Otoriter bakışın kökenleri ve Türkiye…
Tarih boyunca sağ veya sol iddialı, içe kapalı, otoriter tüm siyasi rejimler, doğrulayıcı araç olarak hayali düşmanlara başvurmuştur. “Dış düşman, emperyalizm, uluslararası Siyonizm, küresel güçler, kozmopolit odaklar bunlar arasında yer alır.
Bir dönem Erdoğan rejiminin de otoriter literatüre bu bakımdan önemli katkısı olmuştu. Bir dönem revaçta olan, şimdilerde telaffuz edilmese de, işaret ettikleriyle iktidar ve destekçilerinin zihin dünyasında özel bir yer tutan “üst akıl” tabiriydi bu.
Bu fikrin Türkiye’deki öncüllerini anmadan geçmemek gerekir.
Hayali düşman meselesi, dünden bugüne kâh askerin, kâh Türk solunun, kâh milliyetçi, kâh İslamcı grupların diline pelesenk olmuş, farklı biçimler almış ve ancak aynı otoriter siyasi tınıya işaret etmiştir. Ülkedeki her eksikliği, gerilimi, sıkıntıyı, sorunu veya demokratikleşme taleplerini dış kaynaklı planlarla Türkiye ve Türk milletine, onun değerlerine karşı sistemli saldırılarla açıklamış, her soruyu, sorguyu, eleştiriyi bunlarla özdeşleştirmişlerdir.
Ortak bölen şunu gösterir: Hayali ya da varsayılan düşman, üretilen öteki, sadece bir otoriter rejimlerin kullandığı bir araç değil, aynı zamanda otoriter-ataerkil zihniyetlerin akıl yürütme biçimidir.
Nitekim bu zihniyet, verili dış bir gerçeği, örneğin bir ideal düzeni, onun ahlaki-siyasi varsayımlarını, örneğin, milli-yerli hassasiyeti, onu temsil eden aktörlerden gelen her tür girişimi mutlak doğru kabul eder. Buna karşılık, bu gerçeğe mesafeli her durum ve iddiayı, ona yönelik tasarlanmış bir tehdit, bir hamle olarak görür.
Bu durumda, tüm yanlışlar, aksamalar, bozulmalar, bu karşı hamlelerden, bu hamleleri yapan faillerin kötü amaçlarından kaynaklanır. Yaşanan her bunalım, her karışıklık, her başarısızlık onu planlayan, üreten, harekete geçiren, ciddi etki ağına sahip güçlere işaret eder. O zaman siyaset, “doğru” bakışı temsil edenlerin bu düşmanlarla yapılan mücadelesinden oluşur. Siyasi başarı, bu mücadele kaynaklarını seferber etme kabiliyetiyle ölçülür. Eylem esas, çatışma doğaldır, farklılıkları, etkileşimi ifade eden siyaset anlayışı tümüyle devre dışıdır...
Bu denklemde özne hem fikri hem pek kuvvetlidir hem çok muğlak. Özne hep tek boyutludur, tek yönlü davranışa sahiptir. Ya kurar ya bozar. Kurucu özne “ben”i, “biz”i, bozan özne “öteki”yi ifade eder. Özellikle öteki, bozan özne oldukça muğlaktır. Fiili olmaktan hayali olmaya kadar giden bir skala da karşımıza çıkar.
Örneğin bugün Türkiye’de ne kötü gidiyorsa, Ekonomi, imaj, dış dengeler, ahlaki bozulma, “kabul edilmez cinsel eğilimler”, ötekilerin değer, niyet ve faaliyetleriyle ilgilidir.
Peki kimdir bunlar?
Bizden farklı olan herkes...
Fonlar, bankalar, başka ülkeler, başka inançlar, farklı ideolojiler, farklı kimlikler, aydınlar, emperyalizm...
Türkiye bu sarmaldan hiçbir zaman çıkmadı.
Ne yazık ki doz düşmüyor, artıyor...
Dünyadaki gidiş, yerimiz, çatışma sever ideolojimiz bu sarmalı daha besliyor.















bir zamanlar ermeniler ve rumlar "düşmandı" ama günümüzde sadece 50 bin ermeni ve 2 bin rum var dolayısıyla bunlar sıralarını savdı yeni "düşman" ise lgbt+ vatandaşlar sanırım
Yanıtla (7) (3)çok haklısın..istiklal mücadelesi yıllarında ermeni ve rum çeteler halka gül dağıtmışlardı.Bu Türklerde çok nankör doğrusu!.
