Kimse kızmasın ama biz artık böyleyiz
Ama bugün Türkiye dahil hemen bütün Müslüman dünyada başka bir manzara ile karşı karşıyayız. Biliyoruz ki Muhammed el-Cabiri’nin de belirttiği gibi “İslam, din ve dünya işleri arasında ayrım gözetmez; aksine, dini işlerin düzgün olmasını, dünyevi işlerin düzgün olmasına bağlar.” (Yeniden Yapılanma, s.41)
Oysa bugün Müslümanlar peşinden gidilenler değil, başkasının peşinden gidenler haline dönüşmüş bulunuyor. Çünkü insanlara ve bütün yaratılmışlara karşı en çok vicdani hassasiyete sahip olması gereken günümüz dindarlarının artık ahlaklı ve vicdanlı olmak gibi bir dertleri yok.
“Ben ne kralım ne de sultan, kuru ekmek yiyen bir kadının oğluyum” diyen bir peygamberin takipçisi olan günümüz Müslümanların adeta bir tanrı gibi belledikleri kralları ve sultanları var artık…
Bu öylesine derin bir savrulma ki neredeyse hayatlarının her aşamasında dinin ne kadar önemli olduğunu söyleyen, bununla da yetinmeyip başkalarının Müslümanlığını sorgulayan, hatta kimin cennetlik ya da cehennemlik olduğuna bile karar veren kimi dindarlar günün sonunda ‘dinin önerileri’ni unutup sultanlarının sözlerine itibar ederek onlara tapınabilmektedirler.
Bazılarının ‘Sultanlara tapınma’ ifadesinden rahatsız olabileceklerinin farkındayım, ancak hemen hatırlatalım liderlerinin her sözünde bir hikmet arayan ve bunu bir din gibi belleyenlerin Allah’a değil, lidere tapındıklarını da söylemek gerekiyor.
Ama kabul edelim ki biz artık böyleyiz, Kur’an’ın yolsuzluğu, rüşveti şiddetle yasakladığını bildiğimiz halde, bu kötülüğe bulaşanlar ‘bizimkiler’ olunca ‘eskiden yolsuzluk yok muydu?’ bahanesiyle yolsuzluğu tevil etmek Müslümanlığımıza zarar vermiyor(!)
Dahası, sultanlara itaati dini bir vecibe gibi gören günümüzün hocaları "İktidara zarar verecekse haksızlık ve yanlışlardan şikayetle doğruları söylemek caizdir diyemem" şeklinde yalana fetva verdiğinde, daha makbul dindarlar oluyoruz!..
Ama biz böyleyiz, önce Kur’an’ın faizi yasakladığından hareketle “Nas var” diyerek faizleri düşürürüz, sonra işler zora girince çılgınca faiz arttırıp ‘dış güçler’den gelmesi muhtemel fon akışını görünce ‘faziletli’ bir başarı hikayesi anlatmaya başlarız.
Ama biz böyleyiz, Netanyahu’nun Gazze’de çocukları öldürmesine destek veren Batılı liderlere lanetler yağdırır ama aynı Netanyahu’nun önünde el pençe divan duran, Gazze’yi aşağılayan Elon Musk’a selam ve sevgilerimizi sunarız. Çünkü o başka, belki 8. Tesla fabrikasını Türkiye'de kurar, ayrıca uydumuzu o fırlatıyor, Starlink'ten bize internet hizmeti sunuyor
Demek ki her gün medyada, siyasi nutuklarda vaaz kürsülerinde Gazze için ‘mücahitlik’ muhabbetinin yapıldığı ama bir kez olsun meydanlarında protesto yürüyüşlerinin yapılmadığı bir ülkede insanlığın ve vicdanın hikayesi böyle yazılıyormuş… Oysa “Haçlı bunlar” diyerek burun kıvırdığımız Batı başkentlerinde vicdan ve ahlak sahibi milyonlar sadece bir gün değil, her gün Gazze için yürüyor.
Ama ne desek boş, biz artık bunlara hiç şaşırmıyoruz Mesela, arka camında ‘tek yol İslam’ ifadesinin bulunduğu lüks cipinden inerken Gucci saatini gösteren tesettürlü hanımefendi “Gazze için canım feda” diye slogan atsa ona da hiç şaşırmayız…
Aynı şekilde Maldivler ‘cennet villalarında’ alkolsüz, ‘helal’ yiyecekli lüks tatiller yapan dindar-muhafazakarlar, günü geldiğinde hepimize Müslümanlık satarlarsa onlara da hiç şaşırmayız… Bu arada, bir zamanlar Filistin için mücadele veren solcularımızın da Gazze için hiç sesi çıkmıyor, onlara da şaşırmıyoruz. Çünkü biz aynı duyarsızlığın çocuklarıyız…
Maalesef her seferinde bile bile yanlış bir hikaye yazıyoruz, dün mağduriyetler yaşadık, başörtülü öğrenciler üniversite kapılarında ‘ikna odaları’na çekilerek eğitim hakları ellerinden alındığında “Hak-hukuk, adalet, özgürlük” diye yeri göğü inlettik. Sonra devran döndü iktidar olduk ve güç elimize geçince geçmişi unutarak bu kez biz başkalarının haklarını, özgürlüklerini ellerinden almayı bir başarı hikayesi olarak pazarlamaya çalışıyoruz. Aslında toplum olarak farklı renklere ve aidiyetlere sahip olsak da davranış kodlarımız çok da birbirinden farklı değil. Eğer içinde yer aldığınız mahallenin hakları, özgürlükleri söz konusuysa duyarlısınız ama karşı mahalleye zulmedilmesi sizi pek ilgilendirmiyor. Doğal olarak karşı mahalle de sizin için aynı şeyleri düşünüyor.