Temel sorun: Verimlilik ihmal edildi
Daron Acemoğlu, Türkiye ekonomisinde yaşanan ısınmanın ardında yatan temel sebeplere ilişkin Taha Akyol’un sorularını e-mail ile cevapladı.
Sayın Acemoğlu, güncelden başlayalım, Merkez Bankası’nın faiz indirimini nasıl buldunuz?
Merkez bankası kritik bir kurumdur. Bağımsızlığı piyasalar için önemlidir ve para politikasının objektif ve en verimli ilkelere dayanacağının bir garantisidir. Maalesef, Türkiye’nin Merkez Bankası, uzun bir süredir, en azından 2011’den bu yana, bağımsız bir durumda değil. Öte yandan hükümetin para ve faiz politikasını dikte etme gücü artmış durumda. En son faiz oranlarının düşürülmesini de bunun bir işareti olarak görüyorum. Bu ekonomiye yardımcı olacağını da sanmıyorum.
Merkez Bankalarının bağımsızlığı bütün dünyada niye önemli? Halka karşı sorumlu olanlar, politikacılar değil mi?
Bu iyi bir soru. Genel fikir, merkez bankası bağımsızlığının olmaması durumunda, politikacıların kısa vadede kendilerine yardımcı olacak ama ekonomiye uzun vadede zarar verecek politikalar izleyeceği yönündedir. Kanıtlar da bu endişeyi genel olarak haklı çıkarmaktadır. Politikacıların, maliye politikasından iktisadi düzenlemelere kadar ekonomi üzerinde etkili olacak mekanizmaları zaten vardır. Dolayısıyla siyasi tercihleri ekonominin genel durumunu zaten etkiler. Bu yüzden istikrarsızlıktan, yanlış yönetimden ve ekonomik krizlerden sorumludurlar.
TEMEL HATALAR NELER?
Türkiye’yi bugünkü kriz durumuna getiren temel ekonomik politika hataları nelerdi?
Türkiye ekonomisinin bugünkü durumunu, 2000’li yılların ortasından itibaren ekonomik kurumların kötüleşmesinin doğrudan bir sonucu olarak görüyorum. Türkiye, 2002-2006 yılları arasında nispeten yüksek kaliteli bir büyüme sağlamıştır. Verimlilik artışı, geniş tabanlı yatırımlar, doğrudan yabancı yatırımların ülkeye güçlü bir şekilde akışı sağlanmış, yolsuzluk ve kötü yönetimler engellenmişti. Ancak tüm bunlar 2006’dan bu yana tersine çevrildi. Ucuz likidite dahil uluslararası şartların çok müsait olması sayesinde Türkiye sermaye çekmeye, büyümeye devam etti, ancak bu tarz büyüme sürecinde verimlilik artışı olmadan ve ekonomik verimsizlik ve risk birikmeye başladı.
Bu politikaların böyle bir kriz doğuracağı görülemedi mi, göz göre göre kısa vadeli politik beklentilere odaklanarak mı bu uygulamalar yapıldı?
Bunu bilmek zor. İki tamamlayıcı faktör görüyorum. Politikacıların bu sorunlarla yüzleşmesini engelleyen kısa vadeli seçim hedefleri ve sorunlar karşısında politikacılara çok cazip gelen yine kısa vadeli diğer bazı faktörler. Aslında bu sorunları onlar yarattılar. Ek olarak, hükümet yönetiminde bu sorunlara işaret edecek bağımsız teknokrat ve bürokratların, cesur seslerin eksikliği, Türkiye’yi yönetenlerin sorunları görmezden gelmesini kolaylaştırdı.
Koç Üniversitesi’nin Rahmi M. Koç Bilim Madalyası’na layık görüldünüz. 25 Aralık 2017’deki ödül töreninde bir iki yılda kriz çıkacağını söylemiştiniz. Öyle oldu. Veri ya da bulgular neydi ki, bu tahmininde bulundunuz?
Ekonomik tahminde bulunmak zordur ve hatta tehlikelidir. Benim öngörüm iki unsura dayanıyordu: Bir, Türkiye ekonomisinin derin ve zarar verici yapısal sorunlarını görüyordum. İki, hükümetin yeterli teşvik ve harcamasıyla, ekonominin 18 ay kadar daha ılımlı bir şekilde büyümeyi başararak krizi geciktirebileceğini düşünmüştüm.
ASIL SORUN VERİMLİLİK
Temel bir sorun olarak Türk ekonomisinde verimlilik artmıyor diyorsunuz. Bunu biraz açar mısınız?
