Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selim Temurci yaptığı açıklamada, "Parti olarak milletimize vaadimizdir. OHAL'de çıkarılan KHK'lara yargı yolunu açık hale getireceğiz" dedi.
Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Selim Temurci, Biz10 TV’de Çağlar Cilara’nın konuğu oldu. Kasım Süleymani’nin ölümünden Libya Meselesine; 15 Temmuz gecesinden Kanal İstanbul’a kadar bir çok konuda açıklamalarda bulundu.
"ABD İRAN'A SÜLEYMANİ ÜZERİNDEN MESAJ VERDİ"
Kasım Süleymani’nin öldürülmesini ABD’nin İran’a verdiği bir mesaj olarak değerlendiren Selim Temurci, ABD’nin İran’a, “Irak’tan elini çek, burada hakim güç benim. Irak’ın üzerinde bir egemenlik mücadelesi sonucunda biz bunları yaşıyoruz.” dedi.
Emperyal güçlerin bu coğrafyada bölgedeki toplulukları birbirine kırdırmayı amaçladığının altını çizen Temurci, bölgede demokratik bir iklim oluşmadığı ve bölgedeki ülkelerin bir ittifak anlayışı oluşturamadıkları taktirde yaşanan olayların hızla diğer bölgelere sıçrayacağını ve bölgeyi çok daha fazla istikrarsızlaşacağını söyledi.
"TÜRKİYE DOĞRU BİR YOL İZLİYOR"
Türkiye tarafından yapılan açıklama ve çağrıların, bölgeyi suhulete davet etmenin doğru bir yol olduğunu söyleyen Selim Temurci, Gelecek Partisi olarak bu hamleyi anlamlı bulduklarını da sözlerine ekledi. Bölgeyi istikrarsızlığa götürecek olayları kabul etmemiz mümkün değil diyen Temurci, Türkiye’nin burada arabulucu rolünü de üstlenmesi gerektiğini sözlerine ekledi. Dışişleri Bakanı bunun işaretlerini verdi diyen Temurci, bu durumu memnuniyetle karşıladıklarını ifade etti.
"LİBYA BİR ULUSAL GÜVENLİK MESELESİ"
Libya konusuna da değinen Selim Temurci sözlerine şöyle devam etti. “Bu konuda Türkiye’de tam anlamıyla bir ihtilaf yok. Burada iki anlaşma yapıldı, Libya’nın BM tarafından da meşru görülen hükumetiyle. Bunların bir tanesi deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasıyla ilgili. Bunu hepimiz destekledik. Dün, genel merkezimizde konuyla ilgili açıklamalarımızı da yaptık. Hafter’in Libya ve Libyalılar için ne anlama geldiğini de söyledik ve bu konuda hassasiyet gösterilmesi gerektiğinin de altını çizdik. Dolayısıyla deniz yetki alanlarının sınırlandırılması bizim için bir ulusal güvenlik meselesidir." dedi.
"Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki haklarının, hukukunun korunmasını gözetleyen bir anlaşmadır" diyen Temurci, "olayısıyla biz bunu savunuyoruz. Çünkü, Türkiye; Mısır’ın, İsrail’in, Yunanistan’ın Doğu Akdeniz’de çıkartacakları doğalgazı ve oradaki kaynakları boru hatlarıyla Türkiye’yi adeta By-pass ederek, Türkiye’yi kuşatarak ve çevreleyerek. Oradaki kaynakların aktarılmasına ve Türkiye’nin dışlanmasına Türkiye eyvallah diyemez. Burada hiçbir problem yok" şeklinde konuştu.
