İlk adımlar ve sonrası
Önce “Acaba yapabilecekler mi?” ye odaklaşılıyor ister istemez. Yani 6 parti, “6 benzemez” bir masa etrafında toplanabilecekler mi? Zor bir şey çünkü bu Türkiye’de. Koalisyonların zorluğunu yaşamış bir ülkede. Siyasetin, farklı damarların gerilimi üzerine kurgulandığı, oy yığılmalarının öyle gerçekleştiği ülkede. Herkesin birbirine yönelik gardları bulunduğu ülkede. Yine siyasetin yoğun beklentiler oluşturduğu ve o beklentileri tatmin etmeyecek yapılaşmaların daha baştan sakat doğma potansiyeli barındırdığı ülkede…
O zorluk aşıldı mı? Eh, iki adım atıldı. Önce yuvarlak masa, sonra bir vizyon sunumu çerçevesinde uzun masada… Ama hala ilk paragrafta sayılan “hassas alanlar” potansiyel kırılma zemini olarak duruyor.
Bu konuya ilişkin bir tespit dikkatimi çekti. Onu paylaşacağım. KONDA genel müdürü Bekir Ağırdır t24’te (21 Şubat) “Millet İttifakı önündeki en öncelikli mesele: Güven” başlıklı bir değerlendirme yaptı. Oradan bir bölüm.
“12 Şubat fotoğrafı üzerine birçok spekülasyon yapılacak olsa da bence o fotoğrafın asıl gösterdiği Kılıçdaroğlu ve Akşener’in tevazuları ve kararlılıkları. Hangi partinin kaç oyu var meselesine takılmadan toplantının organizasyonundan fotoğrafa kadar tüm detaylar eşit altı partinin ittifakını gösteriyor.
“Oy oranına göre ağırlığın, liderliğin, sözcülüğün değil siyasi varoluşlar üzerinden eşitlik meselesi ülkenin geleceği için önemli.
“Bugün karşımızda “muhafazakârlar, sekülerler, Kürtler” şeklinde tanımlayabileceğimiz üç Türkiye var. Partilerin her biri de bu üç Türkiye’den birine az veya çok sıkışmış durumda. İktidardakiler dâhil hiçbir parti aslında tam manasıyla kitle partisi değil ne yazık ki.
Ülkenin karşı karşıya olduğu mesele de Erdoğan’ın yerine yeni bir Erdoğan bulabilmekten öte üç Türkiye’nin ortak geleceğini inşa etme…”
Bu paragrafların en dikkat çekici kısmının “Hangi partinin kaç oyu var meselesine takılmadan toplantının organizasyonundan fotoğrafa kadar tüm detaylar eşit altı partinin ittifakını gösteriyor. Oy oranına göre ağırlığın, liderliğin, sözcülüğün değil siyasi varoluşlar üzerinden eşitlik meselesi ülkenin geleceği için önemli.” cümleleri olduğunu düşünüyorum. Diledim ki 6 parti Bekir Ağırdır’ı çağırsın, bundan ne demek istediğini ondan dinlesin. Bu bugün iyi değerlendirilirse bir tür işin yığınakta doğru düzenlenmesi gibi hareket edilmiş olur.
6’lı bileşim adına Kamuoyu önüne çıkan ilk metine gelince, ülkenin sorunlarına böyle, yani sizi bekleyen sorun yumağı açısından bakınca, ortada gerçekten çetin ve hayati sorunlar olduğunu görüyorsunuz. Bunları görmek de çözmeye talip olmak da yeni bir heyecanla mümkün. Bu heyecanı, 20 yıl önce Ak Parti ile harekete geçenler hatırlayacaklardır. Ama bugün, onların 20 yıldır yönettikleri Türkiye’nin sorunları olarak ortaya konuyor. Hiçbir şey yapmadı mı Ak Parti? Tabii ki çok şey yaptı. Ama işte böyle sorunlar da birikti. Bu sorunların bir kısmı, mesela yargı alanındakiler, Ak Parti tarafından da görüldü, görüldü ki onca yargı reformu paketleri hazırlandı, ama gel gör ki, yargı alanı, kendisine en lazım olan “güven” konusunda yerlerde sürünüyor.
Şu an ortaya konan paket karşısında bile “Biz niye yokuz?” ya da “Şunlar niye yok?” diye sorgulayıcı sesler yükseliyor.
Evet sorunlar birikti maalesef Türkiye’de.
Yarınlarda ekonomi başlığı açılacak. Orası bir ateş topu. (En son TUİK enflasyon rakamlar: Tüfe yüzde 54.44, ÜFE yüzde 105) Küçük bir toplum parçasının zirvelerde dolaştığı ama çok çok geniş toplum kesimlerinin gün gün yoksullaşma tedirginliği, yarın endişesi yaşadığı bir ekonomi. İşsizlik yakıyor, en çok gençleri yakıyor. Eğitim sürecini bitirmişsiniz ama işiniz yok. Evdesiniz, hep evdesiniz. Dışarıya çıkacak gücünüz yok. Bunun nasıl bir kıvranma iklimi oluşturduğunu tahmin etmek lazım. Şimdi burada altta kalanları saymaya kalksam sütun yetmez. Yoksulluk, hatta açlık sınırının altında milyonlar sayılıyor. “Türkiye buna layık mı?” diye başlayıp Türkiye’nin önüne yeni ufuklar koymak lazım. İşte size yeni bir siyasi hareketin tırmanma alanı.
Gençlik deyince sadece işsizliği anmamak lazım. Ülkenin “genç” diye nitelenen nüfusunun hangi eğitim yapılanması içinde bugünlere, yarınlara hazırlanacağı sorunu… Yani eğitim sorunu. Yani yarının hangi gençlik yapısı üzerine kurulacağı sorunu.
Ardından kültür sorunu. Türkiye’nin kültür zenginliğinin nasıl harmanlanacağı sorunu. Eğitim ve kültür, bizzat Ak parti liderliğinin, her zeminde “Başarılı olamadık” itirafına tanık olan almanlar. Halbuki her şey oradan besleniyor dense yeri. Genç nüfusu olan ve eğitimi sağlıklı düzenleyemeyen bir ülke ne kadar dövünse yeridir.
Ardından toplumsal barış sorunu. Sancılıyız resmen. Ak Parti yola bu sancının dindirilmesi ufkuyla çıkmıştı, şimdi kamplaşmanın öncülüğü rolünde gözüküyor.
Aile sorunu. Bakalım bakalım 20 yılda aile alanında nereden nereye geldiğimize. Peki nereye gidiyoruz? TV’lerin gündüz programlarına yansıyan aile profili ya da arkası gelmeyen cinayetler…. Mesela Ak parti yola yeni çıkan bir parti olsaydı ne yazardı bu alanlar için?
Uzatmayayım. Türkiye’ye yeni bir bakış lazım, yeni bir heyecan lazım, yeni bir ahenk lazım. Onun için 6’lı bileşime çok farklı çevrelerden “Hani şu alanlardaki projeleriniz?” sorusu soruluyor. Bu hem bir sancının yansıması hem bir beklentinin… Beklentiye layık olan yürüyecek.