Gençlerin pusulası...

Henüz ikinci döneminin başında ama üçüncü dönemi istiyor, hem de çok istiyor.

İkinci dönem bittiğinde 81 yaşında olacak. Bu gerçek hatırlatılınca, “çalışmayı çok seviyorum” diye cevaplıyor.

Ne güzel, çok seviyorsan çalış istediğin kadar, değil mi?

Bahçende çalış, kitap yaz ya da emlakçılığa devam et, ev sat…

Olmaz, hiç olur mu? İlla ki “o koltukta” iken çalışacak…

Trump’dan söz ediyorum.

Halbuki görev süresi ABD Anayasasında düzenleniyor. İfade net, "Hiç kimse başkanlık görevine iki kereden fazla seçilemez".

Bizdeki gibi “ama şöyle olursa böyle olur” gibi lüzumsuz eklemeler de yok.

Trump şimdi “anayasayı değiştirebilir miyim” hesaplarını yapıyor ama ABD’de yargı çoğunlukla hala sağlam. Demokratik rejim direniyor.

“Dönem koşulu” yargının tarafsız ve bağımsızlığı için de gerekli.

Dönem koşulu olduğunda “koltuğa oturan” biliyor ki iki dönem sonunda o koltuktan kalkacak, vatandaş olacak.

Bu aynı zamanda ne demek?

Dokunulabilir olacak… Yargılanabilir olacak demek.

Yargılanabileceğini bilmek ne demek?

Suçlardan uzak durmak ve suç işlemeyi sıradanlaştırmamak demek.

Dönem sınırlamasının önemini bir de Türkiye üzerinden tartışalım.

Hep duyduğumuz sakızlardan biri de “Türkiye hukuk devletidir” lafı… Bir diğeri de “Türkiye’de yargı tarafsız ve bağımsızdır.”

Yargı nasıl bağımsız kalacak, nasıl tarafsız olacak?

Başında bir siyasetçi olan Adalet Bakanı varken…

Hakimler ve Savcılar Kurulu siyaset eli ile dizayn edilirken…

Siyaset kurumunun siyasetçileri de o koltuklarından hiç kalkmazken… Kalkmamak için ne gerekirse yapacak güce erişmiş iken…

Bir asrı aşan Cumhuriyet tarihimizde yargı layığı ile tam bağımsız olamadı. Ama kabul etmek lazım ki hiç bu sıralar tanıklık ettiğimiz kadar koyulaşmış bir halde de araçsallaştırılmadı.

Yargıyı bağımsızlaştırmak lazım.

Ama bu nasıl olacak?

Tabii ki işe siyaset kurumundan başlayarak olacak.

Partilerin programlarına baktığınızda, bizlere vaat edilenlerin ne kadar mükemmel olduğunu görürüz. Ama o vaat edilenler yapılmadığında halk olarak bizim bir yaptırım gücümüz var mı?

Koca bir halk etkisiz eleman gibi…

Halk demokratik isyanını anayasal hakları üzerinden kullanmak istediğinde de gözaltılar, tutuklamalar, işkenceler, kötü muameleler akın ediyor.

301 gencimiz cezaevinde. Yüzlercesi günler boyu kötü muamele gördü, darp edildi, acımasızca biber gazına, tazyikli suya muhatap oldular.

Kaybedecekleri bir gelecekleri olmadığını kesinkes gördüklerinden seslerini duyurmak istiyorlar… Onları dinlemek yerine “Türk Milleti Adına Karar Veren”ler tarafından cezaevine gönderiliyorlar.

Gene de direnerek ülkeye nefes borusu açtılar.

Bu, bize kalıcı ve bozulması çok zor demokratik bir sistem için derin bir sorgulama fırsatı yaratmalı.

Toplumun önüne düşen, ölü toprağı serilmiş ülkenin insanlarını sırtlayan gençler siyaset kurumunun değişiminin de yolunu açabilir.

Nasıl bir siyaset kurumu istiyoruz?

Ya da siyaset kurumu nasıl demokratikleşir?

