Öğretmen eğitiminde çözüm
Şunu belirtmeliyim ki eğitim sistemimizin en büyük sorunu öğretmen yetiştirme ve geliştirmedir. Bu soruna maalesef çözüm üretemedik ve üretemiyoruz da. Hatta bu öğretim yılı başında Cumhurbaşkanımız konuşmasının ciddi bir kısmında konuya değinerek YÖK başkanına “Sorunu çözün” diye direkt talimat verdi. Peki bu sorun nereden kaynaklanıyor. Çünkü sorun tek yönlü değil; 1 milyona yakın çalışan, 400 bin civarında ataması yapılmamış ve 200 bin civarında üniversitelerde okuyan öğretmen evrenimiz var. Problemin temelinde 20’nci yüzyılın öğretmenleri ile 21’inci yüzyılın insan kaynağını yetiştiremeye çalışmak gibi büyük bir açmaz ve de hızla değişen sistemlere uyum sorunu var. Yeni çağın istediği insan niteliklerinin kuşkusuz bu eğitim sistemiyle yapılandırmamız mümkün değil. Artık bilgi veren öğretmen yerine üreten, rehberlik eden öğretmen anlayışına geçmemiz gerekiyor. Peki iyi de bu nasıl olacak? Düşünün şu anda okullarda görev yapan, ellerinde bir müfredatla sınıfa girip çocuklara o müfredatı aktarmaya çalışan ve de kimse kusura bakmasın ben dahil çocukların gerisinde kalmış (önemli bir kısmı) durumda olan öğretmenlerle nasıl yol alabiliriz? Üstelik bu iş derinleşmeye devam ediyor çünkü karşısında dijital çağın nimetlerini kullanan çocuklar var ve öğretmen bu nesle karşı çözüm üretemiyor. Bu durumda da çocukların okula gitmesini cezbedecek hiçbir şey kalmıyor maalesef. Okullar renksiz, dersler sıkıcı, öğretmenler baskıcı, müfredat tutucu, siz öğrenci olsanız böyle okula gitmek ister miydiniz? İşte bu yüzden okullarımız ve öğretmenlerimiz cazibelerini yitirmiş durumda. Eğitimi tekrar ayağa kaldırmak için yapmamız gereken ilk şey öğretmenleri çağa uygun, çağın yetkinliklerine uyum sağlamış bireyler haline getirmektir. İşte mesele burada başlıyor.
***
YÖK geçen yıl “Eğitim fakültelerine baraj puan uygulaması getiriyoruz” dedi ve getirdi. Başkana en azından bu işe el attığı için teşekkür ediyorum. Ama şunu belirtmeden de geçemeyeceğim; öğretmen niteliklerini ve özelliklerini bir tahtaya yazıp karşısına geçip bakın, acaba kaç özellik üniversite sınav başarısıyla ilgili, yani öğretmen niteliklerinin hangisi aday şu kadar net yaparsa iyi öğretmen olur diyor. Ya da öğretmen olma niteliklerinin kaç tanesi adayın kişisel özellikleri, bireysel nitelikleri, iletişim becerileri ve sosyal becerileri ile ilgili. YÖK’e önerim eğitim fakültelerine nitelikli adayların gelmesinin yolu baraj puan değildir, çünkü öğretmen adaylarının akademik başarısından önce başka niteliklerini görmemiz ve ona göre seçmemiz gerekiyor. Burada tek ve kaçınılmaz çözüm; eğitim fakültelerinin kendi öğrencilerini seçmesidir. Bunu yaparken de gelin istenilen nitelikleri birlikte çıkaralım, sonra öğrenciler bu niteliklere göre eğitim fakültelerinde mülakattan geçsin ve seçilsin.
Unutmayın bizim sorunumuz eğitim fakültesini düşük puanla öğrenci alması değil, öğretmenlik vasfı taşımayan adayların merkezi yerleştirmeyle eğitim fakültelerine yerleştirilmesidir. Sonra mezun olduklarında öğretmen niteliği taşımasa da atanarak yıllarca sistemin verimsizliğine katkı sunmasıdır.
