Tiranlığa dair

Nedense tiranlığa merak saldım.

Timothy Snyder, Yale Üniversitesi’nde tarih profesörü. Meşhur bir tarihçi. Şöhretini, kitabının 109 hafta boyunca New York Times’ın çok satanlar listesinde tutunmasından alıyor. Bu pek az kitaba nasip olan bir başarı. Baktım, geçen hafta yeniden listeye tırmanmış. Kitabın ismi, Tiranlık Üzerine- Yirminci Yüzyıldan Yirmi Ders. Serbest Kitaplar Yayınevi başlığı böyle çevirmiş ve 2017’de çıkan kitabı 7 yıl sonra, 2024’te Türk okuyucusuna sunmuş. İngilizce “tyranny” kelimesini “tiranlık” diye çevirmiş. Google başka karşılıklar da veriyor: zulüm, zorbalık, zorba yönetim...

Başlıktan anlaşılacağı gibi yirmi ders var. Örnek olarak ilk üçünü vereyim:

  1. Peşin peşin itaat etmeyin.

  2. Kurumları savunun.

  3. Tek parti devletinden sakının.

KURUMLARINIZA SAHİP ÇIKIN

Böyle devam ediyor. Her bölümün başında bir özet var. 2. Bölüm’ün özetini vereceğim. Sonra da üçüncü bölümden iki paragraf. Tamamını okumanın yerini tutmaz tabii. Tavsiyem öyle yapmanızdır. Şimdi “Kurumları Savunun” bölümünün başındaki özet:

Medeni bir hayatın teminatı kurumlardır. Onların da yardımımıza ihtiyacı var. Onların adına hareket ederek onları kendinize ait kılmadığınız sürece "kurumlarımızdan" bahsetmeyin. Kurumlar kendi kendilerini koruyamazlar. Her biri en başından savunulmadığı sürece birbiri ardına düşer. Bu yüzden önemsediğiniz bir kurumu seçin -bir mahkeme, bir gazete, bir yasa, bir işçi sendikası- ve onun tarafını tutun.”

Gelelim üçüncü bölüme…

Snyder, “Özgürlüğün bedeli daimî teyakkuzdur.” sözünü alıyor ve irdeliyor:

Bugün bu sözü düşündüğümüzde, yanlış yönlendirilmişlere ve düşmanca davrananlara karşı kendi uyanıklığımızı ve doğruluğumuzu kastederiz. Kendimizi tepedeki bir şehir, demokrasinin kalesi, dışarıdan gelen tehditleri gözetleyen biri gibi görürüz. Fakat bu sözün anlamı tamamen farklıdır: İnsan doğası öyle bir doğadır ki, özgürlük ve demokrasiyi, asıl onları kullanarak onlara son vermek isteyenlere karşı savunmak gerekir. ‘Daimî uyanıklık özgürlüğün bedelidir’ sözünü, aslında Amerikan kölelik karşıtı Wendell Phillips söyledi ve şöyle devam etti: ‘Özgürlüğün kudret helvası her gün toplanmalıdır; yoksa çürür.’

SEÇİMLE GELİP SONRA GİTMEDİLER

Modern Avrupa demokrasisinin sicili bu sözlerin doğruluğunu teyit eder. Yirminci yüzyıl, imtiyaz hakkını genişletmek ve kalıcı demokrasiler kurmak için ciddi girişimlere sahne oldu. Ancak Birinci Dünya Savaşı'ndan (ve İkinci Dünya Savaşı'ndan) sonra ortaya çıkan demokrasiler genellikle tek bir partinin seçim ve darbe kombinasyonuyla iktidarı ele geçirmesiyle çöktü. Olumlu bir seçim sonucuyla cesaretlenen veya ideolojiyle motive olan bir parti sistemi içeriden değiştirebilir. Faşistler, Naziler ve komünistler 1930'larda ve 40'larda seçimlerde başarılı olduklarında, bu başarılarını gösteriler, baskı ve salam taktiklerinin bir kombinasyonuyla ileri taşıdılar, muhalefet katmanlarını birer birer dilimlediler. Çoğu insanın dikkati dağıldı, bazıları hapsedildi veya düpedüz yenildiler.

