Mansur Başkan’a kayyum şâyiası
Nereden çıkıyor, demeyin. Ateş olmayan yerden duman çıkmaz.
Siz, CHP’li Esenyurt Belediyesine zorlama iddialarla kayyum atar, kayyumu İstanbul’a da getirirseniz...
İmamoğlu’nu, bir ahmak lâfı için başkanlıktan düşürüp siyasetten yasaklamayı nasıl hararetle savunduğunuz da hesaba katılırsa...
Orada durmayacağınız, yargı eliyle ve terörle mücaeleyi kullanarak siyaseti dizayna giriştiğiniz, bu alıştırmalarla kamuoyunu İBB’ye kayyum atamaya hazırladığınız, topun ağzında İmamoğlu’nun olduğu konuşulmaya başlar.
Başka türlüsü zaten beklenmezdi.
Fakat İmamoğlu’nu, Mansur Yavaş’a iyilik olsun, önü açılsın diye oyun dışı bırakacak değilsiniz.
Eğri bacadan doğru duman tütmez, herkes öngörür arkasının nasıl geleceğini.
Öyle de oldu. Mansur Başkan’a da kayyum atama arayışlarıyla ilgili şâyialar çok geçmeden çıktı, senaryolar tartışmaya açıldı.
CHP lideri Özgür Özel’e dün sordular. O da Mansur Başkan’a da kayyum atamak için bahane arandığına, bu yönde çalışmalar yapıldığına, devletin istihbarat teşkilatının buna âlet edildiğine dair kulağına duyumlar geldiğini doğruladı.
Aslı nedir, Ankara sınırlarında kayyum belirene dek bilemeyiz. Ama bazı şeylerin şuyuu, vukuundan beterdir. Yani lâfının çıkması, gerçek çıkmasından daha kötü.
Çünkü durduk yere çıkmıyor bunlar.
İmamoğlu’nun önü, antidemokratik yollarla kesilmek isteniyor. Orası kesinleşti.
E herhalde Yavaş’a yarasın, muhalefet meydanı ona kalsın, kazanma şansı artsın, ona yenilelim diye İmamoğlu’nu sandık yarışından atacak değilsiniz.
Öyleyse mantıksal olarak Yavaş için de bir iyilik düşünüyor olmanız gerekir. Sandığa yetişmeden nefesini kesecek bir iyilik.
Hay Allah, ne olabilir ki? Bingo, kayyum tabii ya.
2019 ve 24 seçimlerinde denenen suçlama, soruşturma ve karalamalar Yavaş’ı zayıflatmadı, güçlendirdi. Seçmen nezdinde küçültmedi, büyüttü.
İmamoğlu örneğinde de aynısı oldu, sökmedi o yöntem.
Bu kez kaderlerini seçmenin aklına, insafına terk etmeyip garantiye alacak, direkt yasaklatma yoluna gidecekseniz birini yasaklayıp diğerini serbest bırakmanın size ne faydası olacak? Hâliyle ikisine de aynısını yapacağınız, planınızın bu olduğu tahmin edilir.
Hani nereden çıkıyor canım bunlar, bizle ne âlakası var, yargı işini yapıyor, hukuk herkesi bağlar; diyerek havaya bakıp harbersizmiş gibi ıslık çalacaksanız... Olan bitenin karşıdan kabak gibi sırıttığını bilin.
TRUMP’A ERKEN SEVİNENLERİ NE BEKLİYOR?
Biden, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın telefonlarına çıkmıyordu. Çıksa da geç çıkıyor, hemen dönmüyordu.
Trump, telefonun başında bekler gibi daha ilk çalışta açıyor. Nitekim Erdoğan’ın tebrik telefonuna da anında, ilk gün hengâmesine rağmen döndü.
Cennet vatanımızda buna bakıp ABD Başkanlığına Trump’ın gelmesini kutlayanlar yok değil, gözlerden kaçmıyor.
Telefona çıkması, iki tatlı sözle kelâm rüşveti vermesi, ardından ne dediğine ve yaptığına bakılmadan sevindirik olmaya yetiyor.
Fakat ilk Trump dönemi, aradaki Biden döneminde bile görmediğimiz tehditler, yaptırımlar, burun sürtme ve asağılamalarla geçti. O dönemin ikili ilişkiler karnesi hiç de parlak değil.
S-400’ler için para ve kuyruk kaptırmak pahasına ABD’yi Rusya’yla dengelemeye Ankara, Trump döneminde daha çok mecbur kaldı.
Şubat 2018’de Cumhurbaşkanı Erdoğan, “maalesef Trump yönetiminin de Obama gibi”, YPG’ye destek konusunda Türkiye’ye yalan söylediğini bile dillendirdi.
Çabuk unutuluyor...
Erdoğan, Trump yönetimini “NATO müttefiki Türkiye’yle terörist YPG arasında” seçim yapmaya zorladı. Türkiye-ABD ilişkileri, neredeyse YPG ipoteği altına girdi. Trump yine de o seçimi yapmadı, YPG’den vazgeçmedi.
Tam aksine... YPG’nin başındaki Mazlum Kobani, ABD Başkanıyken Trump’la direkt görüşmeye ve teşekkürlerini almaya dahi mazhar oldu.
Demem o ki erken sevinç, çok hayâl kırıklığı getirebilir.
Her yüze gülen Trump, dost değildir.
Kendine Ahlâki Çoğunluk diyenleri inandırıp oylarıyla seçilen bir ahlâk düşkününden, yoz bir şovmenden söz ediyoruz. Ne kadar aldatıcı ve yanıltıcı olabileceğini oradan biçin.
Ayrıca Trump, büyük lâfları da seviyor. İkinci dönemi için “altın çağ” dedi. Yani Amerikan Altın Yüzyılı’nı başlattı.
Bir yanda da bizim Türkiye Yüzyılı var.
Dünya hangisinde yaşayacak? Umarım bu iki ayrı yüzyıl, karşı karşıya gelip çatışmaz.