"MEHMETÇİK LİBYA GÜÇLERİNE ASKERİ EĞİTİM VERSİN"
"Burada bizim itirazımız şu. Gelecek Partisi olarak kendimizi biraz farklı bir yere konumlandırdık. Özellikle askeri ve güvenlik iş birliği sözleşmesi, dün Libya Tezkeresi olarak mecliste görüşülen anlaşma bu" değerlendirmesinde bulunan Temurci sözlerini şöyle sürdürdü:"
"Biz bu anlaşmaya istinaden Libya’ya asker gönderelim mi göndermeyelim mi tartışması yaptık. Biz, Gelecek Partisi olarak, Milli Savunma Bakanımızın söylediği bir cümleyi aldık. Bu bizim için çok değerli bir cümleydi. Özellikle insani yardım ve askeri eğitimden bahsediyor Milli Savunma Bakanı. Eğer bu çerçevede kalacaksa gitsin Türk Askeri"
"Burada altını çizdiğimiz ve uyarıda bulunduğumuz bir konu var. Bu konu şu: Libya bizim için herhangi bir yer değil. Orada bir takım emperyalist güçler hak iddia ediyorsa ve bir takım çalışmalar yapıyorsa, Türkiye kendi coğrafyasında, kendini içeri kapatarak geleceğe yürüyemez" diyen Temurci, "Bizim bölgeyle uluslararası hukuk ve uluslararası kuruluşlar çerçevesinde mutlaka ilgimiz var ve mutlaka haklılığımızı da birlikte yöneterek bu işin içinde olmalıyız" açıklamasında bulundu.
"MEHMETÇİĞİN PARALI ASKERLERE KARŞI SAVAŞMASINA KARŞIYIZ"
"Libya topraklarının yüzde doksanının Hafter denen biri kontrol ediyor" hatırlatmasında bulunan Temurci sözlerine şöyle devam etti:
"Kim bu? Amerika’da 20 yıl kalmış, Rusya ile iyi ilişkileri olan ve şu anda BM üyesi Rusya ve Fransa’nın da yanında durduğu hatta Rusya’nın kiralık askerlerle destek olduğu bir yapıdan bahsediyoruz. Libya’da askeri gücü var, uçakları var, Libya Ordusu’nun önemli bir kısmı bu generalin elinde. Buraya Mehmetçiği götürdüğümüzde Suriye’ye operasyon yapar gibi bir operasyon yapma şansımız yok. 2000 kilometre ötede bir coğrafyadan bahsediyoruz. Oraya Mehmetçiği götürdüğümüzde tedbirlerimizi alalım. Orada muharip güç olarak paralı askerlere karşı savaştırılmasına karşıyız. Neden bunu söylüyorum? Bizim Rusya ile birlikte yürütmüş olduğumuz en azından Suriye’de ve bölgede bir süreç var. Biz orada oturup Rusya, Amerika ve Fransa ile beraber hakem rolünde bir Türkiye olsun. Orada Libyalılara kurşun sıkmasın.”
"DAVUTOĞLU KANAL İSTANBUL'U SEÇİM BEYANNAMESİNE KOYDURMADI"
Çağlar Cilara’nın Ahmet Davutoğlu’nun başbakanken Kanal İstanbul’u savunduğunu hatırlatmasına da yanıt veren Selim Temurci, Kanal İstanbul, mega proje olarak açıklandığında kendisinin de AK Parti İstanbul İl Başkanı olduğunu, Erdoğan’ın Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Marmaray ve İstanbul Havalimanı ile birlikte Kanal İstanbul’u da bir mega proje olarak açıkladığını hatırlattı.
Temurci, sonrasında Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı ve Ahmet Davutoğlu’nun da genel başkanlığa geldiğini ve Davutoğlu'nun bir takım açıklamalarda bulunduğunun doğru olduğunu söyledi. Temurci, 7 Haziran seçimlerine giderken Davutoğlu'nun, bu projenin güvenlik ve çevre açısından incelenmesini, neler getirip götüreceğini, artılarının eksilerinin masaya yatırılmasını, oluşturacağı muhtemel tehlikeleri yakın ekibiyle konuştuğunu söyledi.
