Şimdi ne olacak?

Uzun zamandır hep birlikte TEOG sonrası liselere geçişin ne olacağını konuşuyoruz. Bu süre içinde herkes konuştu, anlattı, bir şeyler söyledi. Belki de her olumsuzluk bir iyilik doğurur diye düşünmek lazım. Toplum olarak bir konuda ilk kez bu kadar derin tartıştık. Ortaya atılan birçok model önerisi oldu ama inanın ben bu dönemde çok şaşkınlık duyduğum gelişmelerde gördüm. Yeni sistemi anlatmadan önce birkaç cümleyle buna değinmek istiyorum. Öncelikle bizim sınavlara karşı ‘Stockholm sendromu’ yaşadığımıza kesinlikle inanıyorum. Sınavlar hepimizi esir almış, sınavsız hayat maalesef düşünemiyoruz ve sevmesek de istemesek de sınavın tek çözüm olduğunu düşünüyoruz. Uzun vadede eğitimin çıktısını düşünen yok, beceri kazanma kimsenin önceliği değil herkes sınav başarısı ve skor odaklı düşünüyor. Bu çok üzücü ve hepimizi felakete sürükleyecek bir durum. Düşünün Türkiye’de 11.057 lise var, bu liselerin içinde öğrenciye farklılaştıracak, dil öğretecek, beceri kazandıracak, Türkiye’den çıkınca dünyanın herhangi bir ülkesinde kabul görecek diploma veren okul sayısı sanırım 50 değildir. Peki bu 50 civarı okulu çıkardığınızda biz çocuklarımızı ne için yarıştırıyoruz merak ediyorum. Sadece iki rakam vereyim İstanbul’da 2016 yılında TEOG puanı en yüksek 40 lisenin 11. Ve 12.sınıfında okuyan öğrencilerin yüzde 40’a yakını okuldan ayrılıp başka liseye geçmiş. Peki hani bu liseler önemliydi, diploması değerliydi. Valla kendimizi hiç kandırmayalım hepimiz kafamızda bir ‘iyi okul’ diye hiçbir temeli olmayan düne kadar sınavla almadığı için dönüp bakmadığımız okullar yaratmışız, bütün toplumda buna inanmış. Oysa bu okulların hiçbir farkı yok.

***

Gelelim yeni sisteme; anlatacağım sistem Ankara’da tartışılan ve son haline gelmek üzere olan bir sistem. Bahçeşehir Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nin toplumun her kesiminden görüş toplayarak tam 9 bin kişiden görüş alarak oluşturduğu bir sistem ile birlikte yorumlayarak size yazıyorum. Sistem iki ana omurga üzerine oturuyor. Birincisi; ortaokul eğitiminin çıktılarını düzenleme ve geliştirme ve sonucunda ‘ortaokul performans puanı’ adıyla bir veri oluşturma. Bu kısım iki ana kısımda yürüyor. Birincisi, 5.6.7.8 sınıfların yıl ortalamasıyla oluşan ‘akademik başarı puanı, ikincisi 5.6.7.8 sınıfların sonunda oluşacak ‘sosyal gelişim puanı’ her ikisi de 100 üzerinden hesaplanacak ve ‘ortaokul performans puanı’nın yüzde 70’i akademik başarı puanı, yüzde 30’u ‘sosyal gelişim puanı’ın dan oluşacak. Böylece ortaokulu bitiren her öğrencinin bir performans puanı olacak. Burada okul not şişirebilir mi çok zor çünkü akademik başarı 4 yıla, ortalama 140 öğretmen yazılı ve sözlüsüne dayanıyor ki bir de işin yüzde 30 gibi sosyal beceri puanı var. Burayı geçelim.

