’üncü yılının sönük geçtiğinden şikayet edenler, kendi kutlamalarını organize ettiler, çağrılar yaptılar, evlere, arabalara bayraklar asıldı, bazı veliler özel okulları dahi daha büyük kutlamalar yapmadıkları için darladı,

Cumhuriyet’in Türk modernleşmesinin, saltanattan kurtuluşun, demokrasinin, kadın haklarının, modern hayatın başlangıcı olduğunu düşünmek gibi gönüllü bir cehalete sıkı sıkıya tutunmuş olanları, Cumhuriyet’e, Atatürk’e zaten yeterince büyük olan tarihsel değerinin dışında anlamlar, kutsiyetler, yetenekler atfedenleri tatmin etmek zaten hiç kolay değildi.

Ama 29 Ekim akşamı en büyüğü İstanbul olmak üzere Türkiye’nin bütün şehirlerindeki kutlamalardaki beklenmedik coşku, heyecan ve büyük kalabalıklar bu hayal kırıklığı havasını dağıtmış gözüküyor.

Peki Cumhuriyet’in 100’üncü yılı kutlamalarından tatmin olamama hissinin sebebi acaba sadece kutlamalardaki eğlence dozunun Gazze nedeniyle düşürülmesi miydi?

Bu sorunun cevabı için yeniden Cumhuriyet’in 10’uncu, 25’inci, 50’inci ve 75’inci kutlamalarına bir kere daha dönüp bakmak gerek.

Cumhuriyet’in 10’uncu yılı Atatürk’ün sağlığında Ankara ve İstanbul’da görkemli törenlerle kutlanmıştı.

Kutlamaların görkemi zamanın ekonomik şartlarına göre epey lüks sayılabilirdi.

Ülke ekonomisi 1929 krizinden çok etkilenmişti. Bu hoşnutsuzluğun üzerine Cumhuriyet’in ilk demokrasi deneyimi Serbest Cumhuriyet Fırkası 1930 yerel seçimlerinde CHP’yi korkutan bir başarı göstermişti. Menemen Olayları Ankara’daki tehdit psikolojisini büyütmüştü. Rejime sadakatin kaybolmaya başladığı hissine karşı Atatürk, bir yurt gezisine çıkmış, halkın sorunlarını dinlemiş, dönüşünde Serbest Fırka’yı kapatıp kendini CHP’ye, tarih, dil, üniversite meselelerine vermişti.

O yüzden 1933’deki 10’uncu yıl kutlamaları Cumhuriyet’e azaldığı düşünülen sadakati artırmak için iyi bir vesile olarak görülmüştü. Kutlamalarda en çoşkulu ve heyecanlı olan tabii ki ordusu ve CHP’si ile devletti. Devlet ev sahibiydi. Halk ise coşturulması, motive edilmesi gereken misafirlerdi.

1948’deki Cumhuriyet’in 25’inci yıldönümüne CHP tek parti iktidarının 25 yıllık yorgunluğu ve tahribatı damgasını vurmuştu. O günlerde bilançodaki başarı hanesine savaşa girmemek dışında yazacak başka bir şey pek yoktu.

Yoksulluk, işsizlik, tek parti uygulamalarına tepkilerle iktidarın çöküş sesleri duyuluyordu. DP kurulmuş, ilk seçimlerde sandıklardaki hileyle rağmen büyük bir varlık göstermişti. Bu yüzden Cumhuriyet’in 25’inci yılı kutlamalarında tam bir çoşku ve heyecan yoktu. Yine ev sahibi CHP ve orduydu. Halk yine misafirdi.

Cumhuriyet’in 50’inci yıldönümü 1973’de askerlerin 12 Mart darbesinden sonra siyasete vasilik ettiği günlere denk gelmişti. 15 gün önce yapılan seçimlerde sandıktan iktidar çıkmamıştı. Başbakan bugün artık kimsenin adını hatırlamadığı, askerlerin kurduğu teknokrat hükümetin ekonomi bakanı Naim Talu’ydu. Ülkenin aydınlarının önemli bir kısmı hapisteydi. Gençler idam edilmişti. Cumhuriyet’in yine kutlanacak pek hali yoktu. 50’inci yıla rağmen zayıf törenlerle kutlamalar geçiştirildi. En görkemli olay Boğaz Köprüsü’nün açılmasıydı. Sadece halk değil, siyasi partilerin liderleri bile kutlamalarda devletin misafirleriydi.