1980 Askeri Cuntasının yasalarıyla siyaset yapılarak demokratikleşmez tabii ki… Siyasi Partiler Yasası, Seçim Yasası o dönemden kalma.

Tüm üyelerin hatta seçmenlerin dahil olacağı, hâkim gözetimde gerçek bir ön seçim yok…

Belediye Başkanlarının oylarına yön verdiği delegeler var… İstihdam ile siyasal ikbal arasında kurulmuş bir tahterevalli var…

Seçileni halk mı seçiyor, genel başkanlar mı, genel merkezler mi?

Milletvekillerini tanıyor muyuz, görüyor muyuz, denetleyebiliyor muyuz?

Tanıyarak, bilerek, görerek ve sürekli denetleyebileceğimiz yeni bir seçim sistemine ihtiyaç yok mu?

Örneğin dar bölge seçim sistemine…

Bir de siyasetin finansmanı meselesi var… Onun ayrılmaz parçası olarak da kamu ihale sistemi…

Geleneksel hastalığı iyileştirmenin yolu nedir?

Müteahhitlerle al gülüm-ver gülüm oyunu yerine, berrak, saydam denetlenebilir parasal kaynaklarla siyaset… Ve o kaynaklar üzerinden hesap verilebilirlik…

Ve muhakkak muhakkak sulandırılamayacak bir dönem koşulu…

Bizi bu bataklıktan siyaset kurumu kurtaracak, o halde zaaflarla hastalanmış olan siyaset kurumunun nasıl demokratikleşeceği ilk gündem maddesi olmalı.

Siyaset kurumu nasıl halkın malı olur, halkın denetimine nasıl tabi hale gelir, çürümüşlükten nasıl kurtulur?

Toplumsal enerjinin yükseldiği, gençlerin yolumuzu açtığı ve toplumsal umudun iyice kabardığı bu dönemde en birinci meselemiz bu soruya sağlıklı cevaplar olmalı.

Mesajlarınızı, yorumlarınızı, katkılarınızı, önerilerinizi bekliyorum.

Tam zamanıdır…

YORUMLAR (36)
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.
36 Yorum
  • Ali Osman Argın / 05 Nisan 2025 04:23

    Delegeler kimlerdir?

    Her şeyden önce ve yöresine en iyi hizmeti kendi partisinin yapacağına inanmış kişidir.

    Başka?

    Çevresinde sevilen sayılan birisidir.

    Ülke ve yöre problemlerine kafa yorup, çözümler üreten kişidir

    İnsanlarla iyi iletişim kurabilen insandır.

    Ülke çıkarını daima şahsi çıkarından önde tutan kişidir.

    Partisinin programlarını bilir ve demogoji yapmadan, yalan söylemeden, ona buna iftira atmadan, partisinin programını anlatma yeteneğine sahiptir.Başka?

    Yanıtla (0) (0)
  • Birisi / 04 Nisan 2025 22:30

    Demirel söylemişti. "Batılılar bize tarım temelinde sanayilesmeyi önermişti, biz buna uymadık maalesef" demişti. Ve ekonomimiz sağlıksız gelişti. Bugün de, bu iktidar, ithalata fazla ağırlık veriyor ve ihracatı artıracak sanayi üretimini zor duruma sokuyor. Siyaset, bu üretici olmayan ve tüketime yönelik eğilimin güdümüne giriyor... Dip noktayı gördüğümüz zaman, yumurta kapıya dayandığı zaman, siyasi çözümü kesfedeceğiz. Tabiki yıkıntılar arasından çıkarken.

    Yanıtla (0) (0)
  • Alperenç / 04 Nisan 2025 22:12

    Figen Hanım, teşekkürler…
    Sizi ve sizin gibi yazıp çizen insanları tebrik ediyorum.
    Çağrınız çok anlamlı olsa da, maalesef ortalama vatandaşın rejimi değiştirecek aklı da, bilgisi de yok!
    Ümitsizlik, tabii ki doğru değil…
    Ama, şu soru haklı değil mi?
    Elinde sadece ölçüsüz para ve medya gücü değil devletin bütün imkanları da olan bir İktidarın hukuk ve adalet kaygısı yoksa vatandaş ne yapabilir ki?

