Saadet’e ‘Sülün Osman’ kıyağı
Kimin, niye kaldırttığı tartışılır. Ama Saadet Partisi’ne yaradığı kesin.
Ne yapsalar, 'Sülün Osman' reklamına bu kadar dikkat çekemezlerdi.
Organize İşler-2 filminin önünde gösterilmek üzere hazırlattıkları klip, sinemalardan kaldırıldı.
Yayınlanmaya devam etse bu izlenme oranına, bu popülariteye mümkün değil ulaşamazdı.
Rüyasında bile göremezdi Saadet’in seçim kampanyası bu reytingi.
Sanki gizli bir el dokundu ve uçurdu.
Sadece bir filmin sinemadaki izleyicisini hedefliyordu, şimdi bilmeyen, duymayan kalmadı.
Sosyal medyadan WhatsApp gruplarına, elden ele dolaşıyor, dile düştü, alemin şamata konusu...
Üstelik, belki hiç alakası yokken iktidar baskısıyla yasaklandığı algısı yerleşti.
Doğrudan iktidarı muhatap almadığı halde, göndermelerinden iktidar çok alınmış, derhal kaldırtacak kadar rahatsız olmuş izlenimi doğdu bir de.
İktidarı olumsuz propagandadan koruma refleksiyle yapıldıysa, daha fena.
Çünkü o menfi propagandayı bitirmek, küçültmek, etkisini sınırlandırmak yerine, daha da büyüttü.
Atılan taş, ürkütülen kurbağaya değdi mi meselesi...
İktidar algısını, Saadet lehine bu derece istesen sevimsizleştiremezdin.
Saadet’i mağdur, iktidarı ise Sülün Osman’ın lafından bile gocunuyor durumuna düşürmeyi planlasan ancak yani. Birine sempati toplarken öbürünü antipatik göstermek için kurulmuş bir tuzak desen yeri.
Muhalefetin ekmeğine bilerek yağ sürmeyi, 'Sülün Osman' sansürünü iktidarın üstüne kasten yıkmayı denesen, bu kadar olur.
AK Parti’ye iyilik değilken Saadet’e ise kampanya jesti yerine geçti, ‘al da tepe tepe kullan’ der gibi bir hediye.
Ters sonuçlar üreteceği, o klibi köpürtüp parlatacağı öngörülmemiş olamaz.
Sansür ve yasaklar, sansürlenene ilgiyi hatta bazen hak etmediği ölçüde arttırır, yasaklananı daha da çekici kılar.
Nasıl ters teptiğinin en güncel şahidi AK Parti değil midir? Tecrübeyle yaşamadı mı?
Bilmesi istenmeyen şeye merak duyar insan. Kendilerinden bir şeyler saklandığı hissi vermek, sadece kalabalıkların merakını kışkırtır.
Örnekleri çok...
Kartal’da çöken bina haberlerine alelacele yayın yasağı getirilmesi mesela. Mahkeme o kararla hangi yararı gözetti, toplumu neden korumayı amaçladıysa, maksadın tersine hizmet etmedi mi?
Ya da idamla yargılandığı halde, darbeci Sisi rejimine iade edilen Mısırlı Hüseyin’in ters kelepçeyle görüntülenmesi. Skandalın fotoğrafını çeken temizlik işçisi Çelik, apar topar gözaltına alındı. Halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik suçlamasıyla. Fakat bunun tahrik ettiği tepkiler, infiale dönüşünce hemen bırakılmadı mı?
‘Neyi örtbas telaşı bu, ne saklıyor, kimden hangi gerçeği kaçırıyorsunuz’ kuşkusu uyandırdı ve şüpheler haklı çıkmadı mı?
‘Sülün Osman’ klibini arada kaynatmak varken sansür krizine dönüştürenlerin hangi akla hizmet ettiği, epey su götürür.
Hayret ki benzer durumlarda görünmez parmakları ya da suret-i haktan görünerek iktidara sızmış kripto hainleri sorumlu tutanlar, bu kez ileri atılmıyor.
Oysa, yüze göze bulaştırıp o reklamı iktidarın ayağına dolayanların üstüne şimdi gidilmeyecek de, ne gün gidilecek?