Devletin cumhuriyeti yada yüzüncü yılında bazı kısa cumhuriyet sahneleri…

Sadece çalışkan olanları değil temiz giyinenleri de seçtiler. Kızlı erkekli yaklaşık yirmi kişilik liseli olduk. İyice tembihlendik. Tıraşlar düzgün yapılacak. Gömlek ve pantolonlar kılıç gibi ütülenecek. Kravatlar yamuk bağlanmayacak. Ayakkabılar boyatılacak. Dişler fırçalanacak. El ve tırnak bakımına özen gösterilecek. Okul değil koskocaman ilçe temsil edilecek sonuçta! Karşılayacağımız kişi araçtan inince Cumhuriyet çocuklarının gürbüz yüzlerini ve gür sesleri yanında eğitilmiş kararlı bakışlarını da hissedecek. İçimizden uzunca boylu, beyaz eşya ticareti yapan eşraftan falanca beyin oğlu tekmil verme görevini üstlenecek. Omuzlar gergin. Göğüs ileride. Eller yana birleştirilmiş ok gibi bir sesle tam o beklenen zat aracından indiğinde ‘dikkat!’ diye bağıracak. O gün palto, gocuk, kaban, pardesü giyilmeyecek.

Okul müdürü telaşlı, esmer yüzü ve üst dudağından koşuyor gibi uzayan gür bıyıklarıyla önce inci gibi dişlerini gösteriyor sonra da görevli öğretmenlere her şey yolunda değil mi? Kaymakam bey aradı ( beyi ayrı bir özenle vurguluyor) gerekli hazırlıklar tamam mı diye sordu. Ben de orada olacağım nasıl olsa. Size güveniyorum. Hayırlısıyla şu işi bir atlatalım. Açılacak salona gittim. Kapalıydı. Olur da bir soru falan sorulur. Benim arabada bir sorun çıktı. Şimdi sanayiye gideceğim. Çocuk malum kaç gündür ateş içinde. İki müdür yardımcısının birer omzuna ellerini koyuyor. Hocalarım, aman bir ayrıntıyı kaçırmayalım, diyor.

Milli bayramlarda hep anonsları yapan emekliliği gelmiş Türkçe hocası, Mustafa Sağyaşar’ı çağrıştıran bıyığı ve favorileriyle bir adım öne çıkıyor. Müdür bey aceleniz var efendim biliyorum ama öyle bir anons, sunuş, hitap olacak mı? Hani vazife yine bende kalacaksa hazırlık yapayım. Haklısınız hocam diyor saatine bakan müdür, sadece saat on sularında ilçeye giriş yapacaklarını bildirmişler. Kaymakam bey de soramamış. Özel kalem mi aramış ne? Zaten geçen yıl bakanın katılımıyla açılışı yapılmış salonu, sonra da… Sonra da sözü dudağında yarım, asılı kalıyor. Bu arada keskin sonbahar soğuğu ciğerlerinden havaya daha bir dumanlı yükseliyor. İç çekerek az önce kontrolsüzce havaya bıraktığı dumanı geri almak istercesine, bakalım, diyor müdür. Bakalım sözü Türkçe öğretmeninin gözlerinde sıkılan ama damlatmayı sürdüren musluk başı gibi gergin ve işlevsiz kalıyor.

Öğrenciler arasında anında yayılıyor havadis. Kim çağrıldı kim çağrılmadı o niye yok bu niye var? Niye bütün okul karşılamıyor da sadece seçilen öğrenciler ve hocalar orada bulunacak? Alt sınıflardan bir çocuğun ablası gelecek zatın yönetici olduğu ilde üniversite okuyormuş. Adam o açılıştan bu törene koşuyormuş. Disiplin ve temizlik takıntısı varmış. Eskiden asker miymiş, neymiş? Kız öğrenciler ise daha temkinli. Listeyi tarihçi yapmış. Ruj muj sürülmeyecekmiş. Hele oje hele pantolon yerine kalın külotlu çorap. Asla asla. Bir de saç örgülerine dikkatmiş. Miş miş. Erkek öğrencilerin derdi ise futbol.

Ben ne yapacağımı bilmiyorum. İsmi ilk sırada sayılanlardan olduğuma göre kaytarma hakkım kalmadı. Zaten kimsenin gelir misin, katılır mısın diye soracak hali de yok. Hep beraber bir görev ve sorumluluk dalgasının içindeyiz. Bir o yana bir bu yana yalpalıyoruz. Örme kravatımı tam kemerin üstüne gelecek şekilde bağladım. Beyaz gömleğimi ütüledim. Ayakkabılarımı cilaladım. Biraz heyecanlıyım. Aşık olduğum kız da gelecek. Yarın olsun bakalım.

Gün geldi, hava keskin güneşli. Acar bir soğuk var. Gölgede ayaz. Herkes cıvıl cıvıl. Tertemiz. Hocalar önde. İlçeyi bir uçtan bir uca yarıp geçiyoruz. Bayram değil. Bu kımıldama neden? Esnaf meraklı. Balkon ve pencereler hareketlendi. Son sarı çürük yapraklar dallarda. Uzaktan bir ıssızlık uzayıp geliyor. Erkekler parmaklarını kırıyor. Türkçe öğretmenin kaşları ciddiyet ciddiyet diye kalkıyor. Cep telefonu yok daha. Beklemek ve beklemek tek çare. Ayaklar kımıldıyor. Üşümemeli. Hafif zıplamalar. Son bir kontrol yapalım arkadaşlar. Vali iner inmez daha gözleri ilçeyi kuşatmadan dikkat diye ünlenecek. Nerede bu araba? Gözler uzağa kısılıyor. Öğrenciler arasında küçük cimdikler. Yoksa iptal mi oldu? İkide bir kollar refleksle döndürülüyor. Saat kaç? Hocam diyecek oluyor bir öğrenci, tuvalet izni istercesine müdür dolduruyor öksürüğüyle. O ne? Bir siyah metal ışığı güneşte çaktı. Simsiyah cilalı bir araba. Hızla yaklaşıyor. Arkadaki Toros kümeleri peşinden akıyor. Sanki asfaltı arkasında tekerlek sesine sarıyor. Kırmızı bir flama önde. Cüce bir cazgır elinde meydan bayrağıyla dalgalana dalgalana üstümüze geliyor. Büyük bir sessizlikle duruyor araba. Her şey susuyor. Şoför zıpkın gibi fırlayıp kapıyı açıyor. Dikkat diyecek arkadaş daha d sesini çıkarmadan içeriden esmer ve kısa boylu bir adam çıkıyor. Sıska. Arabanın haşmeti altında eziliyor. Kimseye bir şey demeden, spor salonu nerede diyor. Kaymakam eli ceketi düğmelerinde. Çamurlu yola yöneliyor. Şoför arabada kalıyor. Elinde bir bez. Camları siliyor…Kaportayı parlatıyor. Biz dizili kalıyoruz.

YORUMLAR (7)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
7 Yorum