Örnek bir milliyetçi
Milliyetçi düşünce tarihimizin büyük isimlerinden Prof. Osman Turan’ı 43 yıl önce 17 Ocak’ta kaybetmiştik. Osmanlı tarihi konusunda merhum Halil İnalcık neyse, Selçuklu tarihi konusunda da Osman Turan odur, bir numaralı otorite.
Sadece tarihçi değil, yüksek seviyeli bir düşünürdür. Bütün ömrünce milli şuur, bilim, demokrasi ve üniversite özerkliği gibi değerleri savundu. Menderes’in DP’sinde ve Demirel’in AP’sinde aktif siyaset yaptı. Siyaset yapmayı lidere kapı kulluğu yapmak değil, aksine, hür düşünce ve eleştirilerle siyasetin seviyesinin yükseltilmesi olarak icra etti.
MEDENİYET ŞUURU
Çok sayıdaki eserleri içinde en önemlisi bence “Selçuklular Tarihi ve Türk İslam Medeniyeti”dir. Hamaset değil, medeniyetin gelişmesini sağlayan siyasi, iktisadi ve kültürel dinamikleri anlatır.
Turan Hoca’nın kitabında “Selçuklular Devrinde ilmin himayesi ve fikir hürriyeti” bölümünü özellikle tavsiye ederim. O çağlarda özgürlük fikri, bütün dünyada, farklı inanç ve mezheplere tolerans anlamındaydı. Prof. Turan, bu bölümde Sünni Selçukluların Şii ve Mutezile âlimlerini, medreselerini koruduğunu, felsefi tartışmaları himaye ettiğini anlatır. Medresede felsefe, matematik, tıp gibi “aklî ilimlerin” de okutulabildiğini belirtir. Tabiat kanunu fikrinin gelişmeye başladığına dair örnekler verir. (Dergah Yayınları, s. 326 vd.)
Tabiat kanunu fikri, modern ilmin temelindeki birinci düsturdur.
Nasıl yıkıldığını da anlatır.
Hoca’nın kitaplarında Selçuklular zamanındaki iktisadi yapıyı, faizi, tımar sisteminin nasıl hem yükseliş hem çöküş sebebi olduğunu da okuyabilirsiniz.
‘İKTİDARDAKİ MUHALİF’
Merhum hocamız tarih araştırmalarında gelişmenin temel dinamikleri olarak neleri görmüşse, siyasette de onları savundu: Bilimin önceliği, fikir ve ifade hürriyeti, zamanımızda demokrasi ve üniversite…
Bu konuda Dr. Nasrullah Uzman’ın “İktidardaki Muhalif Prof. Dr. Osman Turan” adlı son derece değerli eserini önemle tavsiye ederim. (Ötüken, 2018)
Prof. Turan liderleri olan Menderes’i ve Demirel’i eleştirdiği için “iktidardaki muhalif” tanımı ona tam uymaktadır.
Merhum Menderes yargıçlar ve profesörlere baskı yapmak için emeklilik kanunu hazırlattığında, itiraz eden, DP Trabzon milletvekili Prof. Osman Turan’dı:
“Üniversitenin özerkliğine zerre kadar halel gelirse o memlekette ilim olamaz, ilim olmayan bir memleketin ise istikbali manen tehlikededir.”
Prof Turan, “bilim adamı yetiştirmeden üniversite açmak büyük yanlıştır” diyen DP milletvekilidir.
Menderes’i de Demirel’i de “münevverleri ihmal ediyorsunuz” diyerek eleştiren, büyük çoğunluk olan köylü oylarının bir ülkeyi iyi idare etmek için yetmeyeceğini, “münevverlerin” gerekli olduğunu söyleyen de de oydu.
Tanzimat’la Rusya’daki Petro reformlarını mukayese ederek, bizim başarısız olmamızın sebebinin ilim adamı eksikliği olduğunu Meclis kürsüsünde anlatan odur; kafasına parti disiplini kelepçesini takmaksızın!
Parti grubunda Osman Turan’ın söylediği sözler:
“Eğer Halk Partisi’nin teklif ettiği iyi bir kanunu biz kabul edersek kamuoyu CHP’ye yönelir diye bir şeyi asla düşünmemeliyiz.”
DÜŞÜNCENİN MİRASI
Görüyor musunuz gerçek milliyetçiyi? Milletini düşman partilerin kamplarına bölmüyor, aksine kesimler arasında bilim, özgürlük, tolerans kanalları açıyor. Siyaseti göze girme sanatı değil, doğru bildiğini savunma sorumluluğu olarak gördü.
Milliyetçi düşünce tarihimizde böyle örnekler çoktur.
Fakat milliyetçiliğin particiliğe indirgenmesi, büyük büyük fikir mirasını ve onun büyük alim ve düşünürlerini unutturdu.
İttihatçı Ziya Gökalp’in Darülfünun’da Yahya Kemal gibi İttihatçı karşıtı müderrisleri koruduğunu, İttihatçı karşıtı yayınların özgürlüğüne sahip çıktığını bugünkü nesiller ne kadar bilirler?
Erol Güngör gibi bir beyin neden acaba bir tek satır parti propagandası yazmadı?
Tuğrul Türkeş’in “azgın milliyetçiliğe karşı yeni bir metot ve ıslah ihtiyacı”ndan bahseden uyarısını önemli buluyorum.
SADECE KALEM
Bir düşünce mirası olarak milliyetçiliği ‘haddeden geçmemiş’ şiddet içgüdülerinin seviyesine düşürmekten herkes sakınmalıdır; düşünceye de ülkeye de zarardır.
Bana ve yazar arkadaşlarıma hakaret edenlere, hedef gösterenlere benim söyleyeceğim budur.
Allah’ıma hamd olsun, eli sopalı adamlarım yok, hiç de özenmedim.
Elimde kalemim var sadece; kitaplarımı, belgesellerimi, yazılarımı yazdığım kalem.