Eğitimde değişim başlamalı

Son zamanlarda herkesin söylediği tek gerçek eğitimin geleceğimiz için tek çıkar yol olduğu. Bu açıdan eğitimin iyileştirilmesi adına çok şey söylemek mümkün. Ama cevap bulamadığımız soru “Nereden başlamak lazım?” değil mi? Herkes bir şey söylüyor olması gerekeni ifade ediyor ama nereden nasıl başlamak lazım ona cevap aramak gerekiyor. Şurası bir gerçek ki eğitime aldığımız yaş grubu ile bizim yani 45’li yaş grubunun dünyası aynı değil. Biz daha yavaş ve daha kurallı bir dünyaya doğduk ve bunlarla büyüdük oysa yeni dünyada her gün kurallar yeniden tanımlanıyor ve yeni nesil bunlara çok hızlı uyum sağlıyor. Bizler ise her seferinde ya korumacı davranıp kendi yok oluşumuzu izliyoruz ya da uyum sağlamaya çalışıyoruz ama nafile. Tabii bu değişimler kavramlarla birlikte kurumları da sarsıyor. Daha da ilginci her şeyi bildiğini varsaydığımız okul aynı bireyler gibi bu bilgiyi bulmaya ve bilginin hızına yetişmeye çalışıyor. Çocuklar eskiden okulu öğrenme ve yenilik merkezi görürken şimdi maalesef yeniliğin ve hızın önündeki en büyük engellerden birisi olarak görmeye başladılar. Özellikle liselerde başlayan bu çatırdama hızla üniversitelere yayılmaya başladı. Öğrenciler öğrenmek için başladıkları liselerde maalesef çağın çok uzağında kalmış yenilenemeyen kurumlarla karşılaşmakta ve hayattan kopuk kalmamak adına bu kurumlardan hızla soğumakta. Tabii değişimin en fazla liselerde yaşanması normal çünkü yeni dünyanın yeni çocukları kendi dünyalarıyla ilk kez lise çağında tanışmakta. Öğrenciler değişime direnen ve hayatın oldukça gerisinden seyreden okulları gördükçe, gerçek dünyaya adapte olmak adına başka kaynaklara yönelmekte ve bu durumda okula olan inancı azaltmaktadır.

Bu durum liseden sonra umudunu bağladığı üniversitelerde daha yoğun yaşanmakta. Çünkü üniversiteyi yenilik ve hız olarak gören gençler maalesef o kurumların liselerin bir üst versiyonu olduğunu görünce daha büyük umutsuzluklara kapılmakta. Bu durumu aslında hepimiz yaşıyoruz. Ama hepimiz sözleşmiş gibi bu büyük yıkıma gözlerimizi kapatıyoruz. Eğer bir çare üretmezsek okul denen kurumların yıkımı ve gerekliliği çok daha yüksek sesle tartışılacak ve biz o gün geldiğinde bugün yenileyemediğimiz bu kurumların “yıkımını” önleyemeyeceğiz.

***

Peki nereden başlamak lazım? Size sadece birkaç öneri sunmak istiyorum. Eğer eğitimi yenilemek istiyorsak işe felsefemizi yenileyerek başlayalım. Unutmayın ki; bu çağda siz ne yaparsanız yapın, eğitimi bir binaya, bilgiyi ve onun sınırlarını müfredata, öğretmeniz gerekeni bir kitaba, dünyayı bir öğretmenin kafasına sığdıramazsınız. Bu sebeple eğitim felsefenizi neyi öğretmeniz gerektiğin değil nereye varmak istediğinize odaklandırın. Yani eğitimde soru “Ne öğretelim?” değil, “Nasıl öğrenmesini sağlayalım?” olmalıdır. Bunun somut adımlarının ilki öğretmen kalitesinin ve felsefesinin yenilenmesidir. Bunu yapabilmek için ilk adım kimin öğretmen olması gerektiğine sınavın değil “öğretmen niteliklerini ölçen” bir sistemin karar vermesidir. Bunun için eğitim fakültelerine öğretmen adayı seçimi mülakat ile olmalıdır. İkinci adım eğitim fakültelerinin okullar ile iç içe çalışmasıdır. Üçüncü adımda; okul liderlerinin seçimi ve yetiştirilmesinde değişiklik yapılması gerekiyor bunun için öğretmenden müdür yerine “eğitim yöneticisi” yetiştirilmeli ve okullar bu değişimle özerk hale gelmelidir. Dördüncü adım her okul temel belirlenmiş dersler dışında müfredat yapabilmeli rekabet etmek için farklı beceriler kazandırmak adına çalışmalıdır. Artık okullarda çağın gereği olan yazılım, inovasyon, AR-GE ve bilişimi aktifleştirmek gerekiyor. Okullar dünyaya açılmalı yerel eğitim olmayacağını artık öğrenmeliyiz. Özellikle üniversitelerde öğrencilerin yurtdışı deneyimlerini zorunlu hale getirmek gerekiyor. Liselerde öğrencilere bilim felsefesi, paradokslarla düşünme becerisi için 9.sınıfta felsefe ve türevlerini okutmak gerek. Kod yazma, inovasyon, proje yapma gibi konular lise müfredatında mutlaka olmalı.