Bugün 100’üncü yıl törenlerinin sönüklüğünden şikayet edenlerin, karşılaşma yaptığı esas kutlamalar 1998’deki Cumhuriyet’in 75’inci yıl kutlamaları.

1998 yılındaki kutlamalarda meydanlarda yüzbinler toplanmış, dağ taş 75’inci yıl logolarıyla süslenmişti.

Peki neydi 75’inci yıl gibi o kadar da anlamlı olmayan bir yıldönümün büyük bir coşkuyla kutlanmasının sebebi?

Tabii ki kısa süre önce yaşanan derin rejim kriziydi.

28 Şubat 1997’deki MGK’yla başlayan ve Haziran 1997’de Erbakan hükümetinin ordunun tehdidiyle devrilmesinin üzerinden bir yıl geçmişti.

İktidarda asker destekli bir hükümet bulunuyordu.

75’inci yıldönümü rejime bağlılık için bir vesile olarak görülmüştü. Bütün kutlamalarda laiklik, çağdaş Türkiye, irticaya geçit yok mesajları verilmişti. Bayrak bu kutlamalarda bir kesimin diğerine karşı salladığı bir ideolojik sembole dönmüştü.

Kutlamalar cumhurun bir kesiminin diğerine karşı güç gösterisi, meydan okuması, boy göstermesi olarak yaşanmıştı.

Cumhuriyet’in ev sahibi yine devlet ve orduydu. Bu kez büyük bir kalabalık da ev sahibi rolünde kutlamalarda yer almıştı.

Bugün 75’inci yıldaki kutlamaları yad edenler, bu güçlü iktidar yıllarını da özlüyor.

Ama 25 yıl sonra artık bambaşka bir Türkiye var.

21 yıldır iktidarda Cumhuriyet’in kendisini bir numaralı düşman olarak gördüğü “irticacılar” var.

Atatürk’ün koltuğunda 9 yıldır 28 Şubat’ta devrilen iktidarın, hapse atılmış İstanbul belediye başkanı oturuyor.

Meclis’in üçüncü büyük partisi rejimin diğer büyük düşmanı “bölücüler.”

CHP’nin lideri devletin iki kez bombaladığı Dersim’den çıkmış, Dersimlilik kimliği güçlü bir Alevi.

Meclis’teki en Atatürkçü ve milliyetçi partinin lideri 28 Şubat’ta ordunun nefret objesi olmuş Refahyol’un İçişleri Bakanı.

Ülke siyasetindeki en Kemalist, laik alternatif Ayasofya Camii’nin açılışına seccadesiyle gideli iki yıl oldu.

25 yıl önce 28 Şubat’ı yapan ve 75’inci yıl kutlamalarına öncülük eden komutanların bir kısmı hala hapiste.

Cumhuriyet’in koruyucusu olan ordu, bundan 7 yıl önce üst düzey rütbelerinin yüzde 75’ini içki içip, vals yaparak Kemalist askerleri kandırıp ele geçirmiş bir dini cemaatin mensuplarının darbe girişimiyle bütün otoritesini kaybetti, sivil iktidara tamamen tabi oldu.

100’üncü yılında, 100 yıl önceki Cumhuriyet’i kuran kadrolarının aklına gelmeyecek bir Cumhuriyet var artık.

Peki bu Cumhuriyet, karşı Cumhuriyetçiler tarafından ele geçirilmiş eksik, yanlış, bir Cumhuriyet mi?

Hayır.

Cumhuriyet değerleri, kurucu idealleri 100 yıl sonra yenilmiş mi oldu?

Eğer Cumhuriyet’i 1920’li, 30’lu yıllarda en ideal formu, Altın Çağı yaşanmış bir kalıp olarak görüyorsanız, evet. Bu büyük bir yenilgi.

Ama Cumhuriyet’i “halkın kendi kendini yönetmesi” olarak görüyorsanız, halkımız kendi kendini artık böyle yönetiyor.

Cumhur neyse, Cumhuriyet de o.

Cumhuru dindar olan bir Cumhuriyet’in din yokmuş gibi davranması mümkün değildi, artık daha muhafazakar, daha dindar bir Cumhuriyet var.

