Gençler Türkiye’yi Değiştirir Mi?
Dünyanın hemen hemen her yerinde bulunduğu yeri değiştirmeye çalışan gençler olmuştur ve bu da değişimin en büyük motorlarından birisidir. Bu motorun bugün daha farklı çalıştığını görüyoruz. Türkiye’de bugün de gençler ülkelerini değiştirmek istiyorlar evet. Fakat bu defa durum biraz farklı.
Türkiye’de değişmesi gereken şeyler olduğunu biliyoruz, bu her zaman olacak. Fakat artık değişimden ümidini kesen çok fazla genç var. O gençler ülkelerinde bir durumu değiştirmek istemiyorlar, direkt olarak yaşadıkları ülkeyi değiştirmek istiyorlar.
Türkiyeden dışarıya, özellikle de Avrupa’ya, dönük göçler büyük bir inceleme konusu. Sokakta çevirip sohbet ettiğiniz birçok genç Türkiye’de yaşamak istemediğini söylüyor. Bu böyle. Üzücü diye yokmuş gibi davranamayız.
Özellikle üniversite çevrelerinde çok daha baskın bir fikir bu. Bir eksiği kapatmak, bir hatayı değiştirmek değil masayı terk etmek düşünülüyor. “İmkanım olsa giderim” diyen gençleri buna iten şey ne, buna bakmak lazım.
Ben bunu önce ümitsizlikle açıklıyorum. Çünkü artık eski dönemlerdeki gibi sadece siyaset odaklı sorunları yok gençlerin. Bu ülkede liyakatin toplumsal bir soruna dönüştüğünün çoğu farkında. Farklı çevrelerden birçok arkadaşıma soruyorum, “Olası iktidar değişikliğinde kısa vadede liyakata dönüş olur mu sence?” diyorum.
Henüz evet cevabını duymadım.
Sorun sadece liyakat değil elbette. İmkan ve değer de bulamadıklarını düşünüyor gençler. Özellikle teknik araçlara ihtiyacı olan gençlerin Türkiye’ye bu imkanların gelmeyeceği konusunda inancı tam. Yapılan işin toplumda karşılık bulmadığını da söylüyorlar. Üstelik bunu üst sınıftan elit gençler söylemiyor sadece.
Bunun bir diğer sebebi bireyselleşme. Artık gençler kendilerini düşünüyorlar. Türkiye’nin daha iyi bir yer olmasından ziyade kendilerinin bireysel olarak daha iyi bir hayat yaşamalarını önemsiyorlar.
Türkiye’nin durumu önem sırasında git gide aşağı düşüyor.
Ülkeyle veya fikirle kurulan bağlar kırılıyor, esas olan bireyin mutluluğu oluyor.
Bunları gençleri eleştirmek için söylemiyorum. Her genç, kendisinden öncekilerin inşa ettiği dönem içinde büyüyor. Bu dönemde büyüyen gençlerin “ümitsiz birey”ler olarak yükseldiğini vurgulamak istiyorum.
İnsan devletiyle duygusal bir bağ kurmak zorunda değildir. Devlet bir yapıdır; kızılır, küsülür, sevilir, sevilmez... Fakat ülkeyi sevmek gerekir. O başka bir şeydir. Şarkısıdır, oyunudur, caddesidir, hatırasıdır…
Belki de soruna tam da buradan bakmak lazımdır. Kendi şarkısı, kendi oyunu, kendi caddesi, kendi hatırası yani “kendi güzeli” olmayan bir nesil yükseliyor ilk kez. Bir kültürle yüzlerce yılda birikmiş oyunlarla büyümüyor, tablet oyunlarıyla şekilleniyor zihni. Heyecanı, aşkı, hayreti, derdi kendi şarkılarıyla türküleriyle büyümüyor, hakim kültürün eserleriyle değişiyor. Caddeleri, binaları, hatıraları adına yerli bir şey bulamıyor.
Güzeli ithal ediyor zaten. Geriye sadece bozuk sistem, kopulmuş bir gelenek ve diğer şeyler kalıyor. İnsan bunları niye sevsin ki?
***
Tüm bunlar gençlerin apolitikleştiği anlamına gelmiyor. Gençler olanı biteni takip ediyor, sadece memleket eski dönemlerdeki kadar gündemlerinde değil. Bu meseleyi “Apolitik değil Gizlipolitik” başlıklı yazıda konuşmuştuk, tekrara düşmemek adına bu bahsi yazıdan ayırıyorum.
(“Gençler” diye başlayan tüm cümlelerim manipülasyon sayılır. Gençler, genellenemeyecek kadar çeşitli ve güzeldir.)