Almanya’da iki yıl üst üste Noel döneminde düzenlenen saldırılar, toplumdaki Türk ve Müslüman karşıtlığını artırdı. Saldırıların, ülkede dini duyguların en yoğun olduğu döneme denk gelmesi, nezaketen de olsa var olan ‘Müslüman-terörist’ ayrımını ortadan kaldırabilir.
KARAR / BERLİN
Almanya 2016 yılına toplumsal hafızada derin izler bırakan Köln olayları ile girmişti. Mağrip kökenli göçmen magandaların Köln kentindeki tren istasyonunda yeni yıla girmek için toplanan kadınlara yaptıkları toplu taciz, etkisi hala süren toplumsal bir infiale neden oldu. Alman toplumu, kültürlerinin en sembolik anlarından birinde, kadınlarının magandalar tarafından tacize uğramasını, kültürler savaşının bir işaret fişeği olarak algılamaya hazırdı. Medya ve siyaset bu fırsatı kaçırmadı. Lokal bir olayı genelleştirmemek gerektiğini söyleyenler, olayı küçümsemekle suçlandı. Yine atış serbestti. Bütün bir ülkenin, ‘göçmenler’ aracılığı ile ne büyük bir tehdit altında olduğu yıl boyunca tekrarlandı. Kötü bir tecrübe ile başlayan 2016, daha büyük bir dramla son buldu. Almanya 2016 yılında toplumda daha da derin izler bırakacak Noel pazarı saldırısını yaşadı. Bu saldırı yanlış zanlının serbest bırakılması ve gerçek zanlının İtalya’da öldürülmesiyle birlikte bir çok soru işaretleriyle toplumsal travma atlasındaki yerini aldı.
Noel, Avrupa’nın en çok duygusallaştığı, olduğundan (hiç olmadığından mı demeli?) daha da dindar bir iklime büründüğü bir dönem. Noel pazarları, kiliselerdeki kutlamalar, her köşe başında duyulan ilahiler ve yapılan aile ziyaretleri… İnsanların kültürlerine ve dinlerine bu kadar yakınlaştığı başka bir dönem yok. Yılın bu dönemine kimliğin ihya dönemi demek abartılı olmaz. Kimliği oluşturan en önemli unsur da öteki. Hele bir ulus özgüven sorunu yaşıyorsa ötekinin, berikini tanımlamasındaki rolü kat kat artıyor. Avrupa’da özellikle Almanya ve Fransa’da İslam tartışmalarının bu dönemlerde artması da tesadüf değil. Gerçi Noel dönemleri zaten yoğun ‘İslamcı terör’ gündemi ile geçiyordu. Ancak fiili bir terör saldırısı hele Almanya’da ilk kez meydana geliyordu. Bild Am Sonntag gazetesinin genel yayın yönetmeni Marion Horn 2016 değerlendirmesinde ‘’Esas şimdi kültürümüz için savaşacağız’’ derken, Müslümanlar ile teröristlerin nezaketen dahi olsa birbirine karıştırılmamasına yönelik son hassasiyet kırıntısını da yok eten bir agresif üsluba hazır olmamızı bize hatırlatıyor.
Terör saldırısı, kabul edelim ki anti Müslüman ve anti Türk atmosferini körükledi. Ancak bunun öncesinde de medya havayı zaten kirletmişti. İstanbul Lisesi’inde Noel kutlamalarının yasaklandığı gibi gerçekle hiçbir alakası olmayan bir haber günlerce Alman medyasında yer aldı. Yalanlandığı halde tekrar tekrar konu edildi. Zaten yıl içinde Türkiye ve Erdoğan karşıtlığı ile iyice bilenen Alman medyası kamuoyunu iyice biledi. En ufak bir kırıntı bile bardağı taşırmaya yeterdi. Almanya’daki Türkler hiç bu katar öteki olmadı. Dindarları ya demokrasi için tehdit oluşturan aşırı dinci ya da Erdoğan için casusluk yapan beşinci kol mensupları olarak bile ilan edildi. Dışlayıcı, öteleyici ve aşağılayıcı üslup 2016’da olduğu kadar hiçbir dönemde normalleşmemişti.