Tarihiyle gurur duyan, milliyetçi bir cumhurun Osmanlı’yı lanetleme üzerine bir Cumhuriyet’i olmazdı. O yüzden artık daha Osmanlıcı bir Cumhuriyet var.

Kürtlerin görünmediği bir Cumhuriyet sürdürülebilir değildi, artık Meclis’inde Kürt partisi olan, bakanlıkları Kürtçe kitap basan, Kürtçe kanalı, Kürtçe fakülteleri olan bir Cumhuriyet var.

Kendi bölgesine, Araplara, İslam dünyasına yüz çevirmiş bir Cumhuriyet gerçekçi değildi, bugün Gazze’deki katliam yüzünden Cumhuriyet kutlamalarının ağırlaştırıldığı bir başka Cumhuriyet var.

Cumhur değiştikçe, Cumhuriyet de değişti.

Cumhuriyet’in cumhuruna göre değişmesine imkan veren de Cumhuriyet’in son 15 yıldır bir hamisi, ev sahibi kalmaması oldu.

Ordunun geri çekilmesi, CHP’nin zayıflamasıyla Cumhuriyet’e yön veren, ideolojik olarak onu bir çizgide tutan, giriş çıkışları engelleyen bir ev sahibi de kalmadı.

İktidarın, zamanında uğruna ve adına çok dayak yediği Cumhuriyet’i parlatmak, ona sahip çıkmaktaki gönülsüzlüğüyle de kimsesizlerin kimsesi olduğunu iddia eden Cumhuriyet ideali de kimsesiz kaldı.

Cumhuriyet Bayramı kutlamaları da.

Ama son 10 yıldır Cumhuriyet Bayramı kutlamaları ve bu trendin zirvesi olan 100’üncü yıl kutlamaları gösterdi ki artık kimsesiz Cumhuriyet’in ve Cumhuriyet Bayramı’nın bir kimsesi var; Cumhur’un kendisi.

Cumhuriyet nihayet 100 yıldır misafiri, projelerinin nesnesi olan, bazılarının zaman zaman içeri bile almadığı cumhura emanet.

Bu yüzden Cumhuriyet’in 100’üncü yılı kutlamalarının başrolünde organize olmayan kalabalıklar vardı.

Sadece Cumhuriyet’in geleneksel kalabalıkları da değildi sokaklardakiler.

Bugüne kadar bu bayramların müdavimi olmayanlar da artık ideolojik olarak güçlü sinyaller vermeyen, kimseye karşı sallanan bir bayrağa dönüşemeyen, herkesin içine sığabileceği kadar amorf, kimliksiz, geniş ve kimsesiz Cumhuriyet’in içine girmeye, ona sahip çıkmaya, hatta artık sevmeye çalışıp kalabalıklara karıştılar.

Çok az şeyin 100 yaşına kadar ayakta kalabildiği bir ülkede 100 yaşına gelmiş Cumhuriyet’e sahip çıkmak, bunu kutlamak, bir insanın kısa ömrüne denk düşmüş bu tarihi ana ortak olmak isteyenler de törenlere katıldı.

Artık bundan sonra ne yapacağına da cumhur karar verecek.

Cumhuriyet’i bayrak yapıp diğerlerinin üzerine mi sallayacak, ev sahipleri yeni dresscodelar belirleyip içeri kimseyi sokmayacak mı, kutlarken bile sağa sola laf mı atılacak, nostaljinin esiri mi kalınacak, yoksa herkesin içine girebileceği ortak bir kimliğe, çatıya mı çevirecek?

Dışlayıcı Cumhuriyet yerini kapsayıcı Cumhuriyet’e bırakabilecek mi?

Cumhuriyet’in yeni yüzyılının sorusu bu olacak.

YORUMLAR (44)
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.
44 Yorum
  • KARAR OKURU / 30 Mayıs 2024 14:18

    Yıldıray Oğur "MÜKEMMEL" yazıyor. Nokta.

    Yanıtla (1) (0)
  • Av Yusuf / 04 Kasım 2023 11:04

    Ahmet kaya 75. yıl konseri yazarsan Google’a en az iki yazı çıkar oradan.

