Eğitim umut olmaktan çıktı mı?
Okullar açılıyor, yeni bir öğretim yılına milyonlarca öğrenci, öğretmen ve aile merhaba diyecek. Öğretim yılına her sene olduğu gibi eğitimin içerik ve geleceğini konuşmak yerine; servisler, inşaatlar, kırtasiye fiyatları vb. konuları konuşarak giriyoruz. Oysa eğitim dediğimiz bütün toplumu ilgilendiren ve gelecekte nasıl yaşayacağımıza çıktılarıyla yön verecek çok ciddi bir işi yine savuşturuyoruz. Eğitimin sorunları yine devekuşu formülüyle yok sayıyoruz. Ama global bir dünyada siz ne kadar yok saysanız da her şey görülüyor. Çünkü dünya artık biliyor ki “dünyanın neresinde olursa olsun yetişmiş üretken insan bütün insanlığa katkı sunuyor.” İşte bu sebeple eğitim çıktıları ve verimliliği tüm dünyayı bağlıyor. Size uzun uzun Türkiye’deki anlık sorunları yazmayacağım. Ama her yıl yayınlanan OECD’nin eğitime bakış raporunu yorumlamaya çalışacağım. Maalesef Türkiye’de karar vericiler bu tür raporlar ve araştırmalar yaptırmak yerine “yokmuş gibi” davranmayı tercih ediyor.
***
Türkiye’nin de üyelerinden biri olduğu Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD) her yıl yayınlanan “Eğitime Bakış” raporuna göre, Türkiye’de yüksek eğitim almış her dört kişiden biri iş bulamıyor. Yani üniversite mezunu işsizlik oranı yüzde 25, bu garip mi? Tabii ki evet. Peki bunun sebebi Türkiye’de iş olmaması mı yoksa üniversitelerin gençleri geleceğe hazırlayamaması mı? Kesinlikle ikincisi. Şu rakamlara bir bakar mısınız: 2 bin 256 milyon öğrenci sınava giriyor, 910 bin kontenjan var ve 322 bin kontenjan boş kalıyor. Dışarıda bekleyen 1.5 milyon öğrenciyle üniversiteler boş. Bunun tek makul açıklaması gençler üniversitelerde gelecek görmüyor. Türkiye’de işletme ve hukuk alanlarında yüksek öğrenim görenler, diğer üniversite mezunlarına oranla daha az iş imkanlarına sahip oluyor. Bu alanlarda mezunlar yüzde 73 oranında kendi branşlarında meslek seçebiliyorlar. Bunun karşılığında üniversite mezunlarının en rahat iş bulabildiği branşları mühendislik, inşaat ve tıp oluşturuyor. Bu alanlarda eğitim almış kişiler yüzde 78 oranında iş sahibi olabiliyor. Mezun olduktan sonra iş imkanları en kısıtlı alanlar ise sanat ve beşerî bilimler, sosyal bilimler ve gazetecilik. Aslında malumun ilanı, sanat, sosyal bilimler maalesef bu ülkede sistematik olarak bitirildi.
Aynı raporda bir diğer sonuç okul öncesi eğitim önemsenmiyor. Erken çocukluk eğitimi konusunda ise Türkiye OECD ortalamasının çok gerisinde. Yeteneklerin gelişimi ve öğrenme kabiliyetini arttıran ve ağırlıklı olarak üç yaş öncesi başlayan erken çocukluk eğitimine katılım oranı Türkiye’de üç yaş gruplarında yüzde 9 iken, iki yaş grubunda ise neredeyse bulunmuyor. Bütün dünya diyor ki; ilk 6 yaşta verilen eğitim bütün eğitim kademelerinden çok daha önemlidir. Bizde durum vahim. İki ve üç yaş grubunda başı çeken ülkeler ise İskandinavya’dan. Danimarka, İzlanda, Norveç ve İsveç’teki velilerin yaklaşık yüzde 90’ı çocuklarını iki yaşından itibaren formasyona tâbi eğitime sokuyor. Avrupa dışından da Güney Kore bu konuda en fazla hassasiyet gösteren ülkelerden. Buna karşılık OECD ortalamasına bakıldığında üç yaş grubunda erken çocukluk eğitimine katılım yüzde 78, iki yaş grubunda ise yüzde 39 olarak kayda geçmiş durumda. Dört yaş gruplarında ise Türkiye’de eğitim alan çocuk oranı yüzde 32 olmasına karşın, bu oran OECD ortalamasında yüzde 87 civarında.