Verimlilik, özellikle ekonomistlerin ‘çok faktörlü verimlilik’ dedikleri şey refahın kaynağıdır. Çok fazla yatırım yapmadan giderek daha fazla üretmemizi sağlayan şey budur. Örneğin, bir ekonomide yılda % 2 oranında çok faktörlü üretkenlik artışı varsa, bu, daha fazla işçi istihdam etmemesi veya makine ve sermayeye yatırımını arttırması durumunda dahi, yine de yılda % 2’lik bir büyüme oranı elde edeceği anlamına gelir. Verimlilik, ekonomik büyümenin en güçlü kaynağıdır.
Daha iyi teknolojiler, daha iyi organizasyonlar ve daha iyi fikirler, üretkenlik artışının temelini oluşturur. Ancak ek olarak, bir ekonomi eğer verimlilik artışına ulaşmıyorsa, bu onun derin sorunlardan muzdarip olduğu anlamına gelir. Türkiye ekonomisi için bu kadar endişe verici olan şey de budur. 2006’dan bu yana esasen verimlilik artışımız olmadı. Ekonomi, en önemli hayat damarlarından birinden kesilmiş oldu.
Türkiye’de kaynakların önemli ölçüde rant ve inşaata gittiği görüşü var, iş dünyasında da bu ifade ediliyor. Siz ne dersiniz?
Evet kesinlikle doğru. Uluslararası standartlara göre zaten düşük olan Türkiye’deki yatırımın büyük bir kısmı inşaata gidiyor. Bu açıdan bakıldığında, üretimde çok az verimlilik artışı olması şaşırtıcı değildir.
VERİMLİLİĞİN YOLU NEDİR?
Verimliliği artıracak politikalar neler olabilirdi?
Birkaç tanesini sayayım. Daha iyi üretkenlik elde etmek istiyorsanız, daha iyi teknolojiye ihtiyacınız var. Daha iyi teknoloji elde etmenin etkili bir yolu da yabancı yatırımları, özellikle de ortak girişimleri ülkeye çekebilmek. Bu gerçekleşmedi.
Daha iyi verimlilik elde etmek istiyorsanız, yatırımı yapacak doğru şirketlere de ihtiyacınız var. Yolsuzluk ve belirsizlik, özellikle politikacıların desteğine sahip olmayanların yapabileceği yatırımlara engel oluşturuyor. Biz bu açıdan da başarısız olduk.
Daha iyi verimlilik elde etmek istiyorsanız, bir başka önemli kaldıraç da yatırımdır. Ancak, daha önce de belirttiğim gibi, düşük yatırım olduğunda ve bunun önemli bir kısmı da inşaata gittiğinde, ekonominin en verimli sektörlerinde yeterince yatırım gerçekleşmiyor.
Gecikerek hazırlanan 11. Beş Yıllık Plan’da “verimliğe odaklanan, sanayii önceleyen” bir politika öngörülmesini nasıl değerlendiriyorsunuz? Planı nasıl buldunuz?
Bence bu konuda çok söz söyleniyor, ama eylem gerçekleştirilmiyor. Türkiye’de düşük verimlilik artışının gerçek sebepleriyle ilgilenen politikalar göremiyorum.
Türkiye’nin kısa dönemler hariç Tanzimat’tan beri sorunu “dış ticaret açığı.” Kriz döneminde açığın kapanması sağlık işaret mi? Türkiye dış ticaret açığı sorunu nasıl çözer?
Bu da yine verimlilik artışı ile ilgili. Sağlıklı bir verimlilik artışı varsa, bu ihracatı artırır. Üretken sektörümüzün verimsizliği, fazla ithalat yapıp yeterince ihracat yapamayışımızın nedenlerinden biridir.
KURUMLARIN NİTELİĞİ
James A. Robinson’la yazdığınız Why Nations Fail adlı kitabınızda kurumları “inclusiv” (kapsayıcı) olan ülkelerin kalkındığını, “exclusive” (dışlayıcı) olan ülkelerin geri kaldığını yazıyorsunuz; tarihe de böyle bakıyorsunuz. Bunu ortalama vatandaşa nasıl anlatırsınız?
Bunu basit bir şekilde şöyle ifade edebiliriz: Refahın kökleri kurumlardadır. Ekonomiyi nasıl örgütlediğimizi onlar belirler. Dışlayıcı kurumlar dar bir grubun kontrolündedir, yolsuzluğa bulaşmışlardır, politikacıların aşırı gücü altındadırlar, mülkiyet haklarını korumakta zayıftırlar. Bu durumda iş dünyası belirsizlikten korkar ve yatırımdan kaçınır, rekabetin adil olmamasından çekinir. Bu demektir ki nüfusun önemli bir kısmı ekonomide dezavantajlı durumdadır, çünkü ya doğru eğitime ya da doğru fırsatlara sahip değildirler. Buna karşı, kapsayıcı kurumlar, bu tür tekelleri kıran, yolsuzlukları engelleyen, işletmelerin ve işçilerin mülkiyet haklarını koruyan, gelirlerine bakılmaksızın herkese eğitim veren ve toplumda geniş çapta fırsatlar sunan kurumlardır. Bunlar sadece dar seçkinler, büyük işletmeler ya da iktidarlarla arası iyi olan insanlara değil, herkese fayda sağlayan, dolayısıyla verimlilik artışını ve büyümeyi sağlayan kurumlardır.