    Yanıtla (0) (0)
  • Okur / 04 Nisan 2025 22:06

    Figen hanım, herşeyden önce Putin yönetiminde bir Rusya olma yolunda hızla ilerleyen ülkemizin acilen tekrar demokrasi yoluna dönmesi lazım.
    Önerim ülkenin %50 sini efsunlayan iktidar medyasına reklam veren şirketlerin ürünlerinin reklamlar kesilene kadar satın alınmaması. Bu demokratik tepkiyle önemli bir mesaj verilebileceğini düşünüyorum.

    Yanıtla (0) (0)
  • Deli Ömer / 04 Nisan 2025 20:31

    Sayğıdeğer Hanımefendi.
    Türkiye’de yüksek okulu bitirdikten sonra Almanya’ya geldim. Sorunuzun muhatabı olduğumu düşünüyorum. Geldiğim yıllardaki Herr Hageman (MV) her haliyle şimdi de aynı Hageman. Biz gelirken çayırda yayılanlara şimdilerde efendim diyenin haddi hesabı yok.
    Selamlarım bu milletin Delilerinin üzerine olsun.

    Yanıtla (0) (0)
  • Köyün delisi / 04 Nisan 2025 20:19

    Figen hanım. Hem yazınızı, hem de yorumların tamamını
    dikkatlice okudum. Ortak nokt şu ki, Herkes siyasetten ve
    ve siyasilerden memnun değil. Kısacası bu yıllardan beri
    süregelen ve kimyası bozulmuş mevcut siyasi ilkelerden
    artık ülkkenin yönetilemiyeceği apaçok ve aşikardır.
    Netice; Bence anayasa yerine, bağımsız , tarafsız aynı zamanda konusunda uzman ve dürüst bilim adamlarınca yeniden, ilkeli, ahlaklı, kapsayıcı ve hiç bir şüpheye yer bırakmıyocak bir siyaset kanununa acilen bir ihtiya

    Yanıtla (1) (0)
  • memmet / 04 Nisan 2025 17:20

    Yazdıklarınız çok doğru adam olabilmemiz için.
    Ancak bunun için önce toplumun düzelmesi, hele hele eğitimli ve bilinçli olması gerekir.

    Yanıtla (2) (0)
  • mimli / 04 Nisan 2025 17:09

    Doğru, neremiz kalmış ki!?
    Düzelecek öylesine çok yerimiz var ki?!

    Yanıtla (2) (0)
  • Berberoğlu / 04 Nisan 2025 17:02

    = 1 =
    1) Öncelikle bu toplum bir siyasi partiyi üst üste iktidar olmuşsa o partiyi bir kez daha (3. defa) asla iktidar yapmamalı. Aralıklarla olabilir tabii.
    2) İktidarlar/siyasiler halkın 'milli irade'sini iktidar ve siyasi güçlerini kullanarak zaman içerisinde hep çalıp kendi lehlerine çevirip kullanmışlardır. Bu irade mutlaka halk lehine geri döndürülmeli.

    Yanıtla (2) (0)
  • Berberoğlu / 04 Nisan 2025 17:01

    = 2 =
    3) Seçme ve seçilmede halkın iradesi hep zayıflatılmış, vekilini dahi seçmekte iradesi

    elinden alınmış durumdadır. Vekiller, halka
    değil genel başkanlarının vekili durumuna getirilmişlerdir.
    4) Seçimlerde halkın iradesini kullanabilmesi ve kendi vekilini seçebilmesi "tercihli seçim sistemi" ile mümkündür.