***
Rapordaki bir diğer çarpıcı istatistik de Türkiye’de devlet ve özel okullar arasındaki eğitim kalitesi ve öğrenci başına düşen eğitmen sayısındaki uçurum. Türkiye’de özel okullarda her sınıfa düşen öğrenci sayısı OECD üyeleri arasında ortalamanın altında olsa da devlet okullarında sınıf mevcudiyetleri en yüksekler arasında. Bu da aynı zamanda Türkiye’yi devlet ve özel okullar arasındaki uçurumun en fazla yaşandığı OECD üyesi olarak konumlandırıyor.
Orta eğitimde devlet kurumlarında sınıflara 35 öğrenci düşerken, özel okullarda bu sayı 20. Genel ortalamaya bakıldığında da aynı uçurum göze çarpıyor. Ancak son yıllarda Türkiye’de sınıf ortalamalarında çarpıcı bir düşüş yaşanıyor. 2005-2015 yılları arasında ülkedeki sınıf ortalamalarında yüzde 16’lık bir düşüş gözlenirken, bu oran OECD üyeleri arasında ikinci en büyük azalma. Rapor, aradaki bu uçurumun özel okullarla devlet okulları arasında eğitim ve öğrenme kalitesinde büyük eşitsizlikler doğurabileceğine işaret ediyor. Özel okulların yarattığı bu eğitim olanaklarının her öğrenciye ulaşması imkânsız mı? Tabii ki hayır yapılması gereken şu; devlet eğitimi yapamıyor. Bu alanda başarısız olduğunu kabul edip geleceğimiz için bu ülke için yeni bir çözüm üretmelidir. Aksi halde bu rapor da gösteriyor ki bu şekilde yürümek geleceği yakalamak pek mümkün görünmüyor.















TEOG sonrası yeni sistemde OBP çok daha önem kazanacak görünüyor. Okullararasındaki farkı ortadan kaldırmak ve şişirilmiş not problemini azaltmak için OBP hesaplamasında daha önce kullanılan çan eğrisi yöntemi daha doğru olmaz mı? Ayrıca 4 yılın ortalaması ile hesaplandığı için tesadüf olmayan, istikrarlı bir başarı sergilendiğinin göstergesi olan okul birinciliğinin de bir şekilde yeni sistemde ek puan vb ile değerlendirilmesi gerekir diye düşünüyorum. Bu konudaki görüşlerinizi paylaşabilir misiniz? Saygilar
Yanıtla (0) (0)Düşüncelerinizi okuyup vizyonunuza baktığım zaman MEB'in bu halde oluşuna şaşırmadım... Eğitimde toptan özelleştirme ? Allah korusun... Hangi işin içine para dahil olmuşta çıkar ve menfaat asıl gaye olmamıştır... Sakın ha aman ha...
Yanıtla (0) (0)Evet 15 yıllık kesintiziz hükümet döneminde sırayla Lgs-OKS-SBS-Teog; onu da beğenmedik şimdi yukardan verilen emirle başka bir şey...Böyle bir sistem ve zihniyet kimseye ümit vermez Turgay bey...Onun için Tr.nin en kafası çalışan insanları yurtdışına çıkıyor en varlıklı insanları göç ediyor büyük şirketleri merkezlerini Avrupa ya taşıyor.Kısacası yarının ne olacağı belli olmayan bir ülkede çok ümitvar olamazsınız Turgay bey...
