İflas
Süper ligin 12. haftası geride kalırken, sezonu taraftarının şampiyonluk beklentisi ile açan Trabzonspor, Rizespor yenilgisinden sonra lider Galatasaray’ın tam 20 puan gerisinde kaldı.
Şampiyonluk ve üst sıralar şöyle dursun, bordo-mavili takım toplayabildiği sadece 12 puan ile küme düşme hattının sadece bir puan üzerinde olarak ligde 13. sırada ve eksi iki averaja sahip.
İşin daha vahim tarafı Trabzonspor’un rakip ceza alanda topla buluşma, rakipten top kapma, rakip hücumları engelleme, etkili gol pozisyonu oluşturma gibi günümüz futbolunda değerlendirme ölçü birimi performans sayıları , ligde daha alt sıralarda yani direk küme düşme hattında olan bazı takımlardan daha kötü.
Durumun daha da net olarak idraki adına, Trabzonspor’un süperlige çıktığı 1975 yılından beri, 12. haftalar itibari ile aldığı sadece 2 galibiyetle süperligde bulunduğu 49 sezonun en kötü performansını gösterdiğini not düşelim.
Oysa bu takım sadece 2 sezon önce şampiyonluğunu nerede ise ocak ayında ilan etmiş, bu ligde çok fazla zorlanmadan şampiyon olmuştu.
Peki ne oldu da Trabzonspor bu “iflas” durumuna düştü?
TRANSFER HATALARI
Şampiyonluk sezonundan sonra “adeta çabucak” şampiyon kadroyu dağıtan ya da bir şekilde koruyamayan Trabzonspor , o sezondan beri inanılmaz bir “transfer isabetsizliği istatistiği “ yakaladı.
Başarısız ve olağanüstü kongre sürecini getiren önceki sezondan sonra geçen sezona N.Bjelica ile başlayan ve ilintili olarak Hırvat pazarına müşteri olan Trabzonspor, şu an bile elinden çıkarmaya çalıştığı birçok futbolcu transferi yaptı. Transferin son günlerinde kaydedilen Onuachu , Mendy ve Pepe transferlerinin de katkısı ile kupa finali ve lig üçüncülüğünü elde eden Trabzonspor, bu sezon yaptığı 13 transferden, kısmen S. Banza haricinde şu ana kadar hemen hemen hiç verim alamadı.
Savunmaya alınan 3 yeni stopere rağmen oyunculardan hemen hiç biri oynamıyor. Orta sahaya ısrarla söylenen 8 ve 10 numara ihtiyacına rağmen 4 tane ön libero alınmış. Hücuma yönelik ve yaklaşık 5 ay süren bir gürültü ve yüksek maliyetle alınan tek orta saha olan M. Cham ise 3 aydır henüz ortalarda yok.
Forvet işi ise ayrı bir başarısızlık
Profesyonel dünyada başarı takdir ve ödül gerektirirken, başarısızlık ve hatalar da hele hele ulusal bazda her gün gündem olan futbol sektöründe ve bir büyük takımda doğal olarak karşılığını almalıdır.
Trabzonspor yönetimi, bu futbol aklını ortaya koyan her kim ise ve son iki yıldır scout koltuğunda oturan tüm profesyonel personelin işine son vermelidir.
Bu kalitede ve bu maliyetlerle( tazminat ödenerek yapılan sözleşme feshi dahil ) transfer yapmak için scout filan olmaya gerek yok. Scout maliyetine katlanmaya hiç gerek yok.
Durum ortada.
ŞENOL GÜNEŞ FACİASI
Geçen yıl, tıpkı bu sezonki gibi şampiyonluk iddiası daha 9. haftadan kaybedilince , sözleşmesi feshedilen Bjelica’ nın yerine göreve gelen Abdullah Avcı, devre arasında sadece tek transfer yaparak ( Tomas Meunier ) ligi 3. bitirdi. Kupada da final oynadı. Tabi Trabzonspor camiası bundan doğal olarak tatmin olmadı. Çünkü beklenti her zaman “birinci sıra” idi.
Trabzonspor, beklentiyi karşılamak için daha güçlü bir kadro kurma amacı ile tam 13 transfer yaptı.
Transferlerin performans ve kalitesi bir yana, bu transferler dönemin teknik direktörü Avcı’ nın , oyunu kendi yarı alanında kurmayı ve oynamayı seven oyun anlayışına göre yapılmıştı.
