AK Parti yorgun, kadroları heyecansız, ya genel başkanı?
AK Parti’nin kuruluşundan bu yana birkaç nesil yetişti; parti siyasi hayatta iki yıl sonra çeyrek yüzyılı geride bırakmış olacak. Genel seçim zamanında yapılırsa, üç yıl sonra, iktidarda da çeyrek yüzyılını dolduracak.
Yaşlı bir parti ve yaşlı bir iktidar…
Ülkemizde kuruluşu üzerinden bir yıl geçmişken iktidara ulaşan bir başka parti olmadı.
İktidarda 22 yıl kalmayı başarmış bir partimiz de yok.
Demokrasi iddialı hiçbir ülkede iktidarlar uzun süreli olamıyor.
AK Parti bunu Türk siyasi hayatında başardı.
Yaşlı parti ve kadroları uzun yılların yorgunluğunu bir süredir belli ediyor…
İktidarı destekleyen kalemlerin 31 Mart yerel seçim yenilgisi sonrası dillendirdiği değişim beklentisi, aradan beş ay geçmiş olmasına rağmen, karşılığını bulmadı.
Hayal kırıklığı, AK Parti’nin 23. kuruluş yıldönümü kutlamaları sırası ve sonrasında kendini iyice belli etti.
AK Parti’nin genel başkanı da olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’dan değişime öncülük etmesi bekleniyordu. Seçim yenilgisinde payı olan bakanlar ve parti yöneticilerini görevden alacak, yerlerine başarılı olacak yeni isimleri getirecekti.
Bir zamanlar ‘metal yorgunluğu’ bahanesiyle güçlü belediye başkanları bile görevlerini terk etmek zorunda bırakılmamış mıydı?
Geçmiş geçmişte kalmış durumda.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sonuç alıcı cerrahi müdahalede bizzat bulunmak yerine, atadığı görevlilerin kendiliklerinden kenara çekilmelerini istiyor.
Erdoğan’ın 23. yıl kutlamaları vesilesiyle yaptığı konuşmayı dinlerken, okuduğu metnin bu bölümünde müthiş şaşırdım.
Nasıl olacak yani? Bakanların veya partinin il, ilçe ve genel merkez yönetiminde bulunanların, teker teker, “Ben heyecanımı yitirdim, hizmetin önünde engel ve çalışmalara ayak bağı olmak istemiyorum, koltuğumu bu sebeple terk ediyorum” diyerek istifasını sunması mı bekleniyor?
Çok beklenir.
Bürokratlardan da beklentisi var Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın; onların da “Gayretle, heyecanla, dinamizm içinde, hem performansı hem kaliteyi artırarak çalışmayı sürdürmesi” isteniyor…
En son, ülkenin değerli ormanlarının bulunduğu illerde çıkan yangınlarla mücadelede sınandı bürokratlar…
Sınandı ve sınıfta kaldı…
Liyakatın önemsenmediği bir değerlendirme sisteminin ürünü olan bürokratlardan ne beklenebilir ki?
Uzun bir süredir, bürokrasiye hakim olan anlayış, başarılı olmak değil, başarılı görünmek…
Son on yıl içerisinde bulundukları görevlere getirilen bakanlar ve yüksek bürokratların hepsinin atama kararnamesinin altında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzası bulunuyor.
Beğenmediklerini zaman içerisinde değiştirdi zaten…
Merkez Bankası ve TÜİK’in başkanları kaç kez değişti, saymayı bıraktım.
Kendisinden AK Parti’yi yeniden eski başarılı günlerine döndürecek, bir süre daha -çoğunun zihninde ebediyen- iktidarda tutacak köklü değişimler beklenen Tayyip Erdoğan’ın bunu yapabilecek durumda olmadığı anlaşılıyor.
‘Cumhur İttifakı’ ortağı MHP yüzünden mi?
Doğrusu bilmiyorum.
Mevcut durum Erdoğan’ın söylemine de sirayet etmiş görünüyor.
Başbakanlığı sırasında bile, bakanlardan “Benim bakanım”, bürokratlardan “Benim genel müdürüm” diye söz ederdi. Şimdi ise, ’cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi’ değişikliği sayesinde edindiği müthiş bir güce sahip; ancak eski söylemini terk etmiş görünüyor.
En son ne zaman “Benim bakanım” dediğini işittiniz?
Yeni sistemin kendisine yüklediği olağanüstü görevler ve sorumluluk Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı yormuş olabilir…
İçeride ve dışarıda ülkemizi ve insanlarını ilgilendiren sayısız gelişme yaşanıyor.
Ekonomiye ‘stagflasyon’ teşhisi koyan yerli-yabancı uzmanlar var.
ABD, Rusya, İran, Irak, Suriye, İsrail… Bu ülkelerin her biriyle yaşanan sorunlar sebebiyle dış politikada bir denge tutturulamıyor.
Okullar açılıyor ve öğrenciler ile aileler eğitimin açmazlarıyla karşı karşıya.
Cumhurbaşkanı yorgun…
AK Parti genel başkanı unvanı ve görevi de var; bu da onun yorgunluğunu biraz daha artırıyor.
Çözüm?
Kendisi bulacak çözümü.
Ülkeyi seçime götürebileceği gibi, genel başkanlığı bırakmayı da düşünebilir. Kendisini ve partisini MHP’ye bağımlı hale getiren sistemi bir kez daha değiştirmeyi deneyebilir.
Yazının burasında zihnime Moğollar’ın ‘Bir şey yapmalı’ şarkısı takıldı, onunla bitireyim:
“Derin uykudaydım / Sesine uyandım / Ter içinde kaldım / Uyku tutmadı”