Diyeceksiniz ki hocam bunları milli eğitim bakanlığı yapamaz ki. Ama sizler çocuklarınızı yeni dünyaya MEB olmadan da hazırlayabilirsiniz. Nasıl mı? Dil öğretin, iletişim becerileri kazanmalarını sağlayın, yurtdışında çeşitli programlara gönderin, onları cesaretlendirin ve proje bazlı düşünmelerini sağlayın, felsefe okumaya ve yorumlamaya teşvik edin. Kısacası unutmayın bu dünyanın kazananları ve kaybedenleri hep olacaktır. Unutmayın gençlerin bizden daha çok onları etkileyen bir dijital dünyası var. Onlar bir süre sonra okullara ve eğitim sistemine artık “önümüzden çekilin” demeye başlarlarsa şaşırmayın...

YORUMLAR (9)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
9 Yorum
  • KARAR OKURU / 14.01.2018 04:14

    Senin hiçbir şeyden haberin yok

    Yanıtla (0) (0)
  • EMG / 13.01.2018 13:21

    Yazar bi üst sınıfa yazıyor anlaşıldı. Çemişkezek bir köy onun için. Orda öğrenci yoktur Çoban vardır sadece

    Yanıtla (0) (0)
  • Ali Hakan / 13.01.2018 12:37

    Sayın yazar, Milli Eğitim'de ,arayış ve anlayış değişikliği çabalarınıza katılıyor, destekliyoruz.Kısaca"Eğitim kafayı geliştirmektir, hafızayı doldurmak değil" sözü bizim cari eğitim sisteminin dayandığı ,yanlış felsefenin teşhis ve tedavisine dair açıklayıcı bir yaklaşım olsa gerek.

    Yanıtla (0) (0)
  • Karar Okuru / 13.01.2018 10:09

    Bizim egitim sistemimiz ogrenmeyi ogretmemek uzerine calisiyor son onbes senedir. Ogrenmeyi ogrenen cocuklardan oy alamazlar.

    Yanıtla (0) (0)
  • EMG / 13.01.2018 09:00

    Bence "niçin" sorusu sorulmadan neyi nasıl öğreneceğinin hiç sırası değildir

    Yanıtla (0) (0)
  • Adaletsiz Kalkınma Partisi / 13.01.2018 08:48

    Bunları devlet yapamazmış. Çocuklarımızı dil kurslarına, yurt dışında çeşitli programlara göndermeliymişiz. Çocuklarımıza, evimize ekmek götürebilirsek şükrediyoruz. Hangi parayla yapacağız bunları ? Biz halkın partisiyiz, halk şimdi iktidarda diyen AKP pastayı öylesine adaletsiz dağıttı ki ! 2016 verileri : Toplumun % 1'i milli gelirden % 23.40; % 50'si % 14.60 pay alıyor. 1500 liralık asgari ücreti refah ücreti gibi sunan bir zihniyet var devletin başında.

    Yanıtla (0) (0)
  • cevat karakalem / 13.01.2018 04:47

    Dunyadaki en basarili ve koklu universitelere bakilirsa bunlarin "ana zihniyetinin" degismedigi gorulur: "Merak icin bilim, ozgur dusunce, tartisma ortami". Teknolojik gelismeler bu felsefi yapi taslarinin uzerine oturtulur. Kisacasi asil onemlisi bu temel dusunce yapisinin yerlesmesi. Ozellik "merak icin bilim".

    Yanıtla (0) (0)
  • KARAR OKURU / 13.01.2018 01:55

    Ne öğrenelim değil Nasıl öğrenmesini saglayalim?Bu cümleyi not defterime kaydettim.

    Yanıtla (0) (0)