Köşe başında keklik gibi bakıp duran çiçekler
Songül Hanım Suadiye’de 25 yıldır çiçek satıyor. Mahalle sokağının köşebaşına rengarenk çiçeklerini seriyor. Beton binaların köşebaşında envaiçeşitlilikleriyle ve kokularıyla sokağı hayat alanına dönüştürüyor Sultan Hanım ve çiçekleri.
Sultan Hanım bir roman. Dünyanın en tatlı romanı. Yüzü gülümsemenin rengine dönüşmüş. Değme kişisel gelişimcilerin iletişim konusunda gelip ders alacakları kadar da beden dili ses tonuyla uyumlu.
Hanımları; aşkım, bir tanem, canım, hayatım, fıstığım gibi içten gelen nezaket ve sevgiden mahrum bırakmıyor. Beylere; abim, hocam, büyüğüm ifadelerini eksiltmiyor.
Her cumartesi selam verir, hal hatır sorar, benim için uyun çiçek yapmasını rica ederim.
Bu cumartesi yanına vardığımda selvi boylu güzel bir hanıma çiçek yapıyordu. Hanımefendinin eşi de yanında. Aşkım diye hitap ediyor. Sonrasında da temkini elden bırakmıyor. Abla yanlış anlamayın dilim böyle. Ben herkesi severim. Sevdiğimi de dile getiririm. Eşi gülümsüyor. Hoşuna da gidiyor. Aşkına hitabı başka birinden duymak kıskançlığa değil gülümseyen hoşnutluğa dönüştürüyor. Hanımefendi de gülümsüyor.
Çiçeği derleyip toplayıp aşkım dediği kadına uzatıyor. Borcunu sorduklarında 500 lira ama siz 350 lira verirseniz yeter diyor.
Parayı alınca bereket versini ekliyor. Karı koca ayrılınca bana bakıp Hocam tanıdınız mı diyor. Ben hayır diyorum. Nasıl tanımadınız dizilerde oynuyor. Sanatçı o diyor. Bir sanatçı müşterisinin olmasının sevincini eteklerine ziller çaldırarak yaşıyor.
Bu hafta bana ne vereceksiniz diye soruyorum. Hocam geçen hafta size şebboy verdim. Güzel koktular mı sorusuna evet deyince düşünüyor, çiçeklerine bakıyor.
O zaman bu hafta size mor şebboydan vereyim. Papatyalarım da güzel kokuyor. Onları da araya yerleştireyim diyor. Olur diyorum.
Şebboylardan çıkarıp bana koklatıyor. Burnumun dibini delip ruhumu ferahlatıyor. Sonra papatyaları güneşe tutuyor. Papatyaların sevincini görüyor. Mutluluğun resmi tamamlanmış gibi onları şebboyların arasına yerleştiriyor. İş yapma özeninde hata payını ve zaman kaybını sıfırlamış bir el pratikliğine ve ustalığına sahip. Çiçekler; kendisini 25 yıldır derleyip toplayıp satan kişiye zamanla kendi nezaketini vermiş. Misin yanında kalan mis misali.
Sultan Hanım’ın çiçek derleyip toplama özen nezaketine bakınca insanın Sultan Hanım’ın elinden derlenip toparlanası geliyor.
Sultan Hanım diyorum üniversitede okuyan öğrencilerin sizden ders alması lazım.Gülümsüyor. Estağfurullah. Ben ilkokuldan sonra okula gitmedim, diyor.
Sultan Hanım 25 yıldır varlıklı insanların ikamet ettiği mahallede çiçek satmanın insan ustalığına erişmiş. Üniversitelerde iletişim, halkla ilişkiler, iktisat, pazarlama, sosyoloji, psikoloji gibi okutulan bilim dallarının kitaplarda olmayan okutulmayan hayattaki hali Sultan Hanım’ın kendisinde var. Çiçekçilik, kendisini zamanla bir üniversitede ders verecek boyuta taşımış. Yaşayarak öğrendiği bilgi davranış birikimine ulaştırmış.
Mahallede herkesi tanır. İpsizi, sapsızı, hanımı, fırıldağı, adamı, eli işte gözü oynaşta olanı, azıcık aşım kaygısız aşkım diyeni, anneyi ve anne gibi görüneni, babayı ve baba rolü oynayanı, öleni, hasta olanı, iyi insanı kötü insandan ayırt etmenin ilmini, aşkı ve aşk rolü oynayanı, seveni ve sevgi numarası yapanı, aşıkları ve aşk acısı çekeni, çiçeğin hangi ellere yakıştığını ve hangi ellerde iğreti durduğunu, kiminle neyi konuşup neyi konuşmamayı gerektiğini, sandalyesini getirip yanına oturanların dertlerine şifa olan söz merhemini, ölen insana yapılacak duayı, hasta insana söylenecek sözü, hangi çiçeğe hangi sözün bakışın onu diri tutacağını, kiminle pazarlık yapılıp kiminle yapılmayacağını, sokak kedilerin dilini, sokak köpeklerinin kime diş bileyip kimden uzak duracağını, martıların kargalar ile olan hayat kavgalarını, kedilerin kargaları neden sevmediğini, kızların aşko kuşko halini, erkeklerin omurgasızlaşmasını, yolda yürüyen kızların anne babalarının kimler olduğunu tahmin etmeyi, kime dost nasihatı edilip kime edilmeyeceğini, gelin kaynanaların ses tonundan geçinip geçinmediklerini, emeklilerin can sıkıntılarına iyi gelen sözleri… daha neler biliyor neler.
Mahallelinin gönül rahatlığıyla gidip konuşup dertleştiği mahallenin gönülevine dönüşmüş onun gönlü.
Eşlerin, annelerin, babaların, çocukların, gelinlerin, kaynanaların, aşıkların birbiriyle paylaşmadığı sırların da gönülevine dönüşmüş onun gönlü.
Gönül almayı, gönle dokunmayı, gönül gönüle konuşmayı, gönülden geçip kırıcı olmamayı, aleme sığmayanları gönlünde barınmayı, gönlün bir sırça saray olduğunu biliyor ve kırılınca yapılmayacağını bildiği için ağzından bal damlatmayı eksiltmiyor.
Mahalleli ona, mahallemizin terapisti diyor.
25 yıldır bir eksiği gidericesine orda duruyor.
“Yürüyüşünü kaybetmekten korkan” Fransız şair Arthur Rimbaud okumamış. Ancak yürüyüşünü kaybedenlerin kimliksiz dolaşmalarının nereye vardığını varacağını 25 yıldır sokaktaki adımların adımlamalarından öğrenmiş bir üniversite Sultan Hanım.
Mahalleli ona, mahallemizin terapisti diyor.
25 yıldır bir eksiği gidericesine orda duruyor ve çiçeklerini satıyor.