Yanıtla (4) (2)Geçenlerde Taner Ay Karar da yazmıştı mütareke yıllarında Rumların, işgal kuvvetlerinin İstanbul'da yaptıkları, Yunanlıların çekilşrlen yaptıkları vesaire . Bizim yerli, sözde Aydın takımı için Karar yazarı İbrahim Kiras’ ın “entellektüel züppelik” tanımı akla geliyor.
Yanıtla (3) (2)eğer devletin birilerini hedef göstermesini onaylarsanız yarın devir değiştiğinde ve sıra size geldiğinde ağlamanız fayda etmez tarih bunun sayısız örneğiyle dolu
Yanıtla (0) (0)Ali Bayramoğlu'nu 25 yıldır takip ediyorum. Dön baba dönelim, hep aynı şeyleri yazar durur.
Yanıtla (1) (0)Durkheimin kitaplarını okuyanları gazzede görüyoruz.
Yanıtla (0) (1)Kimi kastediyorsunuz anlamadım ama, Önerim, yazı bağlamında ve ülkemin birliği ve dirliği içindi.
Yanıtla (1) (0)İsrail filistin sorununu anlamak için (çözümü için değil) Huntigton un Medeniyetler Çatışması kitabını tavsiye ederim.
Dunyada Sağ ve Sol sosyal makas gibidir. Çıkarlar kesilir bu makasla. Fakir,fukaraya ise vaatler verilir. Saftirik yandaşlar da birbiri ile didişir..
Yanıtla (0) (0)Gerçek şu; Ülkemizde birleşik bir millet yaşamıyor. Kabaca yarısı bu çağda yarısı 18. yüzyılda yaşıyor. 18. yüzyılda yaşayanlar ülkeyi 7. yüzyıla götürmeye çalışıyor, bilerek bilmeyerek. Çözüm: Her iki kesimden kamu oyu yapıcıları Emile Durkhiem in ''Toplumsal İşbölümü'' kitabını okuyup, taraftarlarına ideolojik bagajlarını, önyagılarını bir kenara bırakarak anlatmaları, okuyup yazması olanların da bu kitabı ciddiyetle okumaları tek kurtuluştur. Adam olmak zor değildir. Tercihtir ve Basittir.
Yanıtla (2) (0)Sayın yazar İlkel, ataerkil, asabiyet ve geleneksel dini anlayışın insanları bir araya getirdiği; birey olamamış, kişilik ve kimlik oluşturamamış toplumlarda; bir guruba aitlik bağları oluşurken mutlaka bir düşman üretilir; bu duygu ötekiler ve biz anlayışı üzerine oturur. Burada öteki korkusu ve biz duygusu sürekli diri tutulur. Doğadaki canlıların temel içgüdüsü de budur. Bunu aşabilen insanlar animal akıldan hüminal akla geçerler. İnsanlaşmış birey budur.
Yanıtla (6) (2)İri iri laflar ama Türkçe'yi bilmiyor. Onaylayanlar biliyor mu? O da şüpheli. "Asabiyet" değil ","asabiye"diye kullanılir o kavram.
Yanıtla (2) (3)kategorileştirme çok ileri düzeyde olmuş. realite genelde uçlar arasında biryerlerdedir. örneğin devletler açısından düşünelim. her birinin kendi çıkarlarına göre politikası olur. bunların birbiriyle uyumsuz kısımları doğal olarak karşıolma/engelleme vs. biçiminde ilişkilere de yol açar. yoğunluk ve süreklilik de olabilir veya sisteme karşı yapılanmalar, içindekilerce olumsuz algılanır. analizlerde bu kadar somuttan kopuk genelleştirme olmamalı bence.
Yanıtla (0) (0)Hrant Ermeniiydi ama milyonları ağlattı.
Yanıtla (0) (0)Dış güçlerde dolaşıp dolaşıp bizi bulur
Yanıtla (1) (0)Bu otoriter yönetimi kurma daha iyi üretim ileri teknoloji ürünlerini üretip dışarı pazarlama ilk 500 üniversite arasına en az 75 üniversite koyma işsizliği sıfirlama hayvancılık ve tarımda dünyanın ilk 5 ülkesi haline gelme coğrafya,tarih ,edebiyat ,kimya,fen ,biyoloji bilimlerinde parmak ısırtma değil nasıl.kolay devlet malını yavmalar ihalelerden nasıl.yüzde alır bunlar için basın ve halkı nasıl sustururum mesele bu
Yanıtla (1) (0)Biz sosyolojiyi, sosyal dinamikleri doğru okuyamıyoruz demek yerine laf çevirmeyi sever yerli aydınımız.
Yanıtla (0) (5)