Kefenin sahibi yok ne cebi!
Enkazdan sağ kurtaramadıklarınızı çok iyi defnetmekle avunacağınızı, avutulabileceğinizi söyleseler inanır mıydınız?
Malatya Büyükşehir Belediye Başkanı Selahattin Gürkan'a yükleniliyor. Cenaze namazlarını kılıp usule uygun defnetmeyi, başarı gibi anlattığı için.
Gasilhanelerimizin modernliğini, cenaze hizmetlerimizin kalitesini "hamdolsun"larla, "çok şükür"lerle öven ilk yönetici değil oysa.
Ve evet, bir afette devletten beklenecek asıl başarı; dua, gassallık, cenaze levazımatçılığı, mezar kazıcılığı değil.
Fakat o bile ne büyük nimetmiş! Yokluğunu yaşamayan bilmez. Kıymetini, o kadarcık teselliden dahi mahrum kalanlara sorun.
Kaldırılan moloz yığınlarından yakını, sevdiği çıkmayanları düşünün...
Kiminin mezarı var, hazır bekliyor ama cenazesi yok ortada. Kayıp, bulunamıyor.
Artık sıra bu haberlerde...
Nevzat Çelik'in Şafak Türküsü şiirinden hatırlarsınız şu dizeleri:
"Gecenin kıyısında durmuşum/ Kefenin cebi yok/ Koynuma yıldız doldurmuşum... /Beni burada arama anne/ Kapıda adımı sorma/ Saçlarına yıldız düşmüş/ Koparma anne..."
Kefenin cebi yok, derdik. O ne ki! Ölünün kefeni, teneşirin ölüsü, musallanın tabutu, mezarın gömülecek cenazesi yok...
Kim derdi ki çok iyi gömmek, gün gelip aranan bir devlet hizmeti olacak.
İdam sırası bekleyen şair için "tören adımlarıyla ölmek, ne garip şey anne"ydi.
Sevdiklerini cenaze töreniyle gömenlerin kendilerini şanslı, bahtiyar sayacağını kim söylerdi!
Şöyle haberler geliyor:
"Bazı bölgelerde hayatını kaybedenler, kepçelerle açılan toplu mezarlara gömülmeye başlandı. İş makineleriyle açılmış çukura dizilen cesetlerin başına yakınları direk, çubuk dikip ismini yazıyor, işaret için bez bağlıyor.
Kefen bulunamadığı için cesetler battaniyeye sarılıp ya da ceset torbalarıyla gömülüyor.
Diyanet ise toplu definler için yürek sızlatan bir fetva yayınladı."
"Binlerce kişi, yakınları için sosyal medyada kefen çağrısı" yapmış. "Bunun üzerine Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı Seracettin Yıldız", iki fetva paylaşmış.
İmkan yoksa cenazelerin yıkanmadan teyemmümle ve ceset torbasıyla gömülmesine "caizdir" diyor.
Kefenin cebini bırakın; ölenin sarılacak kefeni, kaldırılacak cenazesi, hazır mezarın gömülecek ölüsü yok.
Selası verilenin, cenaze namazı kılınanın konacak tabutu...
Gassallık, kefenle gömmek, cenaze levazımatçılığı, mezar kazıcılığı hiç bu kadar kıymete binmemişti.
Enkazdan ölüsünü kurtarıp gömmeyi başarı gibi anlatan yöneticiye kızmayın.
DEPREMZEDE ÇADIR DERDİNDE AFAD'SA LOGO
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konteynerinde ziyaret ettiği depremzede, memnundu. "Devlet nerede" diyenleri, şöyle yalanlıyordu:
"Allah şahit, devletimiz geldi başkanım. Ben altı gün enkazın başında kaldım, mehmetçik kendi beresini verdi. Asker yok, devlet yok diyemezsin. Şahidiz, Allah şahittir."
Konteynere yerleştirildiğine göre, kendi açısından yalan da söylemiyordu.
Fakat devletin tepe yöneticisi bile ilk birkaç gün yardıma gelemedikleri için helallik istedi...
Afet bölgesine ilk ulaşanlardan Kızılay Başkanı, askerin baştan yardıma yollanmamasını 'ciddi hata' diye eleştirdi...
Savunma Bakanı, 'asker her yere nasıl yetişsin' savunmasıyla gecikmeyi zımnen doğruladı...
Yine Kızılay Başkanı; depolarında bekletmeyip hemen göndermek yerine, AFAD'a göndersinler diye üç gün sonra Ahbap'a parayla çadır satmanın yanlış olduğunu kabul etti. Başkalarına da satmışlar...
Üç haftayı aştı, hâlâ başını sokacak bir çadır bekleyenlerin feryatları duyuluyor, uzun çadır kuyruklarının görüntüleri geliyor. Hatay'ın Samandağ ve Defne belediye başkanları, parayla alacak çadır dahi bulamadıklarını yana yakıla haykırıyor.
Bu arada; kış günü açıkta kalmış depremzedeler, çadır için yalvarırken AFAD'ın zoruna bakıyorsunuz: Dışarıdan gelen yardım çadırlarını logo basmak için beklettiği... BM'nin dahi kendi logosuyla çadır göndermek için yalvar yakar AFAD'ı iknaya uğraştığı ortaya çıkıyor.
Yani "devlet nerede, çadır yok" diyenler de yalan söylemiyormuş. Namussuzluktan, adilikten, dalkavukluktan değilmiş.
Çadırı, parayı yetiştirmeyi değil de logosunu, imajını, kimin dağıttığını, veren elin kimden bilineceğini önceleyenler depremzedeyi, depremzedeye yalanlatsalar da gerçek, uzun süre saklanamıyor işte.