    Yanıtla (0) (0)
  • Mehmet A. / 03 Kasım 2023 05:48

    Yaziya yapilan yorumlar Cumhurun çok sesliliğin tezahürü olarak ortaya çıkmış. İdeolojik saplantıya sahip Yorumcu cumhurumuzun tamamı Cumhuriyete sahip çiķar pozisyonda durduğu içun artık çok şükür şunu diyebiliriz. Cumhuriyete yekvücud tüm ahali sahip çıkmaktadır. ( Yazi gayet güzel olmuş Din düşmani, Milliyetçi, Kürtçü vs tüm arkadaşlardan tak tuk ses getirmiş)

    Yanıtla (1) (0)
  • Durgun Don / 01 Kasım 2023 14:23

    Kürtlerin görünmediği bir Cumhuriyet sürdürülebilir değildi, artık Meclis’inde Kürt partisi olan, bakanlıkları Kürtçe kitap basan, Kürtçe kanalı, Kürtçe fakülteleri olan bir Cumhuriyet var." Seçilmiş belediye Başkanlarını kayumla değiştiren, Anayasa mahkemesinin kararlarını uygulamayan, Sorgusuz sualsiz bir sürü insanı içerde tutan, Adaletin zerresi olmayan bir Cuhuriyet var eğer buna cumhuriyet denilirse

    Yanıtla (1) (4)
  • Zekeriya / 01 Kasım 2023 09:44

    Yazinin son cümlesi gercekten komik: "Dışlayıcı Cumhuriyet yerini kapsayıcı Cumhuriyet’e bırakabilecek mi?" Bu satirlarin yazari Türkiye adli ülkede yasiyor ve bu ülkede egemen olan dine göre, Müslüman olmayan herkesin yeri cehennem. Ne kadar iyi insan olursaniz olun, asla bir Müslüman kadar degeriniz yok. Osmanli döneminde de Müslüman olmayanlar, ekstra vergi ödüyorlardi. Siz, Ogur'dan Islam dininin ve bilhassa siyasal Islamin dislayici olduguna dair bir yazi gördünüz mü hic?

    Yanıtla (3) (6)
  • AHMET GÜLÇUBUK / 01 Kasım 2023 05:37

    Cumhur u sadece çoğulculuk olarak anlamak yorumlamak....Sanki şu anda dışlanan yok...

    Yanıtla (0) (0)
  • Zarar / 31 Ekim 2023 23:03

    Tarihi ve günümüzü anlamadaki ikiyüzlülük çok şaşıtıcı. M. Kemalin bazı silah arkadaşlarını sonradan suçlamış olmasını hergün gündeme getirenlere bakıyorum üç beş yıl önce dolandırıcılıkla itham edip, gönderip sonradan bakan yapılanlar için sesini çıkarmıyor.

    Yanıtla (3) (2)
  • Ramazan / 31 Ekim 2023 22:48

    cumhur cumhuriyete şeklini veriyor ve verecek.Devlet milleti için vardır,millet devletini ululamak için hayat sürmez.

    Yanıtla (2) (2)
  • Muharrem Özalp / 31 Ekim 2023 14:39

    Cumhuriyetin elit bir azınlık olan Kemalistlerin tasallutundan kurtulduğu, Cumhura geçtiği doğru bir tespittir. Fakat Gerçek bir Cumhuriyet ve demokrasi ülkemizde oturtulabilmiş midir? Hayır. Kamplara bölünmüş ülkemde iktidarı ele geçirenlerin kendi ideolojisine uygun bir devlet ve kurumlar oluşturmayı bırakıp toplumu bütünüyle kucaklayıp birleştirebilecek yöneticiler nerede?

    Yanıtla (11) (2)
  • Karar okuru / 31 Ekim 2023 22:42

    Gazi ülkeyi öyle bir böldü ki birleştirebilene aşkolsun...

    Yanıtla (2) (1)
  • Kararlı Okur / 31 Ekim 2023 16:54

    İyi ki demokrasisiz Bi cumhuriyet kurmuş Atamız yoksa halen kadınlar olarak bir arpa boyu yol gidebilmiştik, mirastan eşit pay alamıyor olurduk (sağ olsun medeni kanun) O zaman seçim yapılsa kadınlara bu hakları verirler miydi? Kocaman 1 hayır. Din devlet baba 3lü otoriter zincire çomak soktuğu için Atamıza bin kez teşekkürler. İstanbul sözleşmesini bir çırpıda yırtıp atan seçilmişler, medeni kanun olmasa kimbilir kadınlara neler neler yapmazlardı...

