Enerji güvenliği, Doğu Akdeniz?

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Mısır Dışişleri Bakanı Sameh Shoukry'le dün gerçekleştirdiği basın toplantısındaki şu cümlesi önemli…

“Medeniyetler beşiği üç kıtanın buluştuğu ‘Akdeniz’in dünya siyasetinde yeniden merkeze oturmaya başladığı’ günlerden geçiyoruz.”

Açıkçası Fidan’ın bu cümlesi bugünlerde gözlerin Akdeniz’e neden çevrildiğini de gösteriyor.

Şimdi de Shoukry'nin şu cümlesine dikkatinizi çekmek isterim:

“Görüşmemizde iki ülkeyle ilgili bölgesel konuları ele aldık. Özellikle Doğu Akdeniz’de istikrarın sağlanması, oradaki kaynakların kullanılmasıyla ilgili, Suriye ve Libya’daki durumu da ele aldık…”

Basın toplantısında asıl konu elbette Filistin-İsrail meselesi. Ve bu konuyla ilgili acil yapılması gerekenler.

Bu bağlamda uzmanların da belirttiği üzere Filistin'de adil ve kalıcı bir çözümün gelmediği tüm ihtimaller tüm bölge için bir taraftan da çözümsüzlüğü beraberinde getiriyor.

Ve dönüp dolaşıp konu Doğu Akdeniz’e de geliyor.

‘Doğu Akdeniz’de Türkiye, Mısır, İsrail, Suriye, Lübnan, KKTC ve GKRY bulunuyor. Mısır 1960, İsrail 1970, GKRY’de 2003-2008 yılından beri bölgede hidrokarbon kaynakları arama ve üretim çalışmalarında bulunuyor.’ Uzmanlar Doğu Akdeniz’in büyük bir hidrokarbon potansiyelini barındırdığını belirtiyor.

‘Akdeniz’in dünya siyasetinde yeniden merkeze oturmaya başladığı’ cümlesinin dayandığı nokta; diğer sebeplerle birlikte Doğu Akdeniz’deki doğalgaz kaynakları olarak belirtilebilir.

Son dönemde Türkiye, Mısır, İsrail, Körfez ülkeleri normalleşme adımları atmaya başlamıştı. Yalnız çatışmalar sebebiyle bu olumlu adımın şimdilik rafa kalktığı görünüyor.

Bu olumlu adımın altında yatan sebeplerden birisinin de Doğu Akdeniz konusunda işbirliği amacının olduğu söylenebilir. Nihayetinde ülkeler birbirleriyle ilişkilerini ne kadar normalleştirirse iş yapmaları da o kadar kolay olacaktır. Tabii başta güvenliğin sağlanması gerekiyor. Ülkeler arasındaki güvenlik, işbirliği zemini oluşturulabildiğinde bu alanlara yatırımcılarda kolaylıkla gelebilecektir.

Öte yandan bu hafta Foreign Policy’de yayımlanan bir makalede İsrail’in denizdeki geniş doğal gaz kaynaklarıyla uzun zamandır kendisini Doğu Akdeniz'de önemli bir enerji oyuncusu ve Avrupa'nın önemli bir tedarikçisi olma hayalini kurduğu belirtiliyor. Ancak son çatışmalarla bu hayalin şu an için pek gerçekçi olmadığı ve bu durum daha da kötüleşirse küresel enerji piyasalarının da etkilenebileceğinin altı çiziliyor. Ki bu durumdan sadece İsrail değil Doğu Akdeniz bölgesinde yer alan ülkelerin de olumsuz etkileneceği muhakkak.

Tam da bu noktada Fidan’ın basın toplantısında belirttiği şu cümleye dikkatinizi çekmek isterim:

“Orta Doğu'da barış sadece bölgesel alternatiflerle değil, Filistinlilerle tesis edilebilir. Zira barış olmadan gerçek manada güvenlik tesis edilemez.”

Bu noktada güvenliğin olmadığı yerde ticaret de yapılmaz, iş de yapılmaz, yatırımcı da gelmez.

***

Uzmanların da vurguladığı üzere Rusya, Avrupa doğal gaz piyasasını ve güvenilir doğal gaz tedarikçisi unvanını kaybetti. Tam da bu noktada İsrail gazının gaz tedariki konusunda Avrupa için bir alternatif olma ihtimalinin şimdilik askıya alınması sanırım en çok Rusya’nın olumlu bir şekilde izlediği bir gelişme olarak okunabilir.

Rusya’nın kendisi önemli bir pazar kaybetti ama başkalarının da bu pazara adımını atmaması konusunu dikkatli bir şekilde izlediği aşikâr.

Bu arada da zaman kazandığı ve alternatifler için çalışmalar yaptığı söylenebilir.

Görünen o ki, önümüzdeki süreç özellikle ‘enerji güvenliği’ konusunda ülkelerin manevralarının artacağı bir döneme işaret ediyor.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.