Oysa Şenol Güneş’in , yaklaşık 40 yılık teknik direktörlük kariyerinde, ağırlıklı olarak hücum düşünen ancak oldukça riskli olan tek bir oyun modelinden başka bir oyun oynattığına pek şahit olunmamıştı.
Hatta o oyundaki risk, Trabzonspor’da tüm zamanların en iyi kadroları ile, 4 ayrı dönemde ve toplamda yaklaşık 15 yıllık süreçte, bir tanesi intiharlara da sebep olan bir çok “futbol faciası” getirmişti, Trabzon şehrine ve tabi Trabzonspor’a.
Oyun mantığı ve kadro yapısı dikkate alındığında, bu kadro ve transferler için, mevcut teknik direktörü gönderdikten sonra “göreve gelmemesi gereken ilk teknik direktör” Şenol Güneş olmalıydı aslında.
Takip eden okurlarımız o zaman bunu detaylıca açıkladığımız ve bugünki durumun gerçekleşmemesi için uyarıda bulunduğumuz yazıları hatırlayacaklardır.
Sayın Şenol Güneş’in, günümüzde hemen her teknik direktörün sahip olduğu bir futbolcu portföyü de olmadığından( çalıştığı kulüplerde muhtemelen yönetimlerle karşı karşıya gelmemek için olsa gerek) ve mevcut scout ekibinin performansına bakılınca, ikinci yarı öncesi ara transfer döneminde de takıma yapılabilecek olası transferler konusunda iyimser olmak çok zor.
Velhasıl, genellikle coşkulu başlayıp sportif fecaatlerle sona eren Şenol Güneş dönemlerinin ardından, bu kez bu dönem direk bir iflas ile başladı.
Göreve gelirken kendisine kulübe yakışır güzel bir tören yapılan sayın Şenol Güneş’in , hemen her maçtan sonra basın toplantılarındaki hüzünlü ve çaresiz hali, Trabzonspor’un içinde bulunduğu bu durumdan çıkma adına umutlanmak bir yana , oluşan karamsarlığı büsbütün artırmakta.
İşin tuhaf yanı Orsiç’in süre almaması, Mendy’nin stoper oynaması, takımın temassız oynaması, gereksiz paslar vs. gibi bir önceki teknik adamın görevine son verdirilen gerekçeler, Şenol hoca döneminde de aynen devam etmekte.
Son yapılan kadro dışıların da takıma bir ivme katabileceğine ikna olmak zor. Zira kadro dışı bırakmak, bir çaresizlik halidir. Hele hele tam 4 oyuncu için. Maliyetleri 10 milyon euronun üzerinde olan bu 4 oyuncuyu artık kullanamamak bir yana, bu durum 40 yıllık tecrübeye rağmen 3 aylık süre içerisinde bu maliyetteki 4 oyuncu ile sağlıklı bir iletişim kuramadığınızı ortaya koyar.
Bu durum da diğer oyuncularla olan iletişiminiz için bir göstergedir ki yaklaşık 3 aydır hemen hemen ahiçbir oyuncu ile, yani tüm takım ile sağlıklı bir iletişim kuramadığınızı ortaya koyar.
Ve galiba, tüm alacakları zamanında hesaplarına yatırıldığı söylenen, yani ekonomik kaygıları da olmayan futbolcuların ve takımın durumunun en iyi izahı bu olmalı.
Jean Mari Paff’ın efsane sözünü anımsamamak ne mümkün; “ tranier zero” (antrenör sıfır) 1989
BAŞKAN ERTUĞRUL DOĞAN
Ne yazıkki sayın başkan ekonomik ve sosyal çabalara yönelirken, takımın sportif performansı dip yapmış durumda.
Başkanın öncelikli ve asıl işi futbol takımının başarı ve performansı olmalı.
Kasanız artı verdi diye kimse size kupa vermez.
Ekonomik işleri takip ederken takımı yeterince takip etmezseniz, yaptığınız iş süzgece su doldurmaya benzer.
Kaldı ki rakipleriniz, çok daha kötü bilançolarla ikili ve kurumsal ilişkilerini de kullanarak Türkiye liginin üzerinde oyuncu ve kadrolara sahip olmakta. Bunlarla yarışılacak sonuçta.
Takım yaparken, sadece bir rakibinizin forvet hattının İcardi, Osimen ve Batsuai ‘den oluştuğunu baz almak durumundasınız ya da.
Kulübün en önemli önceliği “iyi ve yarışmacı bir futbol takımı" oluşturmak olmalı.
Trabzonspor için durum, hiç de parlak görünmüyor.