David Lodge'un bir romanının kahramanı, sevgilinizle son buluşmanızın, son buluşmanız olduğunu bilmediğinizi söyler. Oy vermek de böyledir. 1932'de Nazi Partisi'ne oy veren Almanların bir kısmı şüphesiz bunun bir süre için son anlamlı özgür seçim olabileceğini anlamıştı, ancak çoğu farkında değildi. 1946'da Çekoslovak Komünist Partisi'ne oy veren Çek ve Slovakların bir kısmı muhtemelen demokrasinin sonu için oy verdiklerinin farkındaydı, ancak çoğu bir şansları daha olacağını varsayıyordu. Hiç şüphe yok ki 1990'da oy kullanan Ruslar da bunun ülke tarihlerindeki son özgür ve adil seçim olacağını düşünmemişlerdi ki (şu ana kadar) öyle oldu. Her seçim son seçim olabilir ya da en azından oy veren kişinin yaşamı boyunca son seçimi olabilir. Naziler 1945'te bir dünya savaşını kaybedene kadar, Çekoslovak komünistleri 1989'da sistemleri çökene kadar iktidarda kaldı. Rusya'da 1990 seçimlerinden sonra kurulan oligarşi halen hâkimiyetini sürdürüyor ve başka ülkelerde demokrasiyi yok etmek üzere tasarlanmış bir dış politikayı destekliyor.

Demek son seçim için oy vermeye gidenler, genellikle bunun son seçimleri olduğunu bilmiyor…

ŞİMDİ BURADAN NEREYE?

Derken, Dr. TEPAV kurucu yöneticisi Dr. Güven Sak’ın “Şimdi buradan nereye?” başlıklı yazısına rast geldim. (https://tepav.org.tr/tr/blog/s/7555 ) Şöyle bitirmiş:

Neden kalıcı olur bu hasar, neden unutulmaz? 1946’dan beri ilk kez memlekette sandığın haysiyeti ile ilgili soru işareti yaratmaya cüret ediyor siyaset. 1946’yı aradan geçen seksen küsur yıla karşın hiç unutmadık. Bunu da unutmayız.

“Kötü işte.”

Nedense insanlar bugünlerde tiranlığı merak etmeye başladı.

YORUMLAR (23)
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.
23 Yorum
  • Tavşan / 05 Nisan 2025 10:12

    Sayın yazar. Tiranlık diyorsunuz, bizim tek parti diktatörlüğünü ve önderinden bahsetmiyorsunuz ! Yani, kısaca hikaye anlatıyorsunuz. Sanırsınız ki tiranlık yeni başladı. Bizde 15 yaşından küçüğüz !

    Yanıtla (0) (0)
  • HAYRETI MUCIP / 04 Nisan 2025 11:37

    Neden bir ülke yönetiminin başında bulunan siyasi iktidarlar , ülke yönetiminde muhalefetin de hakkı olduğunu kabul etmezler, onların haklı olan eleştirilerine kulak vermezler , ülkeyi babalarının çiftliği gibi yönetmeye çalışırlar ; anlamak mümkün degil ?

    Yanıtla (9) (0)
  • Karar okunmalı / 05 Nisan 2025 02:09

    Dini ve insani anlayışları müsade etmiyor

    Yanıtla (0) (0)
  • Namık Kemal Bayraktar / 04 Nisan 2025 19:57

    Arif olanın çok iyi anlayacağı bu günkü yazınızı da ilgiyle okudum.Kaleminize sağlık hocam.Bu arada bunca çabaya rağmen, ülkemizde gerçek demokratik düzeni neden kuramadığımızı en özlü biçimde anlatan “Özgürlüğün kudret helvası her gün toplanmalıdır,yoksa çürür” cümlesini de akıl defterime yazdığımı ilave edeyim.

    Yanıtla (1) (0)
  • Okur * / 04 Nisan 2025 19:42

    Bunlar ne ayak ya? Öğrenci, sanatçı, belediye başkanı,kim sesini çıkartıyor hooop cezaevine! Bu ülke nasıl belini doğrultacak böyle?