    Yanıtla (10) (11)
  • Karar okuru / 31 Ekim 2023 19:07

    Yorumlarda görürüldüğü üzere demokrasi ve seçim düşmanı zihniyetin hayali kuzey koredir; mutlak monarşi yetkisindeki diktatörü olacak,halkı dışlayan cumhuriyet

    Yanıtla (8) (2)
  • Karar Okuru / 31 Ekim 2023 22:53

    Demokrasi deyip de ÇOĞUNLUKÇU bir sistemde azınlık fikirleri ezelim, biz ne dersek o olsun da dememek lazım. Bir de demokrasi olsaydı alfabe devrimi, kadın hakları devrimleri olur muydu?

    Yanıtla (1) (1)
  • Yorumcu / 31 Ekim 2023 22:35

    Cumhuriyet ve demokrasi aynı şey değil, farklı kavramlar, bu tespit yerinde. Atatürk vermese, kadın hakları şimdikine kıyasla çok ama çok daha kötü olurdu, bu da bir gerçek.

    Yanıtla (2) (1)
  • Mumin / 31 Ekim 2023 20:51

    Maalesef Sayın yazar kurtler hala yok mecliste bilinmeyen dil bir okulu bile yok rabbini bile kendi dilinde okuyamıyor dağlarında hala ne mutlu türküm yazılı bütün kentleri yerleri coğrafyası turklestirilmis sadece kurtce konuşanın kürt giysi ve renklerin taşındığı yerde kurlerin öldürüldüğü bir tc deyiz sınır dışındaki her gün kurtlerin bombaladığı bir tc deyiz formalite bazı adımlar atılmış o kadar onbinlerce çocuğun kurtce ders seçeneğinin atanmayan kurtce öğretmenler sadece örnek

    Yanıtla (1) (1)
  • Karar okuru / 31 Ekim 2023 19:00

    Serbest seçim olmayan ülkede 18 kadın vekil atamak gibi şekilciliklerden daha çok, cumhuriyetten önce de kadınlar partisi kurmak için başvuran Nezihe muhittini akıl hastanesine atmak,Halide edip gibi kadın heraketinin öncüsü isimleri sürgün etmek,Fatıma medineyi öldüren katile ödül verir gibi sahte raporla vekil yapma vb saçmalıklar geleneği olduğu için kadın cinayetleri bugün korkunç halde.Şekilicilikle mış gibi yapmak yerine gerçek modernleşme,özgürleşme hedeflense bugün bambaşka olurdu

    Yanıtla (5) (3)
  • Karar okuru / 31 Ekim 2023 19:54

    Cumhuriyet devlet başkanlığında soy şartının olmadığı şekildir.Cumhuriyet, demokrasi, laiklik farklı kavramlardır.Demokrasi, özgürlük, seçim düşmanı olan ve kuzey kore tarzı cumhuriyet isteyenlerden de belli zaten

    Yanıtla (1) (0)
  • Zenci Musa / 31 Ekim 2023 19:01

    Tarih yani simdiki Hayat (Ya da az onceki) BOSLUK KALDIRMAZ,,..Birisinin hatasi digerinin başarısıdir...bu böyle sürüp gider...Ya hedeflerimize ilmi,irfani üstün seviye ile muhatabin fevkinde olacağız,,ya da egoya teslim olup,,kendi ellerimizle muhatabin hedeflerine hizmet edeceğiz..üçüncü bir yol YOK..

    Yanıtla (0) (0)
  • ÖZCAN ŞAHİN / 31 Ekim 2023 17:39

    İYİ AKŞAMLAR yazınızı ve yorumları okudum bilhassa arapları niye birçok kişinin bilhassa tarihi bilenlerin sevmediği ben dahil sebebini ÇOKGÜZEL AÇIKLAMIŞSINIZ cihan harbinde bizi arkadan vurdular 40o yıldır karınlarını biz doyurduk ilk fırsatta 1.CIHAN SAVAŞIDIR ARKADAN ORDUMUZU VURDULAR kalleş bir ırktır GAZZEDE ÇOLUK ÇOCUK KADIN ÖLÜYOR ÇIT YOK MISIR ÜRDÜN hissesi yok adamlar heryeri vuruyor ses yok yazık oluyor ama kime MASUMLARA EFENDİM