Ancak ekonomik kurumlar boşlukta oluşmuyor. Kapsayıcı ekonomik kurumların, kapsayıcı politik kurumlar tarafından korunmasına ihtiyaç vardır. Yani herhangi bir grubun veya bireyin aşırı güçlü olmasını önleyen, sıradan insanlara imkan sağlayan ve iktidarı kullanma konusunda denetimler, dengeler ve sınırlamalar getiren politik kurumlar. Buna karşılık, dışlayıcı ekonomik kurumlar dışlayıcı politik kurumlarla beraber hareket eder. Bunlar bazı belirli grupların, ki bunlar iş adamları, ordu ya da yoz siyasetçiler olabilir, iktidarı monopolize etmelerine yol açar. Tek adam sistemleri yaratır ve insanlara ses vermekten ziyade onları sustururlar.
Yarın: Otoriter Kalkınma
Daron Acemoğlu Kimdir?
DÜNYACA ÜNLÜ İKTİSAT BİLGİNİMİZ
Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde (MIT) İktisat Profesörü olan Daron Acemoğlu, 3 Eylül 1967 tarihinde dünyaya geldi. “Dünya’daki En Çok Alıntı Yapılan ilk 10 Ekonomist” arasında sayılan Acemoğlu, 1986 yılında Galatasaray Lisesi’ni bitirdi. Lisans derecesini İngiltere’nin York Üniversitesi’nde alan Acemoğlu, yüksek lisans ve doktora derecelerini ise bu dalda en prestijli okullardan olan Londra Ekonomi Okulu’ndan aldı. Acemoğlu’nun ilgi alanı içine giren başlıca konular, siyasal ekonomi, ekonomik kalkınma, ekonomik büyüme, gelir ve ücret dengesi eşitsizliği. En güncel çalışmaları ise “kurumların ekonomik gelişim ve siyasal ekonomideki yeri” üzerine. Bu alandaki çalışmaları, Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) tarafından 2006 yılında “Bilim Ödülü”ne layık görüldü. James Robinson ile birlikte kaleme aldığı ‘Ulusların Düşüşü’ adlı kitabı dünyada büyük yankı uyandırdı. Klasik büyüme ve kalkınma teori ve modellerine farklı bir perspektifle yaklaşımı nedeniyle 2013 yılı Sosyal Bilimler dalında T.C. Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’ne layık görüldü.
Ulusların Düşüşü
Acemoğlu, “Ulusların Düşüşü” adıyla dilimize çevrilen kitapta, James Robinson’la birlikte bir ‘tarih felsefesi’ geliştirdi: Siyasi otorite iktisadi kaynakları ve toplumu sıkı kontrol altına alıyorsa “dışlayıcı kurumlar” güçleniyor, bu yüzden ekonomiler durgunlaşıyor. Kaynaklar katılıma açık, toplum serbest ise “kapsayıcı kurumlar” güçleniyor, ekonomi gelişiyor.
Diktatörlük ve Demokrasinin Ekonomik Kökenleri
Acemoğlu’nun yine James Robinson’la yazdığı ikinci akademik kitap “Diktatörlük ve Demokrasinin Ekonomik Kökenleri” adıyla dilimize çevrildi. Kitapta, otoriter yönetimlerde de iktisadi kalkınma olabileceği ama bir noktadan itibaren mutlaka “kapsayıcı kurumlar” ve demokrasi gerekeceği anlatılıyor. Demokrasi ile yüksek gelir arasındaki bağlantı rakamlarla ortaya konuyor.















Ulen kerkenezler.İngiliz'ler Sadık Millet diye bilinen Ermeni'ler ile Türk halkı arasında çıkardığı kavga ile var olan ekonomik gücü dışarıya kaçması politikasını izlemiş. Biz buna sadece TEHCİR olayı gibi bakıyoruz.Ermeniler kadim halkı Anadolu'nun. Zenaat,sanat,eğitim,imar, kimya vb sektörün üreten gücü idi.Cumhuriyet kurulduğunda der F. Altay bir çivi imal edecek tesisimiz ve ustamız yoktu. Askerde kurs verdiğimiz erleri sanat okullarında öğretmen gibi kullandık.Doran Bey ülkenin değerli insanı.Türk,Müslüman bildiklerimiz çalmadan duramıyor. Ülkeyi batıran bunlar değilmi!
