Oynamak istemeyen gelin detaycıdır
“Oynamayan gelin yerim dar dermiş” deyimini sıkça kullanırız.
Bu deyimin aslının şöyle olduğu söylenir:
“Ben güzel oynarım ama elbisemin yeni dar olduğu için kollarımı rahat hareket ettiremiyorum. Bu sebeple oynayamıyorum.”
Bu deyim “oynamak istemeyen gelin yerim dar dermiş” şeklinde de kullanılıyor. Bugün bu söyleyiş şekli üzerinden muhabbet edelim.
Gerçekten bir işi yapmak istemeyen kişi o işi yapmamak için akla hayale gelmeyecek bahaneler üretebilir.
Hangi inek olacak?
İşi yapmak istemeyenlerden bahis açılınca Bakara Suresi’nde (67.-71. Ayetler) anlatılan şu kıssa aklıma geliyor:
Bir zaman Mûsâ kavmine, “Allah size bir inek kesmenizi emrediyor” demiş; onlar da “Bizimle alay mı ediyorsun!” demişlerdi. Mûsâ, “Cahillerden olmaktan Allah’a sığınırım!” dedi (67).
“Bizim adımıza rabbine dua et de onun nasıl olduğunu bize açıklasın” dediler. Mûsâ dedi ki: “Allah şöyle buyuruyor: ‘O, yaşlı da değil düve de değil; ikisinin arası bir inek olacak.’ Haydi, size emredileni yapın (68).”
“Bizim için rabbine dua et de renginin nasıl olacağını bize açıklasın” dediler. Mûsâ, “O buyuruyor ki: Rengi parlak sarı, bakanların içini açan bir inek olacak (69)” dedi.
Yine, “Bizim için rabbine dua et de onun nasıl bir şey olduğunu bize iyice açıklasın; çünkü bu sığır bize ayırt edilemez geldi; inşallah doğrusunu buluruz” dediler (70).
Mûsâ, “Rabbim şöyle buyuruyor, dedi: O, henüz boyunduruk altına alınıp yer sürmemiş, ekin sulamamış, serbest dolaşan ve alacası bulunmayan bir inektir.” “İşte şimdi doğrusunu anlattın” dediler ve ineği (bulup) kestiler, ama az daha (bunu) yapmayacaklardı (71).
Bu kıssanın iki farklı yönüne dikkatinizi çekmek istiyorum.
***
Dikkatimi çeken konulardan ilki insanların Peygamber’le ilişkilerinde dahi sorgulayıcı olmaları. Peygamber’in ilettiği emre karşı gelmiyorlar ama açıklık getirmesini istiyorlar. Peygamber de onları dinliyor ve soru sordukları için onları azarlamıyor.
Sahabenin, Hz. Peygamber’in (vahiye dayanmayan) görüşlerini ve dört halifenin emirlerini sorguladığı çok sayıda örneği de dikkate alırsak, liderlerin emirlerine kayıtsız-şartsız, sorgusuz-sualsiz itaat edilmesi gerektiği yorumlarının yanlışlığını görürüz.
İnsanlar akıllarını kullanarak yaptıkları tercihlerinden sorumludur. Tercihlerimizin hesabını liderlerimiz değil bizler vereceğiz. Özellikle kanun dışı, etik dışı emirler kesinlikle uygulanmaz. En katı disiplin kurallarının geçerli olduğu askerlikte bile kanun dışı emirlere uyulmaz.
***
Dikkatimi çeken ikinci konu, bir işi yapmak istemeyen kişilerin, (işi yapmak için veya bilmediklerini öğrenmek için değil) işi yapmamak için, aşırı detay sorgulaması yapması.
Bu kıssayı bu bakış açısıyla adım adım gözden geçirelim:
Emre muhatap olan İsrailoğulları, emri kendileri için en kolay şekliyle yerine getirmek yerine, (emri yerine getirmemek için) sorgulayarak zorlaştırma sürecini başlattılar. Kesilecek ineğin “nasıl olduğunun” açıklanmasını istediler.
Bu soruya cevaben “yaşlı da değil düve de değil; ikisinin arası bir inek” tarifi geldi. Yaşlı bir ineği veya düveyi kesebilecekken kendilerini sınırlandırdılar.
Yetmedi, ineğin rengini sordular. Bu kez “rengi parlak sarı, bakanların içini açan bir inek” tarifi geldi. Siyah, beyaz, alaca bir inek kesebilecekken kendilerini sarı inekle sınırlamış oldular.
Yine yetmedi. İsrailoğulları bu kez de “onun nasıl bir şey olduğunun iyice açıklanmasını” istediler. “Henüz boyunduruk altına alınıp yer sürmemiş, ekin sulamamış, serbest dolaşan ve alacası bulunmayan bir inektir.”
İsrailoğulları böylece herhangi bir ineği kesebilecekken kendilerine çok sayıda sınır getirmiş oldular. Detaya boğularak kendi işlerini de zorlaştırdılar.
Oynamak istemeyenle oynamayı bilmeyeni ayırmalıyız
Müfessirlere göre, İsrailoğulları’nın kıssasında, İsrailoğulları oynamayı biliyor ama oynamak istemiyorlardı.
Günlük kişisel yaşamımızda veya iş yaşamımızda her iki örnekle de sıkça karşılaşırız.
Oynamayı bilmemek bir kusur değil eksikliktir. Hatta oynamayı bilmediğini bilmek ve öğrenmeye talip olmak takdir edilecek bir davranıştır.
Çocuklarımız hayatı sorarak ve sorgulayarak öğrenirler. Öğrenmek sormakla başlar. Sormayan, sorgulamayan kendisini geliştiremez.
Şu hâlde, muhatap olduğumuz kişilerin öğrenmek için mi yoksa bir işten, sorumluluktan kaçınmak için mi sorular sorduğunu bilmeliyiz.
Oynamak isteyenin oyunu öğrenmesi için yardımcı olmalıyız.
Oynamak istemeyeni ise mümkünse takıma almamalıyız.
Aşırı detaycılık bürokrasiyi artırır
İsrailoğulları’nın kıssasında görüldüğü gibi aşırı detaycılık işleri zorlaştırır.
Aşırı detaycılık “takıntılı yavaşlık” adıyla da bilinen bir hastalıktır.
Aşırı detaycılığın olumsuz sonuçlarından birisi de getirdiği bürokratik yüklerdir.
Detay beklentisi, insanların niteliği ile ters orantılıdır. Nitelik yükseldikçe detay beklentisi azalırken, nitelik azaldıkça detay beklentisi de artar.
Niteliği yüksek bir ekiple çalıştığınızda, yapılması gereken işi söylemeniz yeterlidir, detaylarını anlatmanıza ihtiyaç olmaz. Hatta detay nitelikli insanlar için sıkıcı bir hal de alabilir. Kendi yetkinliklerini gösterme ve geliştirme imkanlarının ellerinden alındığını düşünebilirler.
Her alanda olduğu gibi, detay konusunda da aşırılıklardan kaçınmak, emniyetli orta yolu takip etmek en uygun tercih şeklidir şüphesiz.