Bingöl'e Türkiye Güzeli bir doktor
Koç Tıp'tan mezun, 3 dil konuşan, 24 yaşındaki İdil Bilgen'in Türkiye Güzeli seçilmesinde torpil aranmıştı. Çünkü babası, Kiev Büyükelçimiz Levent Bilgen'di.
"Her yere torpil soktular, güzelliği bari garibanların şansına bıraksaydınız" yaygaraları koparıldı.
Fakat feleğin ironisine bakın ki... Torpille Türkiye Güzeli seçildiği söylenen o doktor, kurada Bingöl'e çıktı. Artık nasıl torpilliyse!
2 bin 300 nüfuslu Yayladere ilçesindeki Toplum Sağlığı Merkezinde mecburi hizmetini yapacak.
Peki bu kura, İdil Bilgen'i talihine küstürdü mü? Hayır. Konuşanlar; mutlulukla karşıladığını, 24 Eylül'e kadar gidip görevine başlayacağını söylüyor.
ÇALIKUŞU FERİDE'Yİ BEKLER GİBİ
Sever medyamız böyle hikâyeleri. Reşat Nuri'nin roman kahramanı Çalıkuşu Feride, İstanbul'da yetişip Anadolu'yu seçmişti. Ona benzeten olmadı daha. Fakat hemen her yerde haber oldu, "Bingöl, güzel doktoru bekliyor" diye.
İdil Bilgen mutlulukla karşıladı da atandığı Bingöl nasıl karşıladı, Yayladereliler de mutlu oldu mu?
Demirören Haber Ajansı; ilçe sakinlerine ve esnafa sormuş, tepkileri toplamış. Hepsi olgun ve olumlu. Yadırgayan yok.
Tepkilere bakınca... Müge Anlı'nın reality şovlarında arayıp bulamadığımız Anadolu irfanı, meğer Bingöl'de saklanıyormuş bile dersiniz.
Yayladere eşrafının hemen hepsi; güzelliğiyle ilgilenmediklerini, doktor hanım olarak canıgönülden gelmesini beklediklerini, bir kız kardeşleri ve evlatları olarak görüp kendisini mutlulukla karşılayacaklarını, ellerinden gelen yardımı esirgemeyeceklerini ama onun da sosyal hayat anlamında çok şey beklememesi gerektiğini anlatıyor.
GÜZELE HASRET DEĞİL BİNGÖL
Memleketim, diye söylemiyorum; Bingöl, bütün mahrumiyetlerine rağmen ilk kez güzel ve doktor görmüyor. Çok da büyütülecek bir durum değil yani.
Tabii bu, Yayladere'nin sağlık hizmeti ve doktor yoksunluğu çekmediği anlamına gelmez. Yeni bir doktorun geleceği haberine her halükârda sevinmişlerdir.
Ayrıca Bingöl; koyu muhafazakârdır, katıdır, tutucudur ama okumuşları sever, yabancısı değildir.
Yeter ki halkla okumuşların arasına, onları birbirine düşman etmekten geçinen halk dalkavukları girmesin.
Yeter ki Batı'da, seçkin okullarda okumuşları, halk düşmanı gibi göstererek halkı da okumuşlara karşı doldurmasınlar.
Aslında ben, Bingöl'e Türkiye Güzeli doktor atamasının bu yanıyla ilgileniyorum.
Hani torpilli güzeldi, kısmıyla magazin kumkumaları alakâdar olacaktır nasılsa.
Aydın, elit, okumuş düşmanlığı hâlâ kıramadığımız ve ülkeye bedel ödeten bir kısır döngü.
Sağcı, solcu aydınlar geçmişte bu önyargıları kırmayı denedi. Ama her seferinde popülist siyasete başlarını çarptılar.
Halk, oyca kalabalık ya... Bir avuç asortik aydını; 'Batı hayranı, gâvurlaşmaya özenen, halk düşmanı elitistler' diye suçlamanın siyasi getirisine tav oluyorlar.
Halkı sömüren bu ucuz halkçılık, halkla aydınların yıldızını bir türlü barıştırmadı.
FAZIL SAY'IN BABASI BİNGÖL'DE NE ARIYORDU?
Yüzyıl önce Halka Doğru dergisini çıkaran Halide Edip gibi Türkçüler de bu yüzden halkla buluşmayı başaramadı. Halkı aşağı görmeyen, avam diye tepeden bakmayan, seçkincilik yapmayan Ahmet Say gibi sol aydınlar da...
Piyanist Fazıl Say’ın rahmetli babası, aydın bir çiftin çocuğuydu. Kadıköy'de doğmuş, Almanya'da 6 yıl yaşamıştı.
Ahmet Say'ın, 62'de Bingöl'ün ücra bir köyünde çekilmiş şu fotoğrafına bakın. Halkı tanımayan ve beğenmeyen, Anadolu irfanından anlamayan, burnu havada bir elitist gibi mi? Popülist siyasetçilere sorsanız öyle, yerli ve milli değil.
Oysa...
60’larda Türk Solu dergisine omuz vermiş, idealist bir müzik yazarıydı. Almanya’dan döndü, köy öğretmeni olarak tâ Bingöl'e gitti, 3 yıl köyde hizmet etti. Boş durmadı, halk türküleri derledi. Yetinmedi; folklorunu da çalıştı, halk dansı ekipleri de kurdu.
İdil Bilgen ne ilk ne de son örnek. Torpilli, diyenler utansın.