Yanıtla (0) (0)yazın da beni üzdü. namaz kılan bir müslümanım. ermeni, rum komşular, kiliseler arasında büyüdüm (kocamustafapaşa semti/seyit ömer m). aleyhe yazıları okumadım bile. hrant a ne üzüldüm bilsen. beynim de kalbim de seninle. değerli prof. daron beye hürmetler.
Yanıtla (0) (0)Coğrafya dersinde ,Dereler ,çayları besler,çaylarda ırmakları besler.Dereler akmak istemiyor.Çaylar çağlamak istemiyor. Irmaklar umut vererek coşmak istemiyor.İnsanlarımız çok yoruldu.Kardeşlik ,mutluluk yağmuru gerek ,,akmak,çağlamak ve coşmak için..
Yanıtla (0) (0)Açıklamaların için teşekkürler Köroğlu; kendi adıma -gerçi ekonomist değilim- tanımları ve farklarını kafamda canlandırmakta güçlük çekiyorum. Taşıma su ile değirmen dönmez. Başkaları bu tanımları üretmiş; hazıra konmak da iyi, ama beynimizi üst düzeyde kullanmadan, kavramları yaşama geçirmeden ve uygun yeni tanımlar da üretmeden pek yararı olmaz bence.
Yanıtla (0) (0)değerli prof. daron beye hürmetler.lakin bazı yorumcu dostlar haksız olarak kimlik yönde beyanlar var, bu çok yaralayıcıdır. bayım ben İstanbulluyum,bay daron gibi. askerlik, memleketimizi imar, okul, vergi ,evlilik ,komşuluk, çocuklar başta, mükellefiyetlerimiz hep ülkemize olmuştur. paskalyamızı bizle paylaşan Müslüman komşumuzun iftarında yine biz vardık.ilk olimpiyatta marşımızı çaldıran bir gayrımüslim. bizlerden sanatçı ,milli sporcu, ilim adamı, paşa, asker ,vergi liderleri yetişti. bazı ifadelere hüzünlendim.
Yanıtla (0) (0)06:59, kardeşim bu mit o bildiğin mit değil.
Yanıtla (0) (0)Taha bey ne olur şu enflasyonu birde siz hesaplayın.bizim hesapta hiç tutmuyor.
Yanıtla (0) (0)Bu yazıyı ve bahsedilen kitapları okuyup çıkarımlarda bulunacak düzeyde siyasetçi ve yönetici potansiyeli taşıyanlar bu ülkede kalmıyorlar .Gayri müslimlerin hiç şansı yok.Onların bir katkı sunabileceklerini düşünmeyiz bile.Koştuğumuz kulvarın balçık olduğunu bilmeden maratonu kazanacağımızı hayal ediyoruz.
Yanıtla (0) (0)Gay deyince tüylerim diken diken oluyor, doğrudur. Hemcins evliliklerinin yasak olmasını da doğru buluyorum. Gayleri insan olarak görüyorum. Kişiliklerine de saygım var. Özendirilmesine ise karşıyım.
Yanıtla (0) (0)Kardeş, eseriniz ortada. Daha neyin goygoyunu yapıyorsun anlamıyorum. Evet, ayak takımı hem de ayak takımının tillahı. Patrona halil iktidarı, var mı diyeceğin? Bunda kötülük yok, hepimiz cahili olduğumuz konuda ayak takımıyız. Ben uzay bilimlerinde ayak takımıyım mesela, amerikan halkı istiyor diye hadi versinler bana NASA'nın yönetimini bak ne güzel bir şekle sokuyorum onu en geç birkaç haftada! Sen acze gaflete dalalete düşüp milletin ordusuna milleti bombalatmışsın, hendek kazılırken tavana bakıp ıslık çalmışsın, ülkeyi yolgeçen hanına çevirmişsin, yediğin her haltın bedelini millet canıyl
Yanıtla (0) (0)Ortadoğu demeyelim, İsrail ve İran da ortadoğuda, ama teknoloji üretiyorlar. Çöl mü desek, çölde tarım yok bu yüzden üretim geleneği (verimlilik), artık değer gibi ekonomi kavramları yok. Tarım olmadığı için her yıl 13 gün kayan bir takvim yetmiş, Ekim ayı kışın da olsa olur. Tarihleri çölde kervan yağmalamakla geçmiş, adalet kavramı ganimetin nasıl paylaşılacağı üzerine.
