Bugün de “Aile”yi yazayım
Dün “Acil gündem” olarak “LGBTİ”yi yazdım. Herkes seçimi yazıyor, ne alaka, diye düşünenler olmuştur. Yorumlara baktım, yoo, okuyucular, konunun seçim bağlamını görmüşler.
Bugün de “Aile”yi yazayım istedim. Biliyorsunuz, o konu da seçimin bir tarafına ilişti. En azından Yeniden Refah Partisi’nin 6284 sayılı kanunla ilgili şartnamesi vesilesiyle… Hüdapar çizgisiyle ya da Özlem Zengin tartışması ile…
İktidar 6284’le ilgili ne yapacak, Yeniden Refah Meclis’te bu konuyu nasıl takip edecek, Özlem Zengin ve Ak Parti’nin kadın milletvekilleri “Kırmızı çizgi”de ısrar edecekler mi… hep bu konunun izdüşümleri…
Ben bütün bunlardan bağımsız olarak “Aile”yi yazmak istiyorum.
Bilen bilir toplum hayatı ve insanların mutluluğu açısından aile konusunda duyarlıyım. Yine bilen bilir Anadolu’nun birçok şehrinde, “Ailede Sancı ve Mutluluk Arayışı” başlıklı konferanslar verdim. Hem ülkemizde hem küresel çapta ailedeki sancıyı, insanın mutluluk arayışını ve İslâm’ın bu konudaki değerler çerçevesini anlattım.
Bir gün bu konuda “İslâm’ın değerler çerçevesi”ni yazarım. Bugün iktidar ve aile ilişkisini tahlil etmek istiyorum.
Ben farklı ortamlarda şunu söyledim: İktidar, aslında hem liderliğinin ideolojik kimliği ile hem Ak Partinin toplumsal dokusu ile sosyal politikalarda duyarlı olması gereken bir siyasi hareket. Ancak geçen 20 küsur yıl iktidar süresi içinde en başarısız olduğu alanlar da sosyal politikalar alanı oldu. “Evet yol yaptı, köprü, havaalanı, tünel, İHA, SİHA yaptı ama….” diye başlayacak bir cümle “Ne yazık ki Eğitim’de, Kültür’de, Gençlikte, Ailede yeterli başarıyı gösteremedi” diye noktalanıyor. Bu, en tepeden itiraflarla da böyledir.
Oysa Aile dediğimiz vakıa, evrilme yönü uzun yıllar içinde şekillenen bir toplumsal yapıdır. Çözülme de uzun yıllar içinde ortaya çıkar, iyiye doğru gidiş de.
İktidar “Aile” konusunu gerçekten önemsiyorsa, 20 küsur yılda nereden nereye gelindiğine bakmak durumundadır. “Çok çok iyiye gittik, yaptığımız yollar kadar iyi bir aile performansı var” mı diyoruz, yoksa “Aile alanı S.O. S veriyor” gibi çığlık mı atıyoruz?
20 küsur yılı geçti Ak Parti iktidarının… Bu bile bu ülkede herhangi bir siyasi harekete nasip olmayan bir mazhariyet. Şimdi buna bir 5 yıl daha ekleniyor. Toplumlar bir sosyo – kültürel değişimi kolay idrak edemiyor olabilirler. Genelde “Haşlanmış kurbağa sendromu” yaşanır.
Ama gören gözler vardır. Sosyal bilimciler olan biteni görür ve uyarırlar.
Halen o yapı içinde bulunan bir isim var. O yapı dediysem, Cumhurbaşkanı’na “Yüksek İstişare Kurulu” üyeliği kadar yakın. Cemil Çiçek’ten söz ediyorum. Kendisi, Özal döneminde Devlet Bakanı olarak Aile Araştırma Kurumu’nu kurmuş olan insan. 11’inci Kalkınma Planı’nın Aile bölümünü yazmış olan insan. 3 yıllık sürede Aile bağlamında birçok araştırmayı - uygulamayı gerçekleştirmiş, bir çok adımı atmış olan insan.
Geçen 20 küsur yıllık sürede, mesela Aile Bakanlığını deruhte eden insanlar davet edip sormuşlar mıdır ona, “Nasıl gidiyoruz?” diye…
Bugün gören görüyor ki Aile konusu iyi gitmiyor. Dünyada da iyi gitmiyor, bizde de iyi gitmiyor. Dünyada pek çok ülke, gidişin, en azından nüfus azalması boyutunu gördü ve durumu toparlamak için çareler arıyor, o çarenin de hemen sonuç vermeyeceğini dünya âlem biliyor. Başka alanlardaki gidişat ise tam bir “Çürüme”yi sergiliyor.
Ben konferanslarımda derdim: Biz gerçekten sağlıklı bir aile yapısı kurabilseydik -bunun değerler dokusu bizde vardı- kurabilseydik, dünyadan bilim adamları gelir, “Siz bunu nasıl başardınız?” diye sorarlardı. Bir “İyilik laboratuvarı” olurduk.
Şimdi biz de sancılar içindeyiz. Kadın sancılı, erkek sancılı, çocuklar sancılı… Bir kere “kadın cinayeti” diye hiç arkası kesilmeyen bir kanlı gündemimiz var. Önleyemedik, önleyemedik, önleyemedik. Yakışıyor mu bu ülkeye? Boşanma dosyaları dağlar gibi… Ayrılmış ailelerin dramları ayrı bir sorun. Gittikçe daha alt yaşlara inen uyuşturucu belası… Geçim sıkıntısı, karı – koca çalışıp evini geçindirememek, evlenmek ama başını sokacak bir eve sahip olamamak… Üst üste yığılan sorunlar ve altta kalmış milyonlarca kadın, erkek, çocuklar…. yani Aile…
Mutluluk?! Bir ailenin oluşumunda herkesin ulaşmayı umduğu hedef hangi ölçüde gerçekleşiyor?
Sancı bir gerçek… Aile alanında akıl almaz başkalaşımlar gerçek. Bunun fotoğrafını çekmek isteyenler, tv’lerin gündüz kuşaklarına yansıyan çirkef görüntülere baksınlar… Bunları görünce “Bu ülkenin insanları, tekil örnekler bile olsa, hangi ara buralara savruldu?” diye sormaktan kendinizi alamıyorsunuz. Olan bitene bakıp “İnsan nerede?” diye çığlık atmamak mümkün değil.
Sokakta, ayrıldığı eşine onlarca kere bıçak saplayan adama bakıp “İnsan nerede?” diye çığlık atılmaz mı?
Diyorum ki, kendisini “Muhafazakâr” diye tanımlayan bir iktidar 20 küsur yılda Aile konusunda iyileştirici adımlar atamamışsa, kim atacak?
5 yıl daha… 5 yıl yetmez tabii, 20 yılda biriken toplumsal başkalaşımın ortaya çıkardığı yaraları sarmaya… “Muhafazakâr bir kadro geldi, 25 yıl bu ülkeyi yönetti ve ailede geldiğimiz durum işte bu….” dediğimizde, dünyaya gerçekten örnek alınası bir aile fotoğrafı verilebilecek mi?
Bu soruyu sormakta haksız mıyım? Cevabında keşke iyimser olabilseydim. Keşke her şey bir kanunu yapmak, bir sözleşmeyi imzalamak ya da ondan çıkmak kadar kolay olsaydı.
Devletin tüm birimleri “Aile merkezli” bir eylem planı için entegre bir faaliyeti gerçekleştirebilmeli, son sözüm bu olsun.