İyiliğin düşmanı kötülükten ziyade ahmaklıktır
Nazilerin astığı Alman teolog Bonhoeffer’in hapishane notlarından bölümler paylaşmaya devam ediyorum:
Ahmaklık, iyilik için kötülükten daha tehlikeli bir düşmandır.
Kötülüğe karşı çıkılabilir; maskesi düşürülebilir ve kötülük gerekirse güç kullanılarak engellenebilir. Kötülük her zaman kendi yıkımının tohumlarını taşır, çünkü insanları en azından rahatsız eder.
Fakat ahmaklığa karşı savunmasızızdır. Ne protestolar ne de güç ona dokunabilir; ahmakları mantıklı açıklamalarla ikna çabalarının bir faydası yoktur!
Ahmaklar şahsi önyargılarıyla çelişen gerçekleri kolayca inkar ediverirler. İnançlarına uymayan gerçeklere önce eleştirerek karşı çıkarlar ve eğer olanları inkar edemezlerse, önemsiz istisnalar olarak bir kenara itebilirler.
Dolayısıyla ahmak, alçaktan farklı olarak, tamamen kendinden memnundur; onu saldırganlaştırmak için fazla bir şey gerekmediğinden, kolayca tehlikeli hale gelebilir.
Bu nedenle bir ahmağa karşı bir alçaktan daha dikkatli olunmalıdır; bir ahmağı asla akıl yoluyla ikna etmeye çalışmamak gerekir, çünkü bu hem faydasız hem de tehlikelidir.
Ahmaklıkla ilgilenenlerin, onun tabiatını anlamaya çalışması gerekir.
Kesin olan bir şey varsa o da ahmaklığın entelektüel bir kusurdan ziyade ahlaki bir kusur olduğudur. Zihinsel olarak çevik ama ahmak olan ve zihinsel olarak yavaş ama ahmaklıktan çok uzak olan insanlar vardır. Dolayısıyla ahmaklığın doğuştan gelen bir kusur olmadığını, insanların kendilerini ahmak yerine koydukları ya da başkalarının onları ahmak yerine koymasına izin verdikleri belli durumlarda edindikleri bir kusur olduğunu görürüz.
Ayrıca, bu kusurun fazla sosyal olmayan, yalnız kişilerde, sosyalliğe eğilimli ya da mahkûm olan birey ya da gruplara kıyasla daha az yaygın olduğunu fark ederiz. O halde ahmaklık, psikolojik olmaktan ziyade sosyolojik bir sorundur ve tarihsel koşulların insanlar üzerindeki etkisinin özel bir biçimi, belirli dış etkenlerin psikolojik bir yan ürünüdür.
Daha yakından bakarsak, ister siyasi ister dini olsun, her şiddetli güç gösterisinin insanlığın büyük bir kısmında bir ahmaklık patlaması yarattığını görürüz.
Aslında bu psikolojik ve sosyolojik bir kanun gibi görünmektedir: bazılarının iktidarı diğerlerinin ahmaklığına ihtiyaç duyar.
Mesele, bazı insani kapasitelerin, örneğin entelektüel kapasitelerin güdükleşmesi ya da yok olması değildir. Gücün yükselişi öylesine ezici bir etki yaratır ki, insanlar bağımsız muhakeme kabiliyetlerinden mahrum kalır ve -az ya da çok bilinçsizce- yeni durumu kendileri adına değerlendirmeye çalışmaktan vazgeçerler.
Ahmağın çoğu zaman inatçı olması, onun bağımsız olduğunu düşünmemize yol açmamalıdır. Aslında onunla konuşurken, onun kendisiyle değil, onu ele geçirmiş olan sloganlar, klişeler ve benzerleriyle uğraştığımızı hissederiz. Bir büyü altındadır, gözleri kör edilmiştir, tabiatı kötüye kullanılmakta ve sömürülmektedir. Bu şekilde pasif bir araç haline gelen ahmak, her türlü kötülüğü yapabilir ve aynı zamanda bunun kötülük olduğunu göremez. İnsanoğluna onarılamaz zararlar verebilecek şeytani bir sömürü tehlikesi yatar burada.
Ancak bu noktada da ahmaklığın üstesinden talimatla değil, ancak bir özgürleşme eylemiyle gelinebileceği oldukça açıktır. Bu vakaların büyük çoğunluğunda içsel özgürleşmenin dışsal özgürleşmeden önce gelmesi gerekir. Bu gerçekleşene kadar ahmağı ikna etmeye yönelik tüm girişimler beyhude olacaktır.
Tanrı'nın önünde sorumlu bir yaşam sürmek için içsel olarak özgürleşmek ahmaklığın tek gerçek tedavisidir.
Asıl mesele, iktidardakilerin insanların irfanlarından ve vicdani hürriyetlerinden çok ahmaklıklarından medet umup ummadıklarıdır.
Bonhoeffer’in, Hitler’in peşine düşüp korkunç insanlık suçlarına ortak olan sıradan Almanlar hakkında yaptığı analizlerden bazılarını kısaltarak çevirmeye çalıştım.
Bu analizler, toplumsal psikolojiyi anlamak için önemli ipuçları sunuyor.
Bonhoeffer’in fikirlerinin detaylarını merak edenler Türkçe’ye, “Ahmaklık Teorisi: Direniş ve Teslimiyet” ismiyle çevrilen kitabına bakabilirler.