Yanıtla (0) (0)Hepimiz bize borç verilen parayı döndürmek olan ama emek ve bilgisi bizden olan kurallarını başkasının koyduğu bir oyun olan ekonomi oyunundan bahsediyoruz. Bize daha çok çaliş daha çok borç döndür diyorlar. Siz bunun Adil olduğuna inanıyormusunuz. At olsan bir yerde çatlatsın. Neymiş verimlilikmiş yani kendinden yenilik yap işin içine kat diyor , benim sorum şu kimin için?
Yanıtla (0) (0)çok eksik anlamışsın. verimlilik ve üretkenlik olmadan kaliteli kalkınma olmaz diyor. verimlilik ve üretkenlik için de ORDU, cemaat gibi oligarşilerin hakim olduğu düzende olmaz, kurumlar (burada kast edilen TSK DEĞİL) ve kurallar üzerine kurulu, kişilerden bağımsız düzen lazım diyor. kemalist düzen de dandikti diyor yani, senin anlayacağın dilde.
Yanıtla (0) (0)Sanıldığının aksine Tükçe zengin bir dil değil. Çünkü kavramları üreten değil devşiren konumunda
Yanıtla (0) (0)Zeki müren le de bi sorunu yok bu toplumun ama gay diyince tüyleri diken diken olur. İki yüzlü cahil bir toplum çünkü
Yanıtla (0) (0)“Okuma oranı arttıkça beni afakanlar basıyor, ben cahil halkın ferasetine güveniyorum” diyen birini YÖK denetleme kuruluna atayan bir anlayışın ilimi, bilimi, teknolojiyi ne kadar ciddiye aldığını göstermiyor mu? İleri teknolojiye dayalı üretim yapamasan elbetteki verimliliği arttıramasın. Bırakın sanayiye, teknolojide yeni yatırımı, başkalarından devraldıklarını da satarak günü kurtarmaya çalışıyorlar.
Yanıtla (0) (0)Hükümet yandaşlarına rant sağlamak için verimsiz bir ekonomik model uyguluyor diyor daron acemoğlu anladığım kadarıyla.... adam dahi gerçekten....
Yanıtla (0) (0)Yorumu yazan arkadaşa katılıyorum. "Özgür bir basın, tarafsız ve adil bir yargı, hükümetten bağımsız STK lar, hatta tarafsız ve adil bir seçim sistemi" Tırnak içinde yoruma cevap yazan arkadaşın dediklerine de şunu demek istiyorum. Bunlar güzel süslü laflar lakin bunların gerçekleştirecek bir toplum görüyor musun? Bu yazdıklarının gerçekleşmesi için bu ortamı hazırlayacak, toplumu o yöne sevk edecek liderler lazım. Tek adam deniyor mevcut siyasi yapıya sadece şu kadar diyorum, adil bir idareci seçerse bu toplum adil idare edilir yok tam tersi bir durum gerçekleşmiş ise o zamanda bu toplu
Yanıtla (0) (0)Mimar Sinan'ın Ermeni olması ile bir sorunumuz yok, burada niye olsun? Bilgi kimdeyse başımızın üstünde yeri var.
Yanıtla (0) (0)1) Üretkenlik (Productivity): Çıktı/girdi oranı. Bir birim girdi ile ne kadar çıktı sağlayabiliyorsun? Daha çok teknoloji, eğitim, know-how ile ilgili. 2) Verimlilik (Efficiency): Girdinin ne kadarını boşa harcıyorsun? Daha çok yolsuzluk, nepotizm, kabilecilik, oligarşik yapılar ile ilgili. 3) Etkililik (effectiveness): çıktı ne kadar anlamlı sonuç üretiyor? Daha çok yaratıcılık, orjinal fikir, kutu dışı düşünme, organizasyon, serbestlik, ifade özgürlüğü, kültür ile ilgili.
Yanıtla (0) (0)TEK SORUN VAR O SU: DARON ACEMOGLU adini gorup haaa bu kesin Ermeni dir, Gavurdur sudur budur deyip dinlememek. Biz bunu asarsak hersey ama hersey kendiliginden duzelir
Yanıtla (0) (0)Acemoğlu başka bir şey söylüyor. Sen ithal ikamesi diyorsun. İletişim bile kurmak zor.