İkinci ana omurga yerleştirme; burada okullar 3 ana gruba ayrılıyor. Birinci grup sayıları tam 8 bin 200 olan eski adıyla mahalle okulları; bunlar 42 proje okulu dışında kalan 2 bin 500 Anadolu lisesi, 4 bin 300 meslek lisesi, bin 400 imam hatip lisesi. Bu okulların yerleştirmesinde ‘istek odaklı adrese dayalı sistem’ kullanılacak. Her öğrenci MEB’in daha önceden var olan uygulaması çerçevesinde oturduğu eğitim bölgesinde yer alan liselere (ki her bölgede en az 3 en fazla 12) e-okul üzerinden istek sırası düzenleyecek. Bu tercih değil istek sırası olacak. Öğrenci burada sadece öncelik durumunu belirtecek. Daha sonra özel okul kayıtları, özellikli (sayıları 470) olan okulların kayıtları bitince sistemde kalan öğrenciler istek sırasına göre yerleştirilecek. Bu durumda eğer bir okulda istek sayısı kontenjandan az ise sorun yok ama fazla ise ‘ortaokul performans puanına’ göre öncelik verilerek yerleştirilecek. Bütün öğrenciler yerleştirilmiş olacak. İkinci grupta yer alan özel ve özel yabancı okulları ise ister sınavla isterse başka kriterlerle öğrenci alabilecek ama özel okulların bazıları sınav yapmak istiyor. Son grup ise sayıları 470 olan devlet fen, sosyal bilimler ve proje okulları ki bunların kontenjanı 6 bin 500 civarında. Bu okullara ‘ortaokul performans puanına’ ve okul öğretmenler kurulu önermesiyle öğrencilerin yüzde 15-20 si girebileceği merkezi sınav ve yerleştirme yapılacak.

Şimdi bu böyle mi kalır bazı değişikliklere mi uğrar şimdilik bilemiyorum. Ama ben son durumu size yazdım.

Sevgili veliler, sayın öğretmenler ve en önemlisi karar vericiler unutmayın ki sınav olsun olmasın bu çağda halen okulun ne vermesi gerektiğini, nasıl mezunlar yaratacağımızı ve geleceğin endüstri 4.0’a bizi taşıyacak insanlar yetiştiremeyen bir okula girmenin de bir anlamı yoktur. Aklımıza başımıza alıp bu tartışmayı bırakıp eğitimin içeriğini konuşalım. Zira o çok girmek istediğiniz lisenin anlamsız olabileceğini unutmayın.

YORUMLAR (10)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
10 Yorum
  • E.M.G / 09.10.2017 01:12

    Son kısımda yabancılara ve yerli işbirlikçilerine bağlamıyorum. Onların bundan mutlu olduğunu belirtiyorum. Tabiiki iş bizde bitiyor. Aliya'nın en son cümlesine tekrar dikkat çekiyorum. İsyan ve direnişten bahsediyor. Demokrasi ve bilimde ilerleme safsatalarından değil. Bizim gözümüzü açmamız lazım. Bilim ve teknolojide ilerleme gayesi sonraki çok sonraki konudur. Yine de Teşekkürler.

    Yanıtla (0) (0)
  • KARAR OKURU / 08.10.2017 17:03

    Aklın yolu bir ama Turgay bey, inşallah güzel,mantıklı,Tr.gerçekletine uygun bir sistem gelir ve ben yanılırım ama muhtemelen getirilecek yeni sistem de 4 yıl sonra birileri tarafından çöpe atılacak...

    Yanıtla (0) (0)
  • KARAR OKURU / 08.10.2017 15:12

    Hocam kolejlerde ki hormonlu notlar konusunda haklısın ama 4000 tl. destek dediğini MEB de ki öğrenciye de devlet veriyor.Devlet okulunda ki öğretmen vs. giderleri gökten gelmiyor herhalde...

    Yanıtla (0) (0)
  • KARAR OKURU / 08.10.2017 15:07

    Kardeş sonuna kadar her şey güzel.Son kısmında olayı yabancılara bağlayarak hayal kırıklığına uğrattın beni.Şunu bilelim artık; bizim en büyük dostumuz da düşmanımız da kendimiziz.Kur'an da demiyor mu "içimizde ki beyinsizler yüzünden bizleri helak etme..."Evet islam aleminin problemi budur.Müslüman toplumlar bilimsel anlamda eğitim seviyesi artmadıkça,eğitimi siyasi ve ideolojik saplantılarımıza kurban ettiğimiz sürece ve demokrasi anlayışımızı geliştirmediğimiz (bazı üniversite mezunlarımız bile demokrasiyi seçimden ibaretzannediyor maalesef) sürece biz dış güçler,şunlar bunlar diye havanda su dövmeye devam edeceğiz...

    Yanıtla (0) (0)
  • Mehmet CİNKARA / 07.10.2017 14:39

    Sayın hocam yazılarını beğeniyle okuyorum.Şu an okullarımızda FETÖ'nün eğitim felsefesi uygulanıyor, bu felsefeden inşallah anlattığını sistem başarıyla uygulanır da kuruluruz.Saygılar.

