Ya da ağlamayan çocuğa meme vermemek…

Gözlerini kısıyor ve ağzında memnuniyet şapırtısıyla ‘Ağlamayan çocuğa meme verilmez, bilmiyor musun’ diyor. Bu bir soru değil aslında zihninin gerisinde verilmiş kesin bir kararın dışa vurulması. Ona bakacak olursak, eğer bir kişi hayatta hakkını aramaz, sesini çıkarmazsa -ki bu muhatabı karşısında ağlayarak olur- hak ettiği de verilmez . Sonra olduğu yerde geri yaslanıyor, iki kolunu gerinir gibi havaya kaldırıyor ‘Bebek meme için ağlamazsa hiç annesi ona süt verir mi?’diye soruyor kararlılıkla. ‘Böylesi bir yaklaşımın öncelikle bebekle değil yetişkinle ilgili olduğunu söylemeye gerek yok biliyorsun’ diyorum.

‘Benzer deyimler dilin ve o dili yoğurup yorumlayan toplumun tarihinden ayrı düşünülebilir mi? Hak da hukuk da, hakkını arayıp hakkı teslim etmek de yeni kavramlar değil. Hatta hiç kimse olmasa, insan yeryüzünde bir başına bile kalsa yine hak hukuk varlığını sürdürür. Hak istenci ilkin ferdidir ve bir başına atan kalpte başlar. Zaten kalple ilişkilenmeyen, dönüp dolaşıp orada anlamına kavuşmayan neyin kıymeti olabilir ki? Hakkını aramazsan, onun için ağlamazsan ona kavuşamazsın demekle haklı olduğunu düşünüyor musun gerçekten’ diye soruyorum.

‘Nasıl yani, başka ne mana olabilir ki burada’ diyor şaşırarak’ Sakin olmasını işaret ediyorum iki elimle. ‘Ağlamayan çocuğa meme verilmez deyimini yaratan tarihsel tecrübenin kökünde ne yatıyor olabilir? Biraz duralım. Bunu hiç enine boyuna düşündün mü sen? Asıl soru/ sorun düşünmemekte düğümleniyor haberin var mı? İçinden geldiğimiz toplum her hal ve şartta daha çocukluktan itibaren bize hak hukuk talep etmeyi mi öğretip telkin eder? Mesela geleneksel aile yapısında babanın otoriter konumu düşünüldüğünde o, çocuklarını karşısına alıp, bakın ben ne yaparsam yapayım ne söylersem söyleyeyim siz kendi içinizdeki sese bakın, aklınıza ve isteğinize uymayan bir şey olursa özgürce dile getirin mi der? Böylece kadından erkeğe toplumun bütün parçaları birbirine karşı doğal bir hak hukuk bilinci içinde mi yaşar? Sorunun ne denli yaralı ögeler taşıdığını görmezden gelemeyiz. Babanın türevleri, benzerleri, üstleri sayılan kurum ve şahısların durumu nedir? Okulda, mahkemede, işyerinde babadan farklı mı davranıp düşünür sosyal gruplar?’ Ne dersin?

‘Nereye varmak istiyorsun diyor.’ Biraz yüzü gergin. ‘ Geçmişimizde hak ve hukuk talebiyle yola çıkıp da bu uğurda yol alan temel değerleri değiştiren bir isyan, kalkışma var mı bildiğimiz? Ya da sosyal hareketten söz edilebilir mi? Bir kahraman örneği verebilir misin? Çocukların (yani yetişkinlerin) meme (yani hak hukuk) uğruna ayağa kalkıp da sonuç aldıkları bir kitlesel hareketten söz edilebilir mi? Ya kurumlar? Toplumun sinir uçları sayılan sivil ve askeri kurumlar? Askerler, diyecek hemen birileri ya da yeniçerilerden dem vuracak, Cumhuriyet boyunca yapılan darbelere atıf yapacak. Böylesi bir karaktere sahip bir askeri yönelim de yoktur maalesef tarihte. İktidar olmanın ve onun paydaşı sayılmanın ötesinde herhangi bir hak, hukuk ereğinden mahrumdur böylesi kalkışmalar.’

‘Öyleyse, eskimeyen ve her devirde karşımıza çıkıp her neslin diline pelesenk olan bu deyimin kökünde ne yatıyor? Üstelik güncelliğini hiç yitirmeden yaşıyor. Bir toplumdaki siyasal erkin ve onun kanadı ekonomik gücün doğasının değişmeyişinden olabilir mi? Ağlamayan çocuğa meme verilmez diyenler ilk etapta korunma duygusu taşıyor görünse bile dipte hak ve hukuku değil makam, mevki, mal, para pul, üleşim hakkı gibi maddi şeyleri ve onu elde tutmayı kastetmez mi? Ağla, eğil, bükül, itaat et, sızlan, el aç, boyun bük, bağlılığını ilan et ki sen de kendini kurtarmanın yoluna gir! Dediklerinin farkındalar mı?Devlet, kurum, büyük, her neyse kapısına gelene hangi gözle bakar bu durumda?’

‘Adaleti yücelten, hak ve hukuk kavramlarını dilinden hiç düşürmeyen paradigmatik yapılar biraz da bu taleplerin doğasını gölgelemek için konuşurlar. Ağla ağla ki biz de var olalım. İste iste ki biz de boşlukta kalmayalım…’ derler.

‘Alıştığımız, kanıksadığımız yetmedi başkalarına bir marifetmiş gibi anlatıp aktardığımız çok şey aslında elimizden bir duygu ve düşünceyi almak ya da onun doğasını sapıtmak amacını güdüyor olabilir. İnsanların tek tek bir birey olmaları ve her tür hak ve özgürlüğü kendiliğinden hak etmeleri nitelikli toplumun kaçınılmaz bir vasfıdır. Hak ve hukukun yüksek sesle talep edildiği zamanlar olabilir ama ancak sesi çıkmayanların hakkı yerine geldiğinde adalet gerçekleşir. Yetimlik hali de bu sebepten dolayı toplumsaldır. Hayır, kimsenin ağlaması ve kimseden meme istemesi gerekmez. Ayrıca kimse de meme verici konumda değildir. Toplum birlikte, akıl, bilim, sanat, düşünce, moral değerler ve insan olma bilinci ile hareket eder ve böylece birbirine karşı hak ve isteklerinin düzenini kurar, kurmalıdır.’

Karşımdaki başını öne eğdi. İkna olmuş gibi değildi. Duyup duyamayacağım bir sesle tekrar etti; ‘ağlamayan çocuğa meme verilmez…’

YORUMLAR (5)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
5 Yorum