Yanıtla (0) (0)İktisat KOngresini yapan ATatürk sonrasında, yıldır ülkenin ekonomisini berbat eden IMF ye ve 70 sente muhtaç eden, 1995 krizi, 28 şubat bağlantılı hortumlamalarla 2000 yılında Bankalar krizini yaşatan, 1999 depreminde hazinede para olmadığı için gerekli şekilde yardım dahi yapamayan, devlet saysesinde aldığı ballı kredilerle devlete yüksek faizli borç veren ve büyük holding sahipleri olabilen ahlaksızlıklar sırasında Daron bey, Taha bey ne demiş acaba? 2002 senensinde devletin topladığı 100 TL verginin 86 TL si DIŞ BORÇ FAİZİNE GİDİYORDU! IMF ye yapılan borcun tamamen tasfiye edilmesi, tasar
Yanıtla (0) (0)Ek olarak, 2002'de devralınan ülkenin yalnızca 626 milyon dolar cari açığı vardı. Neredeyse borçsuz devraldılar. Katar şeyhinden ve ambargoyu delmek için yapılan İran'la altın ticaretinden gelen dolarlarla bolluk dönemi yaşandı, iki kaynak da kurudu. İkisi de gerçekçi ve uzun soluklu değildi. Gerçekçi olan, yüksek kâr getiren ürünleri ihraç etmekti, ama girmediler o işte cukka yok, cukka inşaat işinde var. Cukka BMC ve İHA'da var, akrabalar dostlar. İha'ları, argesine 600 milyon usd harcadıktan sonra ilk üreten milli kuruluş TUSAŞ iken, damat nasıl Tusaş'ın önüne geçti?
Yanıtla (0) (0)Sn Akyol daha önceki tavsileriniz üzerine Daron Acemoğlu nun ULUSLARIN DÜŞÜŞÜ kitabını okuyorum. Harika...Her Türk vatandaşının acilen okuması lazım.Çok teşekkürler. Yazılarınızı birazda bu tür kaynak vermenizden dolayı takip ediyorum.
Yanıtla (0) (0)bir de "mankurt" vardır... milletimiz iyi bilir. Kendi kültürünü değerlerini, cumhurunu, cumhurun gönlünde ve başının üstünde yer bulan insanlardan nefret eder, aşağılar, hele din dediğin zaman NATO nun yeşil renkli düşmanı akla gelir ilk önce:) Velinimeti olarak yıllarca vesayeti sayesinde nimetlendiği ve bu engin kültürünü, çağdaşlığını, insanlığını, ahlakını-kültürünü formatlanarak benimsediği batı, ABD/NATO/İSRAİLİ bilir, toz kondurmaz:) oysa en demokrat, en özgürlükçü, en medeni, en adaletli odur. Ama tıpkı batı gibi:sadece kendisi gibi düşünenler olduğu sürece:))) Bu arada fetö sözc
Yanıtla (0) (0)Bağımsızlık konusu paranın değerini korumak için var. Politikacılar sıkıştıkça paranın değerini düşürmeye meyillidir. Paranın değerini düşürmek zatürre olduğunda uyuşturucu almaya benzer. Tedavi etmez, daha ağır hale getirir ama mutlu mutlu ölürsün. Tarih gösteriyor ki sıkıştığında paranın değerini düşürmeyen politikacı yoktur. O yüzden merkez bankaları bağımsız. Ama sen İlluminati öyle istiyor diye kendini kandırmaya meyillisin zaten, ayrıca uyuşmana gerek yok.
Yanıtla (0) (0)Hiç boşuna bahane aramadı. Sanayileşmeye bizden 40 yıl sonra başlayan Güney Kore bizim 3 katımız yol aldı.
Yanıtla (0) (0)MIT ve Acemoğlu hasetlerinden çatlıyor valla. Erdoğan ekonomi bilimine de ayar verdi. Hey maşallah.
Yanıtla (0) (0)Ekonomi bir inanç işi değil. Hesap kitap işi.
Yanıtla (0) (0)Ayrıntı gibi görünüyor ama bence önemli: Türkçe'de productivity, efficiency ve effectiveness kavramlarının karşılıkları net değil. Oysa bunlar farklı kavramlar ve karşılıkları da net olmalı. Yazıda verimlilik ve üretkenlik birbirinin yerine kullanılmış. Productivity mi efficiency mi kast ediliyor, tam belli değil. Productivity yerine üretkenlik (verimlilik değil), efficiency yerine verimlilik (üretkenlik değil), effectiveness yerine de etkililik (etkinlik değil) kullanarak bu sorunu çözebiliriz. Kavramlarda net olmadan sağlıklı akıl yürütmek zor.
Yanıtla (0) (0)90 yıldır milleti sömüren, devleti ve bürokrasiyi parselleyen, "ayak takımı dediği millete kaptırmak üzere olduğu egemenliği ve iktidarı" darbeler ve tanklarla tekrar geri alma alışkanlığı olan ahlaksız güruhun yaklaşımını güzel ifade etmişssiniz. Onlara ahlak ta, millette, değerler de, akıl da, demokrasi-hukuk-vicdan-merhamet de gerekmez vesayet olsun, devran dönsün, tokmak bizde olsun davul kimde olursa olsun; belediyelerde hizmet etsinler ama ülkenin vesayet emanetçisi yönetimi bizde olsun...
Yanıtla (0) (0)İstanbul'da doğmuş. Konu ile alakası ne?