    Yanıtla (0) (0)
  • KARAR OKURU / 07.10.2017 13:57

    İki yorum da çok doğru. Yapılmak istenen çok iyi gibi gözükse de şuan ki duruma uymuyor. BURAYI GECELIM dediğiniz not adaleti konusu bile geçilebilecek bir husus değil. 10 veliden 7si çocuğunun not kaygısı ile kolejleri tercih ediyor haklı da devlet okulları Allaha emanet notlarda bir standart yok. Zeki bir çocuk beden eğitimi dersinden 85 alabiliyor diğer dersleri 100 iken. Küçük bir ilçede bir çok öğrencim ki çoğunun başarı durumu düşüktü. Ortalamasını yükseltmek için koleje kayıt yaptırdı. Şimdi not adaleti sağlanırsa ne olur? Herşeyden önce kolejlere ilgi azalır. Bir çoğu kapanır. Öncelikle kolejlere yapılan 4bin liraya yakın desteklemenin en az onda biri devlet okulu öğrencilerine yapılmalı bence. Çocuklar kendini özel hissetmeli. Başarılı ve deneyimli Öğretmen kirsalda çalışmalı ve ücret olarak teşvik edilmeli. Kirsalda başarısı artan öğretmene ikramiye verilmeli.Sınıfları. özel dizayn edilmeli kısaca taşradan merkeze doğru bir yapılandırma gerekli.

    Yanıtla (0) (0)
  • sabri ayçiçek / 07.10.2017 12:06

    Eğitimde sorun "derindedir" oysa herkes toprağın üstüyle uğraşmakta..ana sorun şu:Devlet,bize ne düşüneceğimizi öğretmeli,nasıl düşüneceğimizi mi?"Dindar nesil " de sağlıklı yol değildir,Kemalist toplumda.Bütün mesele demokratik olabilmekte !

    Yanıtla (0) (0)
  • KARAR OKURU / 07.10.2017 11:31

    "Burada okul not şişirebilir mi çok zor" yazmanız okullardaki veli ve idareci baskısından bihaber olduğunuzu gösteriyor. Bir müdür sopa ve havuç metoduyla tek başına bütün öğretmenleri hizaya getirebilir. Eskinin nice sıfırcı öğretmenleri artık bunalmış herkese 100 puan veriyor. Bizi merkezi sınavdan başkası paklamaz.