***
Eğitim fakültelerinin müfredatlarının düzenlenmesi, programların yeniden tanımlanması, eğitim fakültelerinin uygulamalı eğitim yapması hepsi çok güzel adımlar. Ama asıl sorun geleceğin insanını yetiştirecek geleceğin öğretmenini yetiştirmek. Bunun için sınav sonuçlarına bakmak hiç iyi fikir olmayacaktır. O zaman siz fakülteleri nasıl düzenlerseniz düzenleyin alttan uygun aday gelmediği için yine işe yaramayacaktır. Çağın gerekliliklerine uygun, kişisel özellikleri öğretmenliğe yetkin, iletişimi güçlü öğretmenlere ihtiyacımız var. Bu nedenle sayın başkana bir önerimi tekrar ediyorum; gelin bir adım atalım baraj puan yerine eğitim fakültelerinde merkezi yerleştirmeyi kaldıralım. Öğretmen adaylarını mülakatla ve kişisel özelliklerini baz alarak seçelim. Böylece ülkemiz gerçekten öğretmen olmak isteyen ve mezun olduğunda gerçekten öğretmenlik yapacak insanlara kavuşsun. Lütfen bu konuda gece gündüz çalışan Prof. Dr. Şirin Karadeniz’i davet edin ve önerilerini dinleyin, benden önermesi...















Ücretli öğretmen gerçeği zaten başlı başına rezil bir durum devlet için... ücretli öğretmen kadrolu öğretmenlerin iki katı derse giriyor ama kadrolu bir öğretmenin üçte biri kadar bile maaş alamıyor .Kış tatili ücreti yok, yaz tatili ücreti yok Sigortalar eksik...
Yanıtla (0) (0)Sizin dediginiz daha da kötü. O zaman da oluyor ki insan hayatindan 4 sene cöpe atılmıs ve üstune stres ve yorgunluk eklenmistir...
Yanıtla (0) (0)Tarihi dini edebiyatı herkes yapıyor kardeş...farkındalığı matematik oluşturuyor... üçbeş matematik yapamayan da varsın tarihçi coğrafyacı olmayı versin...
Yanıtla (0) (0)Senin ne Türkiye gerçeklerinden ne KPSS den haberin var kardeş...KPSS öyle senin dediğin gibi birazcık çalışıp kazanılacak bir şey değil... ben 20 yıllık öğretmen olmama rağmen ve alanım da bilgi birikim olarak o kadar iddialı olmama rağmen genel kültür genel yetenek de eksiklerim olduğundan dolayı KPSS'yi kazanamıyorum...Çünkü insanlar 3,4 yılını KPSS de gerek alan gerek kenar yetenek sınavlarına hazırlanıp ancak kazanabiliyorlar.ama mülakat dersen Üç kağıdın bir başka versiyonu...
Yanıtla (0) (0)Akp'nin açılımı Adalet ve Kalkınma Partisi ise mülakat kaldırılmalıdır.
Yanıtla (0) (0)Asıl sorunlardan biri de formasyon eğitimleri, ücretli öğretmen çalıştırmadır.
Yanıtla (0) (0)Bu ülkede mülakat demek torpil demek haksızlık demek zulüm demek...mülakatı yapanda neticede aynı çarkın içindeki insanlar, üyesi olduğum bir sendikada akşama kadar pinpon oynayanlar şube müdürü vs oldular doktora yükseklisans gibi bakdemik kariyeri olanlarımızi mülakat sınavlarına tabi tutular...sadece güldüm kim kimi sınav yapıyor.