Yanıtla (0) (0)Laf kalabalığını hiç sevmem.! Hizmet, mal vb satın alırken Adama derim ki Sen olsan ne yaparsın.Kendine neyi, nasıl istersin.Sonra şartlarımi göz önünde bulundururum .karşılıklı DÜRÜSTLÜK içinde tabi ki..Evet Bizler ilkönce Adil ve Ahlaklı olmalıyız.Biraz Ticaret yaptım Durustluk önemli ve Bu Sermayeyi kazanmak paradan önemli. Kişi, Halk Adil ve Dürüstse çözülmeyecek sorun yoktur.Sokakta en çok konuştuğumuz Üçkağıtçı, Ahlaksızlık,Edepsizlik değil mi.Ülkemiz Zengindir iklim,Toprak , coğrafya vb ama Ahlak eksik Ahlak. !.
Yanıtla (0) (0)"En son faiz oranlarının düşürülmesini bunun bir işareti olarak görüyorum. Bu ekonomiye yardımcı olacağını da sanmıyorum."Ülkemizin politika faizinin buna bağlı mevduat faizlerinin ve buna da bağlı tüketici-konut kredilerinin düşmesinin, düşürülmesinin ülke ekonomisine yardımcı olmayacağını söyleyen bir ekonomistin açıklamalarının gerçekçi ve bilimsel olduğuna kimseleri inandıramazsınız.Üstelik verimlilikten bahisedilen bir röportajda demek ki siyasi angajman prof da olsan yurtdışı kariyerli de olsan fark etmiyormuş. "Haset, insanların duyguları içinde en can sıkıcı ve devamlı olanıdır."BACO
Yanıtla (0) (0)Yazınız harika, tebrikler...BEN CAHİLİ SEVERİM!? der molla. Çünkü cahil, Daron ACEMOĞLU'nu tanımaz, İbrahim Tatlıses'i tanır, Alişan'ı tanır! "Dışgüçler ekonomimizi mahvediyor" dersin, kahrolsun ABD , kahrolsun İsrail diye bağırır! Sonra rehavet çöker üzerine ve mışıl mışıl uyur! Tarihi dizileri seyreder, A Haberi izler ve mest olur, açlıktan guruldayan karnına da aldırmaz!Durmadan üniversite açıp, bilimadamı yetiştirmeyi önemsemeyen, aykırı bir söz söyleyen profu içeri tıkan bu zihniyet ülkeyi batırıyor! Uyanmak lazım!
Yanıtla (0) (0)MB fiyat istikrarını korumak için var. Bunun için faizi indirmek gerekiyorsa indirir, yükseltmek gerekiyorsa yükseltir. Hükümetlerin görevi ekonomik istikrarı sağlamak ve refahı artırmaktır. Yani hükümet işini düzgün yapmalı ve MB'nı 650 baz puan faiz artırmak zorunda bırakacak ortamı yaratmamalıdır. Hadi oldu, kendi kabahatini örtmek için vay efendim davul bizde tokmak başkasında diye yaygara yaparak kurumları halkın önüne atmamalıdır, zira düğün sahibi o kadar fazla gürültü yapmıştır ki, davulun sesi duyulsun diye tokmakçı davula sert vurmak zorunda kalmıştır. Anlaşıldı?
Yanıtla (0) (0)Evet laf bulamayıp zırvalayınca hemen Allah adını ortaya at, belki o zaman inanırız sana.
Yanıtla (0) (0)türkiye liyakatsizlik ve nepotizm belasından kurtulmadan başaramaz!
Yanıtla (0) (0)İstanbul seçimleri bitti akp büyük bir ceza kesildi bunun bir ceremesi olacaktı ve ilk belirtileri ortaya çıkmaya başladı. Başkanımız 4 yıl seçim olmayacağını bundan sonra atış serbest kafamıza midemize dolu misali zamlar yağmaya başladı.Aman ha aman kafanıza dikkat edin darbe almayın kafa sağlam kalırsa boş mideyi nasıl olsa bir şekilde doldururuz kafa darbe alırsa zil takıp oynarız.
Yanıtla (0) (0)Lafla peynir gemisi yürümez, demiş atalarımız. Ama yöneticilerimiz iş yapmaktan, üretmekten ziyade nutuk atmayı tercih ediyor. Toplumsal bilinç de ne yazık ki olması gerekenin çok altında. Ödediği vergilerin nereye harcandığını SORGULAMAYAN bir toplumdan fazla bir şey beklemeyin.
Yanıtla (0) (0)beyin gerekli herkese
Yanıtla (0) (0)Çok merak ettim, dünyanın en saygın bilim ve teknoloji üniversiteleri arasında her zaman ilk 3 arasında yer alan MIT'den mezun olmak için ne gerekliymiş? Sayın yorumcu bizi aydınlatabilir mi acaba?