    Yanıtla (0) (0)
  • E.M.G / 07.10.2017 08:54

    Evet, eskiden Fen lisesi sınavlarına başvuruda dediğiniz gibi öğretmenler ve okul kurulunun etkisi vardı. Yani okullar en iyi öğrencilerini sınava gönderirdi. O başvuru formunun adıma doldurulduğunu bildiğimde kendimle gurur duyduğumu hatırlıyorum. Çünkü sınıftan sadece ilk 4-5 kişi o sınava gittik. Biri kazandı, biz ise düz liseye devam ettik. Bu da bizi çok üzmedi. Okulumuzu temsil etmiştik, az farklarla girememiştik. Eskiden sınıfta kalmak da vardı. Yine de öğretmenler kurulu öğrencilerin bütünleme sınavlarını değerlendirir, öğrenci üst sınıfa geçer veya sınıfı tekrarlardı. Eskiden öğretmenin bir saygınlığı vardı. Kanaat notu çok keskindi ve öğrencilerin karşısında bir ağırlığı vardı. Karşılaştırmalar artırılabilir. Gerek yok. Şimdi herkesin üstünü örttüğü birşeyleri konuşma zamanı: Eğitimin zorunluluğu ve bunun da12 yıla çıkartılması. Eskiden 5 yıl olan ilkokulu bitiremeyenler vardı. Bu çocuklar ya okulu terkederler veya büluğ çağına kadar velisi okula gönderirdi. Okuma yazmayı öğrenme zorunluluğu da budur ve bu kadardır zaten. Yine de bitiremeyenler tasdikdame alır, öğrenciler köyüne, tarlasına, baba mesleğine veya bir geçim uğraşı kazanma mücadelesine girişirlerdi. Bu onları rencide de etmezdi. Okuyana da saygı duyarlardı. Lise terk birçok yerde geçerli bir sosyal statü idi. Ortaokul terk bile bazen bir övünç kaynağıydı.  İlkokul 5'i bitiren sanat okullarına gider 3-4 sene sonra bir meslek sahibi olarak hayata atılırdı. Yani 15-16 yaşında çoktan yönünü seçmiş ama bu yön onu boşa çıkarmamış bir yerlerde bir boşluğu doldurmuş olurdu. Bu örnekler de artırılabilir. Gelelim asıl meseleye: "Zorunlu eğitim" denen zulme. 8 yıla çıkartılan eğitimin hikayesini o günün siyaseti ve devletin erkinin ulaşmak istediği nokta üzerinde düşünen daha doğrusu bunu dert edinenler bilir. Buna sevinenler ve buna üzülenler için o gün aslında önemli bir gündü. Siz hangi taraftaydınız veya olurdunuz bilemem ama ben o günün başbakanının bunu 'siyasi hayatıma mal olsa bile' diyerek yaptığını gördüğümde amacın ilk etapta imamhatip orta kısımlarının bitirilmesi ikinci etapta dindar ailelerin çocuklarının özellikle kız çocuklarının başörtüsüz okula zorla göndertilmesi üçüncü etapta ise böylece verilmek istenenlerin ideolojik ve sistematik olarak imkanının sağlanması olduğunu düşündüm. Ama yetmedi. Lisede ve imamhatip lisesinde bunlara rağmen başını örtmek isteyen kızlar okuldan uzaklaştırıldılar. İmamhatip lisesinde Milli Güvenlik derslerine gelen subay müsvetteleri o günlerde bu ülkenin en güçlü en pervasız insanlarıydılar. Yetmedi. Zorunlu eğitim 12 yıla çıkarıldı. Artık her çocuk 12 yıl bu dişli çarkın içinden geçip 20 yaşının 12 yılını doğru dürüst birşey öğrenmeyen, çünkü sınıfta kalmayan, yıllarca ingilizce görüp 10'a kadar saymasını bilemeyen, dikdörtgenin alanını bile hesabedemeyen, Lailahe illallah ne demektir diye sorulduğunda anlamını bilemeyen ama elhamdülillah biz de müslümanız diyen bir nesil haline geldi. Devamsızlık dışında sınıfta kalma yok ise eğitim yok demektir. Ancak ve ancak beyin yıkama, ütüleme ve oyalama var demektir. Herkesin de bunda bir payı vardır. Özellikle sizin gibi eğitimcilerin Turgay Bey. Çünkü sizler kanser olmuş hastaya ağrı kesici ve antibiyotik veren doktorlar gibisiniz. Sistem değişiyor ve iyi olacak diyorsunuz. Asıl acı olan da bu. Aldatanlar sınıfına giriyorsunuz. Aldatmayın. Yapmayın. Etmeyin hocam. Aliya İzzetbegoviç'in eğitimle ilgili bir pasajından bir alıntıyla bitireyim: "Gerçek sorun bizim aydınlarımızın kendi halkına ve onun gerçek meyil ve çıkarlarına doğru bir yol bulmak isteyip istemediğinde değil, asıl mesele şu anki durumlarıyla aydınlarımızın böyle bir yolu bulabilecek imkana sahip olmadığındandır. Sözü edilen konu, dayatılan ve meydana getirilen psikolojik uçurumda bulunan ülküler ve değerlerin derecelendirilmesidir. Böyle eğitim varken yabancı güç sahipleri ve onların müslüman ülkelerdeki yerli işbirlikçilerinin kendi mevkileri için korkmalarına gerek yoktur. Onlara karşı bir isyan ve direniş olması gerekirken böylesine bir eğitim onların en iyi destekçisidir. (İslam deklarasyonu kitabının 'Güçsüzlüğün sebepleri bölümü'nden).

    Yanıtla (0) (0)
  • ......... / 07.10.2017 07:42

    Sayın yazar toplum skor odaklı düşünmüyor, ancak orta öğretim kurumları arasındaki farkı görüyor, adaletsizliğin ve adam kayirmaciligin alıp başını yürüdüğü bir ülkede sınavı adalet olarak görüyor, neden anlamak istemiyorsunuz? Tüm orta öğretim kurumlarını kendi kategorilerinde eşit hale getirin, bakın o zaman kimse sınav istemez.evet bu şartlarda en iyi yöntem sinavdir

    Yanıtla (0) (0)