    Yanıtla (0) (0)
  • Okur / 04 Nisan 2025 17:31

    1849 tanzimat fermanının üzerinden 176 yıl geçtiği halde, Türk halkı hala kendi kendini yönetmeyi öğrenememiştir. Vatandaş yönetime katılma araçlarını aramamış, vergisinin hesabını sorma seviyesine, vekillerini denetleme cesaretine ulaşamış, siyasete ülke geleceği değil yakın menfaati olarak bakmıştır. Yetki alan siyasetçiler, devlet ve hizmet adamı olmayı düşünmemiş, siyaseti zenginleşme ve nüfus ticareti olarak görmüşlerdir. 1950 den sonra iktidarlar çıkar şebekesine dönüşmüştür.

    Yanıtla (6) (0)
  • Musto / 04 Nisan 2025 01:42

    Askerlere alışmıştık.10 yılda bir darbe veya Muhtıra verirlerdi. Kendilerine göre ülkeyi siyaseti dizayn ederler, ülkeyide,15-20 yıl geriye götürürler, sonra da çekip giderlerdi. fetö darbesi iktidara öyle bir korku saldı ki.Bırakın askeri liseleri, Kurmay akademilerini.. Askeri hastanelerden korktular. Doğuştan asker olan Türkleri lejyona mahkum ettiler. Meğerse beterinde Beteri varmış...Acaba namuslu parmağımız boyalı bir seçim görebilecek miyiz.?? Sandık önümüze bir daha gelecek mi.???

    Yanıtla (28) (2)
  • Wictor / 04 Nisan 2025 08:41

    Doğuştan asker olmak marifet değil, doğuştan bilimsel kafa taşımak marifet.

    Yanıtla (6) (1)
  • Musto / 04 Nisan 2025 13:48

    Büyük önderimiz de bir asker olarak, İlim ve bilimin yolundan ayrılmamalarını Vasiyet olarak bırakmıştır. Kurmay aklıyla İlim ve bilim yoluyla iktidar olma çabaları, din iman Vatansever postuna bürünenlerin, Hamasi nutuklarıyla, birey olmamamış vatandaşların, seçimleriyle engellendi...

    Yanıtla (12) (0)
  • karar okuru / 04 Nisan 2025 12:12

    Ülkemizde aynı yoldan gidiyor. seçimin bir anlamı kalmadı. 5 milyon oy alan bir belediye başkanını bir sulh hakimi tutuklayabiliyor. ne demokrasi ama. bizde buna 'bağımsız ve tarafsız yargının kararı' diyeceğiz. Bahçeli-Erdoğan muhteşem ikilisinin kararı demek gerekmez mi?

    Yanıtla (12) (0)
  • Mr / 04 Nisan 2025 09:55

    Belki Türklerin de tiranlığa ihtiyacı var. Taki sistemleri çöküp kendilerini tarihten silene kadar. Ve şanslıyız ki çok sayıda Türki devlet var. Korkmaya gerek yok. Uluslar başka türlü yola gelmiyor.

    Yanıtla (6) (1)
  • yener yılmaz / 04 Nisan 2025 08:30

    Hocam tarih boyunca baskıcı yönetimler " başarılı" olmuşlar... 2. Dünya savaşından sonra bazı Avrupa devletleri dışında demokrasi kurulamamış, çünkü insanların büyük çoğunluğu demokrasi ( özgürlük diyelim) değil, güvenlik(baskı rejimi diyelim) istiyor...Tiranlarda bunu bilip kullanıyor...

    Yanıtla (1) (0)
  • Kazım / 04 Nisan 2025 02:02

    130 yıl önceki Abdülhamid'i unutamadık. Çok iyi bir otoriter baba idi. Attığı köteklerin lezzetini Mehmet Akif'e sormak lazım. Sonrakiler her kimlerse, hepsi Abdülhamid'in burnundan hık diye düştüler. Sonuçta yok birbirimizden farkımız, hepimiz Osmanlı Bankasıyız.

    Yanıtla (14) (0)
  • Kararsız Okur / 04 Nisan 2025 01:11

    Neyi merak edeceğiz, neyi yaşıyoruz?

    Yanıtla (2) (0)