    Yanıtla (2) (0)
  • karar okunur / 04 Nisan 2025 15:01

    Her şeyden önce neler olduğunun ve nelerin planlandığının iyice bilinmesi çok önemli. “Siyaset üstü“ diye bir şeyin olmadığı, her şeyin siyasetin içinde değerlendirilmesi gerektiği bilinmeli. Halkımızın içinde bulunduğu durumu, alınan siyasi kararlarla nasıl bir devlet şekli tasarlandığını idrak etmesi çok önemli. Bu bilinçle, gençlerin yaptığı gibi “yeter artık söz milletin“ diyerek kendisine yer açmalı ki, siyasetciler halka inat siyaset yapılamayacağını iyice anlasın. Gerisi ayrıntı.

    Yanıtla (3) (1)
  • karar okunur / 04 Nisan 2025 16:24

    Yer açmanın da zıddı var. Tiranlar gibi haksızca ve zorbaca yerinden etmek değil. Onların maksadı daha iyisine, herkese faydası olana yer açmak değil. Kendine, kendi tayfasına yer açmak. Zorbalığı var eden nedenler bilinmedikçe ve bunlar değişmedikçe, dünyanın en iyi yasaları yapılsa boşa gider.

    Yanıtla (0) (0)
  • Sıradan Vatandaş / 04 Nisan 2025 16:02

    Sadece seçilenlerin değil seçenlerin de niteliklerinin belirleneceği bir seçim sistemi olmalı. Siyasi suçlar hariç cinayet, hırsızlık, yolsuzluk, dolandırıcılık gibi suçları işlemiş olanların seçime giremeyeceği, 12 yıllık zorunlu eğitimi tamamlamayanların, gelir vergisi vermeyenlerin (işsizlik vb geçerli mazeretler hariç), yurtdışında yaşayanların oy kullanamayacağı bir sistem olmalı. Milletvekili emekliliği olmamalı.

    Yanıtla (1) (0)
  • Okkır / 04 Nisan 2025 14:54

    Zor soru. Siyasette etik değerler de koşul. Bozmanın bir yolunu buluyor. Sistem içinde tutarlı ise görece iyi işler. Abd ile İngiltere parti sistemi çok farklı. Körüne adapte olmaz. Anayasa bizde yazılı ve daha uzun olmalı. Kötü yönetim/kötüye kullanım bağımsız kurumda da olabilir, hesapsızlık/kast da olmaz. Eskiler bilir devalüasyondan bir gün önce yüklü parasını dövize çeviren başkanı. Halka hesap veren-yargının denetiminde- icranın sorumlusu olmalı. Güçlü/hür basın ve kamuoyu koşulu altında.

    Yanıtla (0) (0)
  • Erol Kasap / 04 Nisan 2025 13:51

    1-Siyaseti neden zenginlerin yaptığı?
    2-Siyaseti yapanların neden zenginleştiği?
    3-Üniversite mezunlarının ancak memur olabildiği, ama ilkokul mezunlarının neden Milletvekili, başkan seçildiği?
    4-Liderlerin neden mezara kadar koltuğu bırakmadığı?
    5- Toplumsal ve geleceğimiz yerine, neden bireysel ve bugünü yaşadığımız?
    Sorgulanmadıkça, çözüm bulmadıkça!
    6-????????????????

    Yanıtla (2) (0)
  • M.Kamil Z / 04 Nisan 2025 12:52

    2. Parti değiştiren vekillerin vekilliği düşmeli ve yerine bir sonraki sıradaki kişi gelmeli. 2 yıl görev sonrası emeklilik hakkı kaldırılmalı.
    Bağımsız adaylar bolge ortalamasina göre seçilmeli. HSYK, yarısı hakimler yarısı meclis tarafından en kıdemli hakimler arasından seçilmeli. Anayasa mahkemesi meclis, üniversite hocaları ve hukukcular tarafından serbest seçimle oluşturulmalı.

    Yanıtla (0) (0)
  • M.Kamil Z / 04 Nisan 2025 12:46

    Sayın Çalıkușu sizin de bildiğiniz gibi sorunun temelinde Siyasi Partiler yasası var. Dar bölge sistemi, millet vekillerinin üyeler tarafından belirlediği, oy verecek üyenin en az bir seçim dönemi öncesi üye olmuş olması şartının olduğu bir sistem. Siyasi partiler dahil kamusal herturlu bilginin şeffaf olduğu, Fransa tipi yarı başkanlık sistemi, başkanın 2 dönemle sınırlandırıldığı bir sistem sorunu çözer.