Yanıtla (0) (0)yılllardan beridir süren sınav odaklı olmanın getirdiği bir mesele bu.öğretmen kalitesi de önemli elbette,fakat öğretmeni herşey olarak görme hastalığının bir tezahürü aynı zamanda.memleketin genel havası neyse öğretmen de o kadardır.kendi branşında öğrendiklerini aktarır(eğer becerikli ve yetenekli ise daha iyi aktarır).absürd şeyler beklemek ütopyadır.mevcut şartlar hele ki ortadayken.ilkokul ve ortaokullarda hala,emir komuta zinciri altında okuma kampanyaları düzenlemekten başka bir proje üretilemiyorsa,kıt kaynaklar hovardaca harcanıyorsa,verimlil
Yanıtla (0) (0)Mülakat demişsiniz turgay bey? Peki bu kadar siyasallaşan bir ortamda mülakatla öğretmen almak veya öğretmen adayı almak sizce ne kadar doğru ? Bir tanıdığım temel branşlardan birisinden bu sene KPSS'de Türkiye derecesi yaptı.dört yıldır sınava hazırlanıyordu ama şimdiki endişesi acaba Mülakatı geçebilir miyim? Ve bu kişi yıllardan beri ücretli öğretmenlik yapmasına ve çalıştığı okullarda İdarecileri tarafından en iyi öğretmen nitelenmesine rağmen! Kısaca Türkiye şartlarında merkezi sistem en adil ve en iyi olanı... yeter ki kimsenin eli sı
Yanıtla (0) (0)Yani demek istedigim üniversiteyi kopyayla bitirip biraz kpss çalişan da öğretmen olacak kendi zamanından vakit ayırıp ilimle meşgul olan da öğretmen olmaya 1 sene boyunca kpssye çalıp boşa zaman harcadıktan sonra (belki) öğretmen olacak. Gercrkten de cok sacma bir sistem var. İnsanın hayallerini öldürüyor, ilim aşkına kezzap döküyorlar. Yetkili kişiler halen biz ne yapalım sistem bu diyorlarsa meşgul ettikleri makam da aldıkları para da onlara zehir olur(umarım) yoksa kalkında işi ehline bırakın artık...
Yanıtla (0) (0)Ciddi bir meseleye değindiniz. Gerçekten de fazlaca absürt bir biçimde ataması yapılan öğretmen sistemi içerisindeyiz. Ben size kendimden örnek veriyim. İlahiyat 3.sınıf ögrencisiyim ve okula alıştım kendime alan da belirledim ve elimden geldiğince geliştirmeye çabalıyorum fakat ertesi yılki kpss sınavına iyi hazırlanamassam atamam olmayacak ve benim bilgilerim kimseye bir fayda sağlamayacak. Fakat aynı sınıtan arkadaşım 3-5 matematik sorusu fazla cözüp biraz da tarih yapınca öğretmen olacak. E peki boşa geçirdiği 4 yıl sonunda öğrenciye ne aktarabilec
Yanıtla (0) (0)20 yılık bir öğretmen olarak tespitlerinize katılıyorum.Ülkemizdeki eğitim sorunun en temel unsuru öğretmen sorunu.Bu da öğretmenlerin bireysel suçu değil.Öğretmen niteliği kadar nitelikli öğretmenlere kendi yeteneklerini ve potansiyellerini ortaya çıkarak bir alan açılmaması
Yanıtla (0) (0)Eğitimdeki sorunların kaynağı öğretmen değil,eğitim sisteminin kendisidir.Kaç tane okulda fen laboratuarı,müzik aleti,resim atölyesi,sosyal etkinlik yapacak bütçe var.Fen öğretmeni,müzik öğretmeni,resim öğretmeni sadece sıra ve masadan oluşan bir sınıfa girip nasıl kaliteli bir fen eğitimi,müzik eğitimi yada resim eğtimi verecek.Meslek liselerini bi inceleyin kaç tanesinde doğru düzgün bir atölye var,atölyesi olanların kaç tanesinin temrinlik ödeneği var.Velilerin eğitim harcamaları ; servis parası ,özel ders,test kitabından ibaret.
Yanıtla (0) (0)Öğretmenliği cazip hale getirmeden kalifiye insanları bu mesleğe çekemeyiz. Okullar arası rekabet, sınavda alınan skorlar üzerine değil de öğrenci gelişimde sağlanan iyileşme üzerine kurulmadan öğretmen motivasyonunu yükseltemeyiz. Bunları 1 milyon 100 bin kişilik bir organizasyonun merkezi yönetimi ile sağlayamayız. Bu kadar büyük bir organizasyon merkezi yönetilemez.
Yanıtla (0) (0)Sizi yürekten tebrik ederim. Ele aldığınız problem aslında bütün fakültelerin kanayan yarasıdır. (vicdan muhasebesinde olan bütün insanların) Ancak değindiğiniz eğitim fakülteleri sorunu bunların en başında geliyor hiç kuşkusuz. Umarım dikkate alınarak yıllardır süregelen bu verimsiz bakış açısı değiştirilebilir.
Yanıtla (0) (0)Karar Gazetesi size bu yorumlarınız için maaş veriyor mu !
Yanıtla (0) (0)