O ayet herkesi sarsmalı
“O ayet”e geleceğim ama önce Türkiye’de yargı ve adalet üzerine birkaç şey söylemem lâzım.
Malum, en çok konuştuğumuz şeylerden birisi yargı ve adalet. Orada sorun olduğunu biliyoruz. “Güven yerlerde sürünüyor” ifadesi en çok o alan için kullanılıyor.
“Yargının tarafsızlığı, bağımsızlığı, siyasallaşması” ülkenin ana gündemlerinden biri.
Ülkenin en temel yargı kurumları birbiri ile problemli, Anayasa’ya göre Anayasa Mahkemesi’nin kararları herkes için bağlayıcı olmasına rağmen Yargıtay’da bu Anayasa hükmü yürümüyor, üstelik Yargıtay’da bir daire, AYM üyeleri hakkında soruşturma açılmasını istiyor.
Anayasa’nın bağlayıcı ve üst norm olarak nitelediği ve çoğu insan hakları ihlali ile ilgili AİHM kararları uygulanmıyor, onun için AİHM ve Avrupa Konseyi ile de sorunluyuz.
AYM’ye ve AİHM’e bireysel başvuru hakkı anayasal bir hak. Bu, Ak Parti iktidarları döneminde Anayasaya girmiş. Bireysel başvuru, yargı yolu tükendiğinde devreye giriyor. Yani insanlar, iç yargıda haklarının gözetilmediği inancıyla AYM’ye veya AİHM’e başvuruyor. AYM’ye bugüne kadar 614 bin 417 başvuru olmuş.
Şubat 2024 sonu itibariyle AİHM’de bekleyen her 100 davadan 35’ini Türk vatandaşlarının yaptığı başvurular oluşturuyor. İkinci sıradaki Rusya için bu oran yüzde 16.
29 Şubat 2024 itibarıyla AİHM’de bekleyen 67 bin 300 dava var. Bunların 23 bin 550’si Türkiye aleyhine yapılan başvurular. Ardından 10 bin 750 başvuru ile Rusya geliyor. Türkiye aleyhine yapılan başvuru sayısı Rusya aleyhine yapılan başvuruların iki katından fazla.
Türkiye Hukukun Üstünlüğü kategorisinde 173 ülke arasında 148. sırada. Avrupa’da ise Rusya’nın gerisinde olan Türkiye sadece Belarus’tan daha iyi durumda.
Ülkeyi 22 yıldır yöneten partinin adında “Adalet” ilk sırada. 22 yıldan bu yana iktidar sayısız “reform” projesi hazırladı ama bugün hâlâ en problemli alan “Adalet ve hukuk” alanı. Ekonomideki sorun bile hukukla bağlantılı.
…..
Gelelim güncele…
Önceki gün, AYM’de yeni üye olarak atanan Metin Kıratlı’nın yemin töreni vardı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da katıldığı törende kısa süre önce seçilen Başkan Kadir Özkaya bir konuşma yaptı. Konuşmasında Kur’an’dan ayetlere de yer verdi. Laikliğin çok hassas bir konu olduğu Türkiye’de Başkan’ın Kur’an’a atıf yapması “haber olur.” Nitekim “AYM Başkanı Kur’an’a atıf yaptı” başlığı ile haber oldu.
Aslında adalet gibi evrensel duyarlılığıın olduğu bir konuda, insanların Kutsal kitaplara atıf yapması kadar tabii bir şey olamaz. Kur’an’a ya da İncil’e… Ya da başka kadim metinlere…
AYM Başkanının konuşmasında önce “Gazze’de ve dünyanın dört bir yanında sergilenen zulüm ve insan hakları ihlalleri” gündeme getirildi: Özkaya şöyle konuştu:
‘Gazze başta olmak üzere dünyanın dört bir yanında sergilenen zulme, insan hak ve özgürlüklerine ilişkin ihlallere, çocuklar ve kadınlar başta olmak üzere mağdur ve mazlum insanlara karşı yapılan insanlık dışı muamelelere gözler ve vicdanlar kapatılmamalıdır.
Ayrıca yapılan zulümlere gözlerini ve vicdanlarını kapatanlar, zalimlere destek olanlar, sahip oldukları güce güvenerek adaleti hiçe sayan davranışlarını sürdürmekte ısrarcı olanlar, bebeklere, çocuklara, kadınlara zulüm yapanlar, yaptıkları zulmün yanlarına kalacağını sanmamalıdır.”
Özkaya ardından İbrahim Suresi 42’inci ayete atıf yaptı. Şöyle dedi:
“Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de “Sakın, Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Allah, onları ancak gözlerin dehşetle bakakalacağı (korkuyla donup kalacağı) bir güne erteliyor” denilmektedir. İnanıyoruz ki “zulm ile abad olanın ahiri berbad olacaktır.”
Sonra bir ayete daha yer verdi konuşmasında. Şöyle dedi:
“Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim’de Lokman Hekim’in oğluna yönelik tavsiyelerine ilişkin ayette “Evladım, yaptığın iyilik veya kötülük hardal tanesi ağırlığında bile olsa, bir kayanın içinde saklı da olsa, göklerin veya yerin herhangi bir noktasında bile bulunsa, Allah onu çıkarıp ahirette karşına getirir. Çünkü Allah her şeyi bütün incelikleriyle bilir, her şeyden hakkıyla haberdardır” denilirken, bir başka yerde de “Kıyamet gününde öyle doğru, öyle hassas teraziler kurarız ki kimse en küçük bir haksızlığa uğratılmaz. Bir hardal tanesi kadar (hardal tanesi ağırlığında, iyi ya da kötü, basit bir şey) bile olsa yapılanları (her şeyi) getirir tartıya koyarız. Hesap sorucu olarak biz yeteriz.” denilmektedir.”
Gazze’de insanlığı utandıracak vahşet var. Başka ülkelerde de insanlık onuru ile bağdaşmayacak haksızlıklar icra ediliyor. Bu ayetleri onlar için gündeme getirmek anlaşılabilir.
Ama ben bazen “Ayetleri kendimiz için değil de başkaları için okumanın kolaycılığı”na da işaret ederim.
Ne dersiniz, bazen bizler de “Allah’ın zalimlerin yaptıklarından habersiz olduğu ve gözlerin faltaşı gibi açılacağı günde yaptığımız en küçük hak ihlallerinin teraziye konmayacağı veya öyle bir günün hiç gelmeyeceği” gibi bir yanılgıya düşüyor olabilir miyiz? Öyle bir güne inananların bile eylemleriyle inanmıyor gibi davrandıklarına…
Bence o ayet hepimizi sarsmalı. Toplum hayatının neresinde olursak olalım. Siyasette, ailede, yargı dünyasında, iş aleminde, güç kullanabildiğimiz her yerde… Sözümüzle, davranışımızla, verdiğimiz kararlarla, uyguladığımız politikalarla kimin hukukunu ihlal ediyorsak, onun hesabının görüleceğini bilmeliyiz. Her kim olursak olalım…