    Yanıtla (1) (2)
  • Karar Okuru / 31 Ekim 2023 16:13

    Diktatörlük ve bürokratik oligarşinin ardından, 2011 sonrası ilk kez seçilmişler gerçek yönetici olabildi ve çoğunlukcu demokrasi olundu ; ekonomi,adalet,göç sorunları ve kamplaşma berbat halde yani birinci cumhuriyetin yüzyılda, bu kadar acıyla ve mutsuzlukla olup olabileceği bu kadar: çoğunlukçu demokrasi. Çoğulcu ve özgürlükçü olunması ancak yeni rejimle( 2.cumhuriyet) mümkün; yeni rejim,yeni,eğitim.yen meclis,yeni partiler .Birinci cumhuriyet düzelmez, kronik mutsuz eder

    Yanıtla (5) (2)
  • Halil / 31 Ekim 2023 15:03

    Bir temenni olarak düşünüldüğünde pozitif bir yazı olmuş, son cümleler zaten tereddüt içeren cümleler. Bütün dünyaya hakim olmaya başlayan cehalet ve kabalık eğiliminden, buna bağlı gelişen otoriter yönetimlerden, kaçınabilirsek belki de iyi bir yere gideriz. FETÖCÜ darbe girişimini unutmamadan …

    Yanıtla (2) (2)
  • Tarafsız / 31 Ekim 2023 14:24

    Cumhuriyeti herkes coşkuyla kutladı. Diyanet bile kutladı. Ama tarikatlar ortada görünmedi. Ne Süleymancısı ne Adıyamancısı ne Nurcusu.. Her fırsatta yırtık çoraptan fırlayan başparmak gibi ortaya çıkan tarikatlar Cumhuriyetin 100. yılı kutlamalarında kovuklarına çekildiler. Cımhuriyetin 2. 100 yılında belki de ortada tarikat diye bir şey kalmayacak.

    Yanıtla (5) (2)
  • Mürsel / 31 Ekim 2023 14:45

    Tarafsız süleymancı nurcu teşhisine mi çıktın? İftira iftira. Ben her Cumhuriyet Bayramı' nda Türk bayrağımı balkon direğime asar şehit ve gazilere fatiha okurum. Ketçaplı festivale dönen seyfo sertap konserlerinde nurcu süleymancın ne işi var? Ben son büyük zaferimiz Kutulammare' deHalil Paşa komutasında gazi olan topalhacı Bilal ağanın torunuyum sen kimsin fesat dikizcisi?

    Yanıtla (5) (6)
  • Hakkı / 31 Ekim 2023 15:01

    Hayatı okumanın bir ekolünü oluşturur tarikat/gruplar. Dini anlayıp hoşnut oldukları şekilde, yaşamak isterler. Bir bakıma tüm bir araya gelen gruplar vb. için de bu geçerli. Hayata özel bir bakışla bakarlar. Basitçe; güvercin sevenler, güvercinlere özel bir muhabbet duyar gözetirler tabii olarak vb. Size uyuyorsa aklınıza yatıyorsa gruplara girip huzur bulursunuz. Asıl sorun: Rabbiniz cc sizden ne istiyordur? Temel cevap Kur'an-ı Kerim'dedir. O veya bu kişinin kanaatinde değildir.

    Yanıtla (2) (3)
  • Polken / 31 Ekim 2023 14:40

    Kalemin keskin olsun Y. Oğur. Yine tam isabet bir yazı olmuş. Artık kimsesizlerin (Jakoben seküler asker) Cumhuriyeti sahibini buldu:Cumhurun ta kendisi...

    Yanıtla (5) (1)
  • Mustafa / 31 Ekim 2023 14:16

    Her şey aslına rücu eder.

    Yanıtla (1) (0)
  • Mürsel / 31 Ekim 2023 14:12

    Yıldıray Bey' in tüm yazılarına kapak olacak bir yazı. Harika ve enfess... Dindar cumhuriyet yolunda, olması gerektiği gibi..

    Yanıtla (2) (7)
  • Zafer ÇALIK / 31 Ekim 2023 13:56

    Öncelikle bilgi dolu bir yazı kaleme aldığınız için çok teşekkür ediyorum.Uzun olmasına rağmen sürükleyici roman tadında bir yazı.Bu rejim hiç bir zaman tam anlamıyla bir CUMHURİYET olmadı,olamadı.Yönetenler tarafından kendi düşünce ve inançlarına göre şekillendi.Anayasasında Cumhuriyet yazsa da,cumhurun Cumhuriyeti olmadı.Demokrasiyle,hukukla,hürriyet,meşveret,adaletle taçlandırılmayan bir CUMHURİYET sadece isim ve resimden ibaret kalır Dün de öyleydi bugün de öyle.Bütün kesimleri kucaklayan,..

