2024’te neler oldu ya da bu dünyadan değilmişiz gibi…

Miladi iki bin yirmi dört. Rakamla 2024 diye yazılır. İsrail devletinin askerleri on binlerce çocuk öldürdü. Kan toplumu süt neslini yaktı. Ateşin ebabili taş üstünde taş bırakmadı. Kadınların gözlerinden kan aktı. Evlerin kalbi deşildi. Yataklar bir daha uyunamaz oldu. Bombalar şafak yerine patladı sabahları. Gazze Denizinin kumları kadar çok günah işledi İsrail. Hayır günah değil, günah kabahattır sonuçta ve bağışlanır. Terörist İsrail Devleti ve onun gözü dönmüş cani yöneticileri yaşlılara da acımadı. Hastanelere saldırdı. Topraktaki soğanların kafasını pörtletti kurşunlar. Gece inen misket bombaları yıldızların gözünü kör etti. Ay dumandan boğuldu. Güneşin ağacı devrildi. Ses sesten kaçtı. Kuşlar, hayvanlar ve her tür canlı hiç bu denli çaresiz kalmamıştı. İsrail devleti durmaksızın kan yaladı. Bağırsakları deşildi vaktin. Gündüz geceden kaçar oldu. Temiz, beyaz bir çarşaf ve perde kalmadı Gazze’de. Temiz ve masum ne varsa ona tecavüz edildi.

Rakamla 2024. Yazıyla iki bin yirmi dört. Hazreti İsa’nın doğumundan iki bin yirmi dört yıl sonra, onun ırkından gelenler, İsrail devleti adıyla demir döver gibi hırsla, şeftali dişler gibi hevesle insan öldürdüler. Zırhlı araçların gözleri geceyi şeytan bıçakları misali deldi. Kan sargı bezi oldu çocukların alınlarına. Mezarlar utandı. Korkunun duvarı yıkıldı. Benjamin Netanyahu kadınların kırılmasından, katırların çökertilmesinden, develerin boğazlanmasından, taşın taş, dişin diş sayılmayıp kırılıp ezilmesinden söz açtı. Süte muhtaç memedeki ağızların koparılmasındaki sevabı dillendirdi. Henüz dünyayı görmemiş bebekler kurşunların ışığıyla toprakta belendi. İsrail ölüm zinası işledi. Jean Genet’nin Şatilla’da dört saat içinde gördüklerinden öte, öldürmüş olanın neşe ve şehveti toprağı lekeledi. İnsanın mayası karardı.

Güncel bir korsan görünümlü Menahem Begin ‘Yahudi olmayanlar Yahudi olmayanları katlettiyse bu bizi ne ilgilendirir ki’ demişti vaktiyle Şatilla’da çadırlar ölüme kefen olunca. Bulutlar yetmedi bu kez kefen olmaya. Ruhdaşı Netanyahu onu aratmadı. Gökyüzü geri çekildi. İnsan alnına dokunacak bir umut serinliği kalmadı. Dublin, Londra, Berlin, Lizbon, Amsterdam sokakları binlerce insanın üzüntüsüyle doldu. İstanbul garip bir şekilde uzun süre sustu. Gemiler gitti limanlardan. Kan tuza karıştı her gemiyle. Kanatları karanlık kuşlar kim bilir neler uçurdu? Rakamla 2024, yazıyla ikinin yirmi dörtte, Gazze yapayalnız kaldı, terörist İsrail devleti, bıkmadı, usanmadı, evlerin içine ekmek bombası attı. Rüzgarın eteği kıvrımından kundaklandı.

Selahaddin-i Eyyubi’nin ayak bastığı Gazze’de sert çelikten tank paletleri yürüdü. Baybars’ın kütüphane kurduğu Gazze zeytinlerin tam gözünden yakıldı. Evliya Çelebi’nin gayet gelişmiş bir yer diye övdüğü Gazze, 21. Yy’ın ölüm kuyusu yapıldı. Soykırım sözcüğünün böğrü deşildi. Denizle karanın özgürce öpüştüğü Gazze’de vahşetin peçesi yüzlere yapıştı. Gözü olan görmekten utandı. Kulağı olan insan çığlıklarının ağına takıldı. İsrail devleti 2024’ü ölüm bayrağı yapıp insanlığın çatısına dikti. Hastaneler abluka altına alındı Gazze’de. Doktorlar alnından vuruldu. İlacın yolu kesildi. Hastaların burnundan oksijen tüpleri çalındı.

‘Bize dünyadan değilmişiz gibi davranıyorlar!’ Bu söz Gazzeli bir yaşlıya aitti ve iki bin yirmi dörtün son günlerinde kuruldu. 2024’ün başında da kurulsa bir şey fark eder miydi? Kim hangi hakla böyle bir cümle kurmasına neden olabilir bir yaşlının? Kimse soramadı utançtan. Dünya kimin onu kim yarattı ki yaşama hakkına kavuşmuş bir insanı böyle söyletebiliyor? Yoksa olan biten tam da bu cümlede mi kilitli? Dünya kimin olsun istiyor tam olarak kimler? Peki bu sahiplikte diğerlerinin payına düşen ne? Dünya birilerinin dinsel harareti yükselsin o hararetten aldığı güçle bebek kadın demeden öldürsün diye mi var? Eğer öyle değilse nasıl olabildi de iki bin yirmi dört boyunca İsrail devleti çocuk öldürebildi? Çocuk öldürmenin şehvetine kapılan bir zihniyet kendisinden gayrısına hayat hakkı tanır mı?

Bugün miladi 2024’ün son günü. Görülen o ki iki bin yirmi beş ve devamı boyunca da çocuklar öldürülmeye devam edecek. Şehirler yerle bir edelip insanın yaşama hakkı elinden alınacak. Öyleyse yeni bir yıla mı giriyoruz? Öyleyse tekrarın karanlığında bir kere daha mı kaybolacağız. Yoksa biz de bu dünyadan sayılmayanlar arasındayız da kabul mü edemiyoruz. Daha da ötesi, yaşarken değil ölüm yüzlerine indiğinde çocuklarını seven anne ve babalar, evlerinin bir daha yerine konulmayacağının utancıyla arkalarına bakmadan bir büyük belirsizliğe göçen insanlar sanal alemin, yapay zekanın icatları mı? Ya biz? Ya bizler?

YORUMLAR (4)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
4 Yorum