    Yanıtla (1) (0)
  • Takipci / 04 Nisan 2025 12:30

    "Tüm üyelerin hatta seçmenlerin dahil olacağı, hâkim gözetimde gerçek bir ön seçim yok…"
    Iste meselenin bam teli; ONSECIM yoksa Demokrasi de yokur, Demokrasinin olmadigi yerde Pozitif Hukuk var olamaz...

    Yanıtla (0) (2)
  • düşünen vatandaş / 04 Nisan 2025 12:21

    Eğer halkın önüne sandık gelebilirse, öncelikli vaadi, Siyasi Etik Kanunu ve kusursuz bir Kamu İhale Kanunu çıkarmak olan, ardından yasalardaki muğlak ifadeleri netleştirmek olan kadrolara yönetme fırsatı verilmeli. Bir dönem içinde olumlu gelişmeler göstermeyene ikinci şans verilmemelidir. Halkın bu konudaki kararlılığı siyasetçilere hissettirilmeli

    Yanıtla (0) (0)
  • Okur / 04 Nisan 2025 11:54

    Hep ABD Başkanlık Sistemindeki örneklerden bahsediyorsunuz bu uygulamalar Parlamenter Sistemde olmaz ve İktidar partisi muhtemelen Anayasası değiştirecek çoğunluk elde eder

    Yanıtla (0) (0)
  • Kdnzli / 04 Nisan 2025 11:09

    İyi ki varsınız,elinize kaleminize sağlık

    Yanıtla (1) (0)
  • Dr / 04 Nisan 2025 10:19

    Gençler 1 simitle doyar. Yaşlılar dünyayı yese doymaz. Dünyayı gençler yönetsin.

    Yanıtla (2) (0)
  • İnsanoğlu / 04 Nisan 2025 09:40

    Bilenler meclisi her alanın uzamnlarından oluşacağı için ekonomi, ticari, sağlık, eğitim gibi alanlardaki teknik kanunların yazılması, uygulanması, denetimi gibi alanlarda görev yapmalıdır. Kararlar tek kişi tarafından değil kurul tarafından alınmalıdır. Başkan karar alma yetkisi sadece kurul kararında katkı şeklinde olmalı katılım dışında fiili karar alma yetkisi olmamalı yalnızca alınan kararı uygulama yetki ve sorumluluğu olmalıdır.

    Yanıtla (0) (0)
  • İnsanoğlu / 04 Nisan 2025 09:37

    Milletvekili olabilmek için parayı basanın ilk sıraya yerleştiği ya da seçilebilecek kalibreli insanların parti başkanının adamını seçtirmek için onun altında bir sıraya yerleştirilerek maşa yapıldığı sistemden hayır gelmez. Mutlaka seçimde isim tercihli sistem olmalıdır. Seçmen kimleri istiyorsa onları tercih edebilmelidir. Parti'nin aday sıralamasına göre değil. Ayrıca vekil sayısı 350-400 e düşürülmeli 250-300 kadar her meslek dalının uzmanlarının girebileceği senato tarzı bir bilenler meclis

    Yanıtla (1) (0)
  • Çiko / 04 Nisan 2025 09:32

    Meselenin bam teline basmışsınız. Teşekkürler

    Yanıtla (2) (0)
  • Eren / 04 Nisan 2025 08:50

    Gelişmiş olan ülkeler(İskandinav) örnek alınsın.

    Yanıtla (2) (0)
  • Okur / 04 Nisan 2025 08:45

    İlk yapılacak iş HSYK dan siyaset kurumu uzak kalmalı. Bunun için bu kurula sicili temiz en yaşlı hakim ve savcılardan seçilip üç yıl görev yapıp emekli olmaları. Boşalan kadrolara otomatik atama yapılmalı.
    Hakimlik teminatı sağlanınca gerisi kolay.
    Adalet; siyasetide, ekonomiyi de ,asayişi de yoluna koyar.