Kanal İstanbul bir mega proje olarak sunulduğunda fizibilitesinin ve hiçbir ön çalışmasının yapılmadığını da ifade eden Temurci, Davutoğlu’nun bilim adamlarından raporlar istediğini, meseleyi çevre ve güvenlik açılarından ele aldığını da sözlerine ekledi.
7 haziran seçimlerine giderken Ahmet Davutoğlu’nun bu konuyla ilgili çalışmaların tamamlanmamış olmasından dolayı Kanal İstanbul’u seçim beyannamesine koydurmadığını da hatırlatan Temurci, Ahmet Davutoğlu’nun bu meselenin risklerini Cumhurbaşkanı’na iki defa şifahen aktardığının altını çizdi. Ayrıca Ocak 2018’de, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Kanal İstanbul ile ilgili hazırlattığı raporu da sundu.
"ÜLKEYİ YÖNETENLER 15 TEMMUZ GECESİ TELEFONUNU AÇIMADI"
15 Temmuz gecesinin saat 20:30 – 00:00 ile 00:00’dan sonra iki ayrı şekilde incelenmesi gerektiğini ifade eden Selim Temurci saat 00:00’a kadar ülkeyi yöneten önemli insanlara ulaşamadığını söyledi.
KHK’lılar ile ilgili yöneltilen soruya da “Haksızlığa uğradığını söyleyen insanlar direk il başkanlığımıza geliyorlardı, bu konuyla ilgili olarak hukukçulardan oluşan bir komisyonu da ilk defa kuran kişi benim, burada meseleye bakışım insaniydi.” dedi.
Aktif-Sen, Bank Asya gibi devlet nezdinde geçerliliği olan kurumlarla ilişkisi olan herkesin sıkıntıya girdiğini de hatırlatan Temurci, “Cumhurbaşkanımızın yanındaki yaveri FETÖ’cü iken ve Sayın Cumhurbaşkanı bunu görememişken, ben öğretmen kızı zorla bir sendikaya üye yapılan ablaya ne cevap verebilirim?” şeklinde konuştu.
"MİLLETİMİZE VAADİMİZDİR KHK'LILARA YARGI YOLUNU AÇACAĞIZ"
KHK’lılar ile ilgili sözlerine devam eden Selim Temurci, “Gelecek Partisi olarak Olağan Üstü Hallerde çıkarılan KHK’ların yargı yolu açık olacak şekilde bir düzenlemeye gidilebilmesini parti programımıza koyduk. OHAL’de de olsa hukuk askıya alınamaz. Gelecek Partisi olarak milletimize vaadimizdir.” dedi.
"ERDOĞAN ŞU AN YAŞADIKLARIMIZI HİSSETSE GELECEK PARTİSİ OLMAZDI"
"Şu anda kurucumuz olan çok değerli insanların yaşadıkları bazı durumlar önümüze geliyor. Bir kurucumuzun damadı işinden oldu, eski Kahramanmaraş milletvekilimiz" deyen Temurci sözlerini şöyle sürdürdü:
"Samimiyetle söylüyorum, bizim tanıdığımız Recep Tayyip Erdoğan 2001’de partiyi kurduğumuz Recep Tayyip Erdoğan olsa ve yaşadıklarımızı hissetse şu anda Gelecek partisi diye bir parti olmazdı. Biz mazluma zulmeden herhangi bir siyasi anlayışın tarafında olabilir miyiz. Adaletsizliğin, hukuksuzluğun olduğu, ülkede demokrasinin her geçen gün kan kaybettiği bir yerde biz 2001’de kurduğumuz o partinin ortadan kalktığını gördüğümüzde önce kendi evimizin içinde bağırdık, ev yanıyor dedik, hadi bu evi kurtaralım dedik. 31 Mart’a kadar bekledik. Cevap olarak bize kapıyı gösterdiler. Sadece biz değil, Türkiye’nin her yerinde AK Parti’ye inanan insanlar o yapıyı terk etmeye başladılar."