Belediyelerde çok başlılığa dönüş

AK Parti'nin devlette çok başlılıktan yana olmadığını biliyoruz. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın başından beri neyi savunduğunu da; üst düzey bürokratlar iktidarlarla gelip iktidarlarla gitmeliydi...

Hatta Cumhurbaşkanlığı sistemiyle bunun hayata geçirme fikri de kendilerine ait. Genel müdür yardımcısı düzeyinden valilere kadar, atamayla gelen en tepedeki 500 yüksek bürokrat, iktidar değişimiyle birlikte kendiliğinden değişecekti hani...

Her seçimden sonra, görevden alınmayı beklemeden tazminatlarını alıp gideceklerdi. Öyle idare mahkemesinden göreve iade kararı aldırarak seçilmişlere ayak bağı olamayacaklardı.

Halka kim hesap veriyorsa kimle çalışacağına da o karar verecekti, Danıştay değil. Böyle bir hak olabilir miydi?

Milli iradeye takoz koymak, iş yaptırmamak ülkeye yazık ve ihanet değil miydi?

Davul seçilmiş otoritenin boynundayken, tokmak atanmış memurların eline mi bırakılacaktı?

Kendi kadrosunu kurup inandığı bürokratlarla çalışamayacaksa nasıl başarılı olacak, vaatlerini nasıl yerine getirecekti siyasetçiler? Gelenin eli kolu rahat olamayacaksa seçim yapmanın ne anlamı vardı o zaman?

Siyasetçiyi yolcu, kendilerini hancı gören bürokratik oligarşiye son verilmesi şarttı velhasıl...

Yönetimde çift başlılıktan da, değişime ayak direyen memur saltanatından da kurtulma zamanıydı. Böyle gelmiş ama böyle gitmeyecekti.

Bürokrasi duvarı, devletin hızını kesiyor, hizmetleri frenliyordu. Bu çözülmeden ne memleketin maküs talihi yenilebilir ne de sıçrama dönemine geçilebilirdi.

Daha sayayım mı, gerek var mı? Saymakla bitirilemiyordu hani tek başlılığın faydaları...

Gelin görün ki Ticaret Bakanlığı, geçen ay bir genelgeyle belediye başkanlarının yetkilerini tırpanlamış. Mansur Yavaş, Ankara'da Halk Ekmek yönetimini değiştirmeye kalkınca ortaya çıktı. Ticaret Odası, o yetkiyi tek başına kullanamayacağını, belediye meclisinden onay alıp da gelmesini söylemiş.

Belediye iştiraklerine genel müdür atama yetkisi başkandan alınıp meclise devredilmiş yani.

İmamoğlu da İSPARK ya da KİPTAŞ'ta kiminle çalışacağına kendisi karar veremeyecek bu durumda. Ama bu şirketlerin başarısızlıklarından o sorumlu tutulacak, görev zararlarının veya hizmet kusurlarının hesabı ondan sorulacak.

E hani bu halka kötülüktü, milli iradeye çelme takmaktı, atanmışlara güvenip seçilmişlere güvenmemekti, kazanana direksiyonu emanet etmemek ve hatta yönettirmemekti, değişime ayak diremekti, sandığa saygısızlıktı, düzeltilmesi gereken bir çarpıklıktı, bürokratik oligarşinin yıkılması gereken vesayetiydi, bu ne perhiz bu ne lahana turşusu demiyorum.

Sadece Özal'a büyük kaybettiren 1989 yerel seçim ilanlarını hatırlatıyorum. "Eli kolu bağlı bir belediye başkanı ister misiniz" diye soruyordu hani. Eli kolu bağlanmış halde koltuğunda oturan bir başkan görseli de konmuştu...

"Seçseniz bile çalıştırmam" tehdidi o gün fena ters tepti, engellemeler bugün tepmeyecek mi sanılıyor?

YORUMLAR (89)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
89 Yorum