    Yanıtla (1) (0)
  • yener yılmaz / 04 Nisan 2025 08:37

    61 Anayasası benzeri bir anayasa yapıp yeni bir düzen kurulmalı sayın meslektaşım...

    Yanıtla (1) (0)
  • Okur / 04 Nisan 2025 08:11

    Siyaseti geçim kapısı zenginleşme kapısı olmaktan çıkararak parayla bağını keserek azaltarak milletvekilliği masası. Asgari ücret olsun mesela devlete eleman yerlestiremesinler mülakat yok merkezi sınav arazi inşaat rantini ağır vergiliyerek ODTÜ Boğaziçi hariç diğerlerinin belli mevkliere gelmeleerini yasakliyarak vs

    Yanıtla (0) (0)
  • Muhriç / 04 Nisan 2025 07:26

    Figen Hanım, tebrik ediyorum. Yazdıklarınız tamamen doğru şeyler. Evet, herşeyin bozulmasının en önemli nedeni, bizim Siyasi Partiler Ve Seçim Kanunu'muzdur. Sorumluluk ve yetkiyi yaymak yerine, şahıslara veriyoruz. Sonuç ortada. Peki yazıda konu ettiğiniz yanlışlıkların giderilmesi için Siyasi Partiler Ve Seçim Kanunu değiştirilebilir mi? Bu insan profilimizle hiç mümkün değil.

    Yanıtla (2) (1)
  • Amerikali / 04 Nisan 2025 02:36

    Bir de halkımıza, siyasetin ayricalik, avantaj, ustunlukculuk elde edilecek araç olmadigini, asil kurtuluşa bizimkiler ve ötekiler dahil herkes için eşitlik istediğimizde ulaşacağımızı belletmek lazım. Eşitlik degil ayrıcalık isteyen toplumla bu kadar siyaset olur.

    Yanıtla (3) (0)
  • Özer / 04 Nisan 2025 01:34

    İşin aslı busistem çöpe atilmalidir.Guclendirilmis parlementer sisteme geçilmeli cumhurbaşkanını meclis seçmeli.Bes yıllığına.65 yaşından sonra milletvekili ve bakan olmamali.milletvekili sayısı 450 olmalı.millet vekilligide en fazla iki dönem olmalı.

    Yanıtla (3) (0)
  • Ayak Takımı / 04 Nisan 2025 01:12

    Seçimli demokrasilerin temel açmazını dile getirmişsiniz. Seçim varsa seçmenin gönlü yapılmalı, popülizm budur. Siyasetçi hep vermek ister, seçmen de almak. Bu düzen nihayetinde mutlaka yozlaşma getirir. Bu düzenin ortasında yargı başta olmak üzere siyasetten bağımsız denetleyici ve düzenleyici kurumlar oturur ki bu yozlaşmanın önüne geçilsin. Milli irade goygoyuyla bütün bu kurumları etkisizleştirirsen, bugün Türkiye'nin içinde bulunduğu duruma düşmek kaçınılmazdır.

    Yanıtla (2) (1)
  • Mustafa Özarslan / 04 Nisan 2025 00:46

    Merhaba Figen hanım; Öncelikle bu güzel yazınızdan dolayı sizi kutluyorum.
    Önerilerim:
    1-Siyasi Partiler Kanunu değiştirilmeli,
    2-Seçilecek adaylar (Milletvekili-Belediye Başkanı- Meclis üyeleri ve parti yöneticileri) parti üyelerinin katılımı ile belirlenmeli,
    3-Tüm katmanların katılımı ile yeni anayasa yapılmalı ve referanduma sunulmalı,
    4-Anayasa kısa, öz, net ve herkesin anlayacağı bir dille yazılmalı,
    5-Yargı üyeleri de kendi aralarında süre konularak seçimle göreve gelmeli…

    Yanıtla (5) (0)