Bu devirde fakirliğe övgü ile rıza üretilebilir mi?

Tarih boyunca Müslüman ve Hıristiyan topluluklara anlatılan fikirleri incelediğimizde, bir taraftan dünya hayatının geçiciliğinin, dünyevi ihtirasların anlamsızlığının, maddi varlıklara sahip olmanın önemsizliğinin vurgulandığını, diğer taraftan mücadelenin, seferin, cihadın, fethin teşvik edildiğini görürüz.

Her ne kadar cihadın amacının “i’lâ-yı kelimetullah” yani Allah’ın dinini ve tevhid inancını yüceltip yaygınlaştırmak olduğu söylense de başka ülkelerin verimli topraklarını ele geçirmenin, yeni köleler edinmenin, savaş ganimetleri elde etmenin Orta Çağ’da zenginleşme ve dünyevi gücü arttırmanın en yaygın yolu olduğunu göz ardı etmemek gerekir.

Haçlı seferlerinin de “Mesih’in barış mesajını insanlığa ulaştırmak” için yapılmadığı aşikârdır.

Zira gayeleri sadece başka insanları Allah’ın dininden haberdar etmek ve onların kurtuluşuna vesile olmak olanların, ellerine kılıçlarını alıp hücuma geçmeleri değil, barışçıl tebliğciler olarak insanların kapılarını çalması beklenir.

Ülkenin sınırlı kaynakları, artan nüfusu beslemeye yetmemeye başladığında, güçlü ortak inançları sayesinde birlikte iş yapma, organize olma, hiyerarşik bir düzende hareket etme kabiliyetleri kazanan kitlelerin hayatta kalmak için başka ülkelerin topraklarına göz dikmesi şaşırtıcı bir şey değildir.

Dünyevi refah arayışlarını, sanki çok yüce gayeler için çabalıyormuş gibi meşrulaştırmaları da...

Peki o zaman bu tabloda zühdün, asketizmin, yani dünyevi zevklerden ve lükslerden bilinçli olarak feragat etmenin övülmesinin yeri nedir?

Maddi sıkıntılar sürerken, gelecekteki fetihlerle elde edilecek zenginliğe dair hayalleri diri tutmak kolay değildir, vaat edilen refah sağlanana kadar kitleleri motive edecek söylemlere ihtiyaç vardır.

Çoğu zaman kitlelerin açlığının, sefaletinin yegâne sebebi kaynakların yetmemesi değil, kaynakların âdil şekilde dağıtılmamasıdır.

“Gece yatağa aç girip sabah kılıcını kuşanmayan adama şaşarım” diyen sahabe Ebû Zer el-Gıfari gibi, yaşanan sıkıntıların adaletsiz yöneticilerin haksız uygulamalarından kaynaklandığını fark edebilen akıllı kimselerin ortaya çıkması ve bu “tehlikeli farkındalığı” çevrelerine yaymaya başlaması an meselesidir.

Hayata tutunmaya çalışan yoksul kitleler, yöneticilerinin yaşadıkları sıkıntılarda mühim bir payının olduğunu anladıklarında itirazlar yükselmeye, toplumsal huzursuzluk artmaya başlar.

Onları teskin etmek, akıllarından isyan fikrini uzaklaştırmak gerekir.

Müesses nizamın yöneticileri kendilerine yönelen tehdidi izale etmek için dini inançları araçsallaştırırlar.

Orta Çağ Avrupa’sında ana iktidar odağı olan kilise kendi işini halletmiştir.

İslam dünyasında ise bu iş, siyasi iktidara payandalık yapan din adamlarına düşer.

Başını sokacak ev bulamayan, karnını doyurmakta zorlanan, parasızlıktan evlenemeyen kitlelere bu “yalan dünyada” acılara, sıkıntılara katlanmanın, öteki âlemde süslü konaklarla, lezzetli yemeklerle, hurilerle ödüllendirileceği anlatılır.

Bir lokma bir hırka ile yaşayan, bu dünyadan vazgeçmiş dervişlerin ne kadar mübarek olduklarına dair hikayeler aktarılır. Allah’ın en sevdiği kullarının fakirler olduğu işlenir.

Din, hakikaten Marks’ın dediği gibi acıları hafifletmek için anestezik (afyon) olarak kullanılır.

Peki bu kadim yöntemler bugün hala çalışır mı?

Köprülerin altından çok sular aktı.

Bu “numaraların” işe yaraması artık zor.

Yaşadığımız yirmi birinci asırda refah artık seferlerle, fetihlerle sağlanmıyor.

Fakir, gelişmemiş, nüfusunu beslemekte zorlanan bir ülkeyken komşusunu işgal etmek suretiyle refaha eren tek bir ülke bile yok.

Bu iletişim çağında, herkes birbirinin ve yönetici sınıfların hangi maddi şartlarda yaşadığını an be an izlerken kimseyi fakirliğin faziletine inandırmak, yarı aç yarı tok bir hayat sürdürmeye razı etmek mümkün değil.

Ya keşiflerle, inovasyonla, optimizasyonla, verimlilik artışıyla herkesin bir şekilde pay alacağı şekilde toplam refahı arttıracaksınız, ya da mevcut pastayı büyütemiyorsanız en azından daha âdil şekilde bölüştürmenin yolunu bulacaksınız.

YORUMLAR (42)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
42 Yorum