    Yanıtla (3) (1)
  • Okur / 31 Ekim 2023 13:48

    Bir muhafazakar birey olarak 100. Yıl benim için de anlamlıydı. Ancak Kemalist endokrinasyona aşırı maruziyet neticesinde adeta bir din gibi olayı aşırı abartma, kutsallaştırma çok itici geliyor. Dün Apple mağazasına zorla bayrak yapıştıran tipleri görünce yaşadığım duygu başkasının adına utanmaktı. Zorla dayatma nedir arkadaş biraz büyüyün artık.

    Yanıtla (5) (1)
  • Akademisyen / 31 Ekim 2023 13:07

    "Artık bundan sonra ne yapacağına da cumhur karar verecek." demişsiniz ama ülkemizde adil ve hilesiz seçimler yapılamazsa bu dediğiniz mümkün olmayacak. Hukuk sisteminin haline bakınca sizin kadar iyimser olamıyorum maalesef.

    Yanıtla (3) (0)
  • Evensel sol / 31 Ekim 2023 12:35

    Türkiyede evrensel ölçülerde sol parti olsaydı keşke.Kemalist takibatından kaçmak için kemalizme yanaşan sol kemalistleşti.Sol,ulusal,kemalist kavramları eş anlamlı hale geldi.Grev yasakcılarını alkışlayan,bürokrasiyi kutsayan,halktan tamamen kopuk sol!

    Yanıtla (4) (0)
  • Okur / 31 Ekim 2023 12:26

    Kısmen katılıyorum

    Yanıtla (0) (0)
  • Hikaye / 31 Ekim 2023 11:44

    ''Bayrak bu kutlamalarda bir kesimin diğerine karşı salladığı bir ideolojik sembole dönmüştü. 70 yıldır ezanı.Kuranı bu milletin diğerine karşı ideolojik silah olarak sallayan ve çıkar sahibi olan,en son olarak da bu değerlerle iktidar olanlardan da bir bahsetseniz daha adil olurdu.Şu yazılanlara bakıyorum 100 yıldır bu ülkde sadece Sol var ve bütün uygulamalar sola ait.70 yıldır gizli solcular iktidardaymış meğerse.

    Yanıtla (6) (5)
  • Karar Okuru / 31 Ekim 2023 12:18

    Çan Yak Şek e tapınan Çin solcusu yoktur, sizi gidi nasyonel sosyalistler sizi; Mussolini ve Hitler solculuğu! :)

    Yanıtla (2) (1)
  • Hakkı / 31 Ekim 2023 12:15

    Uzun yazılar sevilmez de roman gibi olup da dolu dolu insanı sürükleyen yazılar olunca.. Yazı bitince "vauvv" dersiniz ya işte öyle bir şey... Tebrik ve teşekkür ederim yazarımıza. Saygı ve/veya sevgi ile yaşanan adalet ve merhametle örülü bir kapsayıcı devlet anlayışı ile sağlam bir kabullenişe sahip anayasa ve tıkır tıkır işleyen kurumlar (çekişmeden rakiplik etmeden vatandaş ve insanlık için çalışan) manzumesi ne kadar da yakışacaktır ülkemize... Saygıyla

    Yanıtla (5) (0)
  • Karar Okuru / 31 Ekim 2023 12:14

    ''gönüllü bir cehalet''; eğitim ve propoganda ürünü sürü insanlarının özeti :)

    Yanıtla (2) (1)
  • Ahmet Dursun / 31 Ekim 2023 11:41

    ''Cumhur değiştikçe, Cumhuriyet de değişti.'' mi yoksa Cumhuriyet değiştiği için Cumhur mu değişti? Bence cahil kalabalık herzaman için kim güçlüyse onun yanında durur. Ayrıca Cumhuriyet bayramlarını dediğiniz gibi devlet kutlar millet bakardı bu kez devlet kutlamak istemedi millet tepki olarak duruma el koydu ve olağanüstü bir kutlama yaptı.

    Yanıtla (19) (0)