Yanıtla (0) (0)Git Trakya'ya bak bakalım tarım alanları ne kadar artmış.
Yanıtla (0) (0)dolar dusecek enflasyon ve faizler düşecek hepimiz zengin olcaz..ekonomi plan ve programları günü kurtarmaya yöneliktir, yapisal reformlar yapilmiyor arge calismalari yetersiz ...
Yanıtla (0) (0)E.Cansen bey der ki: Verimlilik ekonominin Tanrisidir. Bu kavram dogrudan uretim ile ilgilidir, 'Ganimet Kulturu' ile yetismis Orta Dogu toplumlari için kavranmasi oldukca zordur.
Yanıtla (0) (0)Halkın seçtiğini kim denetliyor? Denge ve denetleme mekanizmaları var mı? Özgür bir basın, tarafsız ve adil bir yargı, hükümetten bağımsız STK lar, hatta tarafsız ve adil bir seçim sistemi ve seçim kurulu? Bunların olmadığı yerde ne düzgün olabilir?
Yanıtla (0) (0)Dilinize sağlık daron bey. Taha bey eğrisi doğrusu için da teşekkürler.
Yanıtla (0) (0))))) Guldurdunuz beni,,...)))) 67 dogumlu ama nerde dogmus gozden kacmis? 15 gun once burda demistimki,dalton geliyor,,,))Sayin Yazar lutfen insanlarla dalga gecmeyi birakin ve azicik ALLAH, sayginiz sevginiz varsa bu islerden vazgeciniz MIT den mezun olmak icin ne gerekli? ,,,,,,,,, Bunu Halkimiz= insallah ogrenir tabiki arastirarak,Saygilar
Yanıtla (0) (0)Hiç kimsenin soylemedigi çok değişik fikirler, işte ekonomi bakanımız. ...
Yanıtla (0) (0)Bizde sanayinin temelleri yeni atıldı.70 ler den bugüne çok yol kat ettik. Bir gemi için 1 milyon parça gerekli,biz kaç tanesini üretiyorsak o kadar söz sahibiyiz.Bir kuş bile uçabilmek için kanat çırpma talimleri yapar.Birden uçmak olmuyor.ormanlık alanlar artıyor sulana bilir alanlar artıyor sanayi alanları artıyor.Türkiyeyi güzel günler bekliyor.
Yanıtla (0) (0)Bağımsız Merkez Bankası'nın ekonomide -politikacılara karşı- etkili olduğunu belirtiyor; sonrasında ise politikacıların zaten etkili ve sorumlu olduğunu söylüyor. İyilikler bankanın bağımsızlığına, kötülükler politikacıya; o cevap olmamış bence... (Bağımsızlık konusu, küresel sermayenin paralarını riske sokmamakla ilgilidir sanırım; bu da halkın seçtiklerinin kısıtlanmasını gerektiriyor).
Yanıtla (0) (0)röportaj yapılacak en önemli, dünya çapındaki yegane isimle konuşmuş taha bey. 118 devresi , MEKTEB İ SULTANİ mezunu, MIT profesörü D.Acemoğlu , herşeyi harika anlatmış, daha ne desin?
Yanıtla (0) (0)Verimlilik bilgi ve teknoloji ile olur ilmek ilmek ülkeyi nasıl imamlaştıracağız diye uğraşırsan sonucu dağları taşları ormanları yok ederek hazine arama peşinde koşarsın.Yıllardır kayseriye giderim kale içini merak ettim kapalı gencin birine sordum cevap abi 4 yaşındaydım kapalı 20 yaşındayım halen kapalı şaka olarak herhalde hazine arıyorlar.Belediyeler istifa noktasına gelmiş iş makinalarına yakıt bulamıyor Ankaradan para gelirse ancak maaş ödeyebiliyor.Makyajlar döküldü gerçek yüzler ortaya çıktı.
Yanıtla (0) (0)Bu kadar ağdalı anlatmaya gerek var mı bilmiyorum, yalın gerçek şu ki ahlaki ve vicdanı duygulardan uzak, paraya ve güce aç ayak takımı iktidarı ele geçirdi ve onu zenginleşme aracı olarak kullandı. Bilindiği gibi zenginleşmenin en kısa yolu rant gelirleridir. Buyrun inşaat. Yoz muhafazakarlık, sadece ahlaki kriterlerden alabildiğine uzak bu kitleyi bir arada tutan tutkaldır, çünkü yaşananlara baktığımızda gördüklerimizin çocukluğumuzdan bildiğimiz muhafazakarlıkla ya da dindarlıkla alakası yok. Bahsettiğiniz kavramlar bu insanların umurunda bile değil.
Yanıtla (0) (0)