Yanıtla (0) (0)Eğitim iki kesim için hala umut İyi bir üniversite kazanıp bu sayede işe girmek isteyenler ve Herhangi bir üniversite kazanıp askerliği bir bedelli çıkana kadar ertelemek isteyenler
Yanıtla (0) (0)Sayın Polat, 22 yıldır eğitimci ve idareciyim.şuna artık çok emin oldum.milli eğitim bakanlığının lağvedilmesi şart.bakanlık ve onun bürokrasisi var oldukça eğitim düzeltilemez bir yapı olarak devam edip gidecek ve biz de bu bozuk sisteme kızıp duracağız.benden olsun iş bilmesi önemli değil mantıcıyla hareket edildiği müddetçe,kulislerde ayak kaydırmalar, iftiralar, köşe kapmaca oyunları bitmeyecektir.şu an hiçbir MEB bürokratı sizin yeteneklerinize değer vermiyor.bundan dolayı da iş bilenler küstü.bilmeyenler kendilerini oralara getirenlere yaranmak için çalışmak dışında hiçbir iş yapmıyor.bürokrasi emrinde çalıştırdığı memurlarına mahkum.çünkü onlar olmasa hiçbir işi beceremeyecek kadar bilgisizler.bu kadar kaotik bir ortamda kim eğitimin kalitesi ile ilgilenebilir ki?meb kendi kendini yiyen bir virüs haline geldi.mebi kaldırın.kuralları belirleyin eğitimi tamamen özelleştirin.her okul belli kriterler çerçevesinde kendi programını uygulasın.mesleki eğitim hangi şehirdeyseniz o şehrin ticari sanayi odalarının ve belediyesinin ortaklığında valinin koordinesinde yürüsün.iş bilmeyen öğretmenler kovulsun.akademik eğitim veren liseler tamamen özel olsun.öğrencilerin başarı ve isteklerine göre yüksek öğretim verilsin.örneğin veteriner olmak isteyen birine illa matematik yapacaksın demek yerine temel matematik bilgisi var ise biyolojiyi çok iyi biliyorsa veteriner fakültesinin kapıları sonuna kadar açılsın.iltiması bitirmek için toplumsal bir konsensüs sağlanıp anayasaya yazılsın.kime bir iltimas yapıldıysa iltimas yapan da yapılan da 15 -20 yıl hapse atılsın.kimse iltimas cesaret edemesin.abd de Mars'ta yaşam kurmak için çılgınca çalışmalar yapılır iken ( Mars atmosferini oksijene dönüştüren makinalar üretildi) biz okullara idareci atamasında bile iltimas yapıyoruz.bizden adam olmaz velhasılıkelam.
Yanıtla (0) (0)Yine yüksek makamlardan "TEOG" konusunda bir açıklama geldi ya bütün enerji oraya kayar,bir müddet de onunla meşgul oluruz.OKS,LGS,SBS,TEOG derken yeni ....S daha icat ederiz.O derin kounulara ne gerek?"Eğitim hayatının daha kreşlerden başlayarak benzer ticari ve bilimsel! yollardan geçip sonuçta bir üniversite diplomasında şekillenmesi,diplomanın da yalnızca belirli pozisyonlara geçmek için bir belge gibi görülmesi seni rahatsız etmiyor mu? Her şey ne kadar formel."Mevla İdris Karar 16 Eylül 2017.
Yanıtla (0) (0)16 yaşındaki hasta bir köpeği bir taksinin bagajında ölüme götüren vicdan yoksun zatların "saygın akademisyen" olduğu bir ülkede eğitim çoktan bitmiştir... başka hayatlara saygı duymayan şahısların "eğitimci" olamadığı bir ülke dileğiyle...
Yanıtla (0) (0)