En sadık dostumuz yine Rusya mı!
2013'te Reyhanlı saldırısını, IŞİD üstlendi. Dönemin Başbakanı Erdoğan, aslında Çözüm Süreci'nin hedef alındığını söylemişti. İktidar, Suriye rejimini sorumlu tutuyordu.
2015'te Diyarbakır, Suruç ve Ankara Gar'la 2016'da Sultanahmet, Beyoğlu, Şahinbey, Atatürk Havalimanı ve Reina gibi kanlı IŞİD saldırıları sürdü.
2016'da ise Diyarbakır'da karakol, Ankara'da Genelkurmay ve Güvenpark, İstanbul'da Beşiktaş stadı, Bursa'da Ulu Cami ile Kayseri ve Mersin'de askeri araç, polis karakolu saldırıları oldu. Ya PKK ya paravan örgütü TAK'ın terör eylemleriydi.
2022'de İstiklâl Caddesi'ndeki bombalı saldırı da PKK terörü olarak kayda geçirildi.
Dönemin İçişleri Bakanı Soylu, ABD'yi suçladı. Tâziyesini kabul etmedi, zarfını bile açmadan mesajı geri iade ettiğini haykırdı.
İster üstlensinler ister reddettikleri halde onlardan bilinsin, ister IŞİD ister PKK olsun; uğradığımız her terör saldırısında fail, Suriye'de değilse Batı'da arandı.
Esad'la Putin'in jetleri, askeri birliğimizi vurduğunda bile onlara kızmadı Ankara, acısını Hans'la George'dan, en çok da Merkel'den çıkardı.
Tam da Türkiye'den NATO'ya giriş vizesi beklerken İsveç'te ısrarla Kur'an yakma eylemleri başlamıştı, hatırlayın.
Tesadüf bu ya, baş roldeki alçağın Rus bağlantıları çıkmasın mı! Dünya şüphelendi, yine de bizim iktidar muhitleri, Rusya'dan şüphelenmedi.
NATO'yla aramızı bozuyor, ABD ve Avrupa'yla normalleşmenizi sabote ediyor, diye Rusya'yı işaret etmedi bizde parmaklar.
Varsa yoksa kahrolası, ikiyüzlü, çifte standartlı, arkamızdan vuran, sözde müttefik Batı! Sırtımızdaki hançeri tutan başka el yokmuş gibi sadece Batı'ya verdi, veriştirdi iktidar.
Bırakın onu; İsrail'in Arap dünyası ve Türkiye'yle normalleşme süreci göstere göstere havaya uçuruldu. Hamas ve operasyon odasındaki ortaklarının en büyük destekçisi İran'la Moskova değilmiş gibi, yine Batı'ya çevirmediler mi parmaklarını?
Arada İran'a lâf edenleri dahi Rusya'ya kondurmadı, ne hesabı ne çıkarı olabilirdi ki! Rusya'yla İran'ın terörü kullanma ihtimali hiç akla gelecek şey mi canım, hadi siz de!
Dolayısıyla Sarıyer'de Santa Maria Katolik Kilisesi'ne saldırının arkasında hangi karanlık eller var, diye dönüp bakılacak yer belli.
İki saldırgandan birinin silahı tutukluk yapınca işlerini tamamlayamadan kaçtıkları anlaşılıyor. Pazar ayininde katliâma gelmişler yani.
Arabaları Polonya'dan, kendileri Rusya ve Tacikistan'dan. İçişleri, ISİD'le ilişkilendiriyor.
İzler, işaretler hep aynı yeri gösteriyor, desenize. Olağan süpheliyi tahmin edersiniz, tabii ki Batı!
İsveç'i NATO'ya sokmamıza kızdılar ya, bize böyle cevap veriyorlar, IŞİD'i ulak olarak üstümüze sürdüler, demek. Mesajlarını aynen iade edeceğimiz muhakkak. Teröre boyun eğmeyeceğimizi hâlâ öğrenemediler.
Batı gibi dost, olmaz olsun. Bizim en sadık yârimiz bir kez daha Rusya ve İran, her şey ortada, görüyorsunuz.
Allah'tan polisiye tarafımız, siyasi yanımızdan daha basiretli. İstanbul Emniyeti, gün bitmeden failleri yakaladı. Kutlanacak bir başarı.
Geriye, tüm yönleriyle kamuoyunu aydınlatmak kalıyor.
Sosyal medyadaki ilk tepkimi tekrarlayarak bitireyim. Yayın yasağı gibi karartma tedbirleri, istihbarat başarısıyla önlenebilecekken önleyememiş olmanın yerini tutmaz. Aksine, zaaf varmış da örtülüyormuş gibi görünür. Hiç gerek yok.
FAKİRDEN ALIP ZENGİNE VEREN HALK İKTİDARI
Hep muhalefetten duyduğumuz şeyi, bir kez daha TÜİK de söyledi.
Trend değişmemiş. Gelir dağılımında adalet, daha beter bozulmuş. Alttaki yüzde 80'le üstteki yüzde 20 arasındaki makas daha çok açılmış.
Fakir çoğunluk daha da fakirleşirken zengin azınlık daha da zengin olmaya devam ediyor.
Ve bu, halkın iktidarında yaşanıyor. O sırada kimi halkımız, karşısında önünü iliklediği doktoru dövebilir konuma gelmeyi halkın iktidarı zannederken hem de.
TÜİK'in yeni açıklanan verileri, halktan alıp elitlere veren düzenin tıkır tıkır işlediğine işaret. Muhalefet bunları, ülkesini dünyaya kötülemek için uydurmuyormuş.
Yüzde 20'lik kaymak tabakanın milli gelirden aldığı pay, 2014'ten beri artıyordu. 2021'de yüzde 46,7 idi. 3 puan daha artarak yüzde 49,8'e ulaşmış. Yarısını onlar yiyor yani.
Toplumun yüzde 80'i de kalan yarısını bölüşerek idare ediyor.
Yüzde 80 arasında da âdil bir bölüşüm beklemiyorsunuzdur herhalde.
Lise ve altı eğitimlilerin gelir artış seviyesi, yüzde 89. Daha çok okuyanlarınki ise yüzde 80,5.
Okumamışlarını ödüllendirirken okumuşlarını cezalandıran memleketlerin